Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 21 Ağustos 2020 tarihinde verdiği 320 milyar metreküplük doğalgaz müjdesi başta enerji bağımsızlığı olmak üzere ekonomik ve jeopolitik açıdan Türkiye’ye önemli kazanımlar sunacaktır. Yüzde 99 oranında doğalgaz ithalatını önemli ölçüde düşürecek olan keşif, yıllık tüketilen miktar göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’nin 7-8 yıllık doğalgaz tüketimini karşılayacak büyüklüktedir. Türkiye tarihindeki en büyük keşif olarak nitelendirilen rezerv enerjide yerli üretimi arttıracaktır. Bu keşifle birlikte enerji güvenliği daha fazla artacak olan Türkiye kendi potansiyelinin farkına varmaya başladı.
Türkiye’nin değişen enerji fiyatlarına göre yılda ortalama 40-60 milyar dolar enerji faturası ödemesi, cari açığın en önemli nedenleri arasında gösterilmektedir. Keşfedilen gaz ile birlikte Türkiye’nin 10-15 milyar dolarlık doğalgaz ithalatının önemli bir bölümünün ortadan kalkmasıyla cari açık olumlu etkilenecektir. Daha düşük cari açık ile döviz kurlarını ve faizleri daha fazla kontrol etme imkânına sahip olacak Türkiye’nin uluslararası kredibilitesi de artacaktır. Böylece daha sağlam temeller üzerinde yükselmeye devam edecek olan Türkiye ekonomisi dünya ekonomileri arasında ilk on ekonomiden biri olma yolunda daha fazla mesafe kat edecektir.
Yerli üretimi arttırarak enerji fiyatlarını düşürme avantajı yakalayacak olan Türkiye daha rekabetçi bir üretim modeline geçme şansını da yakalayacaktır. Enerji fiyatlarının sanayi üretimleri üzerinde oldukça fazla etkisinin olduğu söylenebilir. Özellikle demir çelik, çimento, kağıt ve cam sektörlerinde enerji maliyetlerinin yüzde 20-50’lere kadar çıkması bu sektörler açısından enerji fiyatlarını kritik hale getirmektedir. Yine enflasyon üzerinde enerji maliyetlerinin yüksek oranda etkili olduğu göz önüne alındığında Türkiye’nin enflasyonu kontrol altına alma noktasında yerli enerji üretimlerinin önemi ortaya çıkmaktadır. Aynı şekilde uluslararası piyasalarda enerji fiyatlarının yükselmesi enerji ithalatı yapan Türkiye gibi ülkelere yüksek oranda ithalat yükü getirmektedir. Bu sebeple Türkiye’nin kendi öz kaynaklarından temin edeceği enerji ekonominin güçlenmesini sağlarken uluslararası piyasalardaki olumsuzlukların da Türkiye’yi etkileme olasılığını düşürecektir.
2023’den önce kullanılacak
Başkan Erdoğan’ın talimatıyla keşfedilen doğalgazın 2023’de tüketiciye ulaştırılması planlanmaktadır. Genişletme sondajları yapıldıktan sonra 150 kilometrelik boru hattı ile kıyıya ulaşacak olan gaz Türkiye’nin doğalgaz sistemine bağlanacaktır. Böylece ısınmada ve elektrik üretiminde kullanılan doğalgazın fiyatının belli oranda düşmesi sonucu tüketicinin ödeyeceği enerji faturası da azalacaktır. Hatta 2021 yılının sonunda bitecek olan uzun dönemli 18 milyar metreküplük kontratlar doğalgaz keşfi ile birlikte ya daha uygun bir fiyatla yenilenecek ya da sonlandırılacaktır. Böylece 2023 yılından önce bulunan doğalgazın tüketiciye olumlu yansıyacağı öngörülmektedir.
Müjdeli haberi veren Recep Tayyip Erdoğan sahada iki katmanın daha olduğunu ve 320 milyar metreküplük rezervden çok daha fazlasının olabileceği yönünde emarelerin olduğunu dile getirmiştir. İki aya yakın bir süre zarfında yeni müjdelerin gelmesiyle birlikte Türkiye’nin hidrokarbon rezervinin artacağı öngörülmektedir. Yaklaşık 80 milyar dolarlık bir ekonomik değeri olan rezervin yeni keşiflerle birlikte çok daha fazla artacağı böylece enerji faturaları üzerinde daha fazla etkili olacağı anlaşılmaktadır.
Enerji güvenliği
Uluslararası arenada büyük devletlerin kendi enerjilerini kendi öz kaynaklarından üretmeye yönelik stratejiler ortaya koydukları görülmektedir. Örneğin ABD kaya gazı ve petrolü sayesinde kendi öz üretimini artırarak ithalatını ortadan kaldırma stratejisini ortaya koymuştur. Aynı şekilde çevre kirliliğine neden olmasına rağmen kömürün Çin’in elektrik üretiminde yüzde 70’lik bir orana sahip olduğu ve bu üretimin büyük bir bölümünün de kendi enerji kaynaklarından elde edildiği görülmektedir. Türkiye de ortaya koyduğu strateji ile yenilenebilir enerji kaynaklarına ve linyit kömürüne ağırlık vererek yerli enerji üretimini arttırma noktasında önemli bir politika izlemektedir. Söz konusu keşfin ortaya çıkmasıyla birlikte enerjide yerlilik oranı doğalgazda da artacaktır. Böylece dünya genelinde büyük ülkelerin takip ettiği stratejiyi Türkiye de hayata geçirerek enerji güvenliğini arttıracaktır. Türkiye’nin enerji kaynaklarına bakıldığı zaman kendi öz kaynakları olan hidroelektrik, güneş ve rüzgar santralleri ile elektrik ürettiği görülmektedir. Aynı şekilde yüksek miktarlarda linyit kaynaklarına sahip olan Türkiye’nin elektrik üretiminde yüzde 11 oranında linyit kullandığı bilinmektedir. Bununla birlikte enerji güvenliğini arttırma noktasında nükleer enerji santrali yapımına da başlayan Türkiye söz konusu santralin 2023 yılında açılması yönünde gayret sarf etmektedir. Türkiye’nin enerji portföyünü oluştururken petrol ve doğalgaz olmadan yüzde 100 kendi öz kaynaklarıyla hareket etmesinin sürdürülebilirlik açısından oldukça zor olduğu anlaşılmaktadır. Ancak keşfedilen bu kaynak bu alanda Türkiye’nin elini güçlendirmektedir.
Arama ve sondajda devrim
Sondaj tarihine bakıldığı zaman 1900’lü yılların başlarından itibaren Türkiye’nin sondaj ve arama çalışmaları yaptığı, bu faaliyetlerin 1954 yılında TPAO’nun kurulmasıyla kurumsal bir kimliğe büründüğü görülmektedir. 2018 yılına kadar uluslararası enerji firmaları ile ortak olarak yaptığı derin deniz sondajlarından sonra Türkiye envanterine kattığı iki adet sismik arama ve üç adet derin sondaj gemisi sayesinde kendi teknik altyapısıyla çalışmaya başlamıştır. Bu sayede 2018 yılından bu yana Türkiye Karadeniz ve Doğu Akdeniz’de önemli faaliyetler yapmaktadır.
Türkiye’nin yakın tarihine bakıldığı zaman deniz alanlarında yaklaşık 80 adet tespit ve arama sondaj faaliyetlerinin yapıldığı görülmektedir. Yine 2019 yılından önce Karadeniz bölgesinde 6 adet derin sondaj yapan Türkiye herhangi bir neticeye ulaşamamıştır. Karadeniz’de kendi teknik altyapısı ve personeli ile yaptığı ilk sondajda 320 milyar metreküplük bir doğalgaza ulaşılması derin deniz sondaj anlamında Türkiye’nin önemli bir aktör haline geldiğini göstermektedir.
Kısa sürede teknik altyapıya kavuşan Türkiye şimdiye kadar 9 adet derin deniz sondajı yapmıştır. Yaklaşık 12 kilometreye kadar sondaj yapabilen Fatih ve Yavuz gemileri kendi kategorilerinde dünya çapındaki 16 gemi arasında gösterilmektedir. Yaklaşık 6 metre dalga boyunda bile faaliyetlerini yerine getirebilen bu gemiler 6. jenerasyon teknolojilerine sahiptir. Yapmış olduğu keşifle birlikte Türkiye uluslararası aktörler gibi sismik araştırma ve derin deniz sondajı yapabilme teknik alt yapısına sahip olduğu görülmektedir. Keşifle birlikte Türkiye en fazla doğalgaz yataklarına sahip olan ülkeler kategorisinde 34. sıraya yükselmiştir. Böylece yıllarca söylenen “arıyoruz ama bulamıyoruz” ifadesinin yerine “her arayan bulamaz ama bulanlar arayanlardır” ifadesi geçmiştir. Bu noktada Türkiye’nin arama ve sondaj faaliyetlerine kararlılıkla devam edeceği anlaşılmaktadır.
Enerji sektörü büyüyecek
Türkiye doğalgaz keşfi ile birlikte bu kaynağı üreten ülkeler grubuna giriş yapmıştır. Bugüne kadar toplam 18 milyar metreküp doğalgaz üreten Türkiye’nin bulmuş olduğu bu keşifle birlikte ihtiyacının yüzde 50’sini üretmesi neticesinde yıllık üretimin 20-25 milyar metreküplere kadar yükselebileceği ve üretimde tüm zamanların rekorlarının kırılabileceği öngörülmektedir. Böylece Türkiye’nin enerji sektörünün hem hacmi hem de çalışan sayısı artacaktır. Eğitimde bu gelişmeye kayıtsız kalmayarak mühendis, tekniker ve teknisyen gibi kategorilerde üniversitelerde daha fazla program açılmasıyla enerji alanında nitelikli istihdam sayıları da artacaktır.
Karadeniz keşfi ile birlikte Türkiye’nin enerji sektörünün önemli ilerlemeler kaydedeceği anlaşılmaktadır. Üretimin daha fazla artması ile birlikte sektörün daha fazla büyüyeceği ve enerji piyasalarının daha etkin bir konuma gelmesi sonucu Türkiye’nin enerjide sadece geçiş ülkesi olarak kalmayacağı aynı zamanda enerji merkezi konumunu da güçlendireceği anlaşılmaktadır. Kurulan enerji borsası ile birlikte uluslararası enerji piyasalarında etkili bir aktör olma yolunda ilerleyen Türkiye’nin uluslararası enerji projelerinde de vites yükseltme olanağı artacaktır.
Dünya genelinde iklim değişikliği ile birlikte daha fazla önemsenen emisyonların azaltılması noktasında dünya enerji piyasalarının kömür gibi çok fazla emisyon üreten enerji kaynaklarından çıkarak doğalgaz gibi daha az emisyon üreten kaynaklara yöneldiği görülmektedir. Bu durum doğalgaz tüketimlerini artıracak olan ekonomilerin doğal gazda daha fazla dışa bağımlı hale gelmeleri anlamına gelmektedir. Böyle bir durumda Türkiye’nin yapmış olduğu keşif bu sürece olumlu katkı sağlayarak uluslararası stratejilere uygun bir şekilde enerji üretimini gerçekleştirme noktasında Türkiye’ye önemli avantaj sağlayacaktır. Sonuç olarak keşfedilen doğal gazın sadece bir rezerv olmadığı aynı zamanda Türkiye’nin enerji sektörü başta olmak üzere diğer sektörlerin büyümesi ve değişimi açısından kritik öneme sahip olduğu anlaşılmaktadır.
[Star, 5 Eylül 2020].