SETA > Yorum |
Sonbaharda Dünya

Sonbaharda Dünya

Küresel krizden bu yana, alışıldık bir kalıp haline geldi: Bahardaki iyimser beklentiler, yıl ilerledikçe büyüme tahminlerinin aşağı çekilmesiyle sonuçlanıyor. 2015 de, böyle oldu.

İlkbahar iyimserliği, sonbahar gelince gerçeklerle yüzleşip soluyor.

Hafta başında OECD, beklenen dönemsel ekonomik değerlendirme raporunu (Economic Outlook – November 2015) açıklarken Genel Sekreter Gurria “yine mahcup olduk” tarzından bu tür bir giriş yaptı: “Küresel krizden bu yana, alışıldık bir kalıp haline geldi: Bahardaki iyimser beklentiler, yıl ilerledikçe büyüme tahminlerinin aşağı çekilmesiyle sonuçlanıyor. 2015 de, böyle oldu.”

Gurria'nın demek istediği, yılın son tahlilinde, 2015'e dair küresel büyüme beklentisini %3'ün altına çekmiş oldukları. Temel sebep ise, geçtiğimiz dönemde dünyanın motor gücü olan yükselen ekonomilerin katkılarını azaltıyor olması. Daha önce burada konuştuğumuz emtia ihracatçısı Brezilya ve Rusya'nın baş aşağı gidişi ve Çin'in vites küçültmesi, bu gerçeğin en göze çarpan unsurları. Buna paralel olarak, global ticarette esen güz rüzgarları da can sıkıyor. OECD Raporu, dünya ticaretinde bu derece yavaşlıkların, son yarım asırda ancak bir elin parmağı kadar yaşandığını hatırlatarak durumun ehemmiyetine işaret ediyor.

Üstüne üstlük, yükselenlerin şirket borçlarında yaşanan birikimler, son dönemde sermaye akımlarındaki oynaklıkla birleşince, keyifler iyice kaçıyor. Yatırımlardaki büyümeyi de “kansız” olarak nitelendiren rapor, böyle zayıf bir ortamda ivmenin nazlı nazlı geleceğini öngörüyor. Bu doğrultuda revize edilen beklentiler, küresel ekonomideki büyümenin 2017'de bir zahmet %3,6'ya varacağı yönünde. Tabii bu da, politikaların ne derece büyüme dostu olacağına ve ayrıca emtia fiyatlarına, istihdama, yatırımlara vs. vs. bağlı olacak.

MÜLTECİLER İYİ “GELECEK”

Tüm bunların yanı sıra, “iklim değişikliğinin hayati mesele olduğunu unutmayalım” diyen rapor, riskler bağlamında mültecilere de değinmeden geçememiş. Avrupa'ya ithafen bir mülteci kutucuğu açan OECD analizi, bölgeye, “tünelin ucunda ışık var” mesajı veriyor.

Farklı çalışmalara bakıldığında “net” kısa ve orta vade maliyetlerinin değişmekle birlikte düşük düzeylerde kaldığını hatırlatan rapor, sığınmacılardan etkilenen çoğu Avrupa ülkesinin şu ana kadar katlandığı maliyetlerin mütevazı olduğunu ekliyor. Uzun vadede ise, emek pi nüfusun baskı yaptığı emeklilik sistemlerinin sürdürülebilirliği açısından da faydalı olacağı ifade ediliyor. Öte yandan, toplam talebin canlanması yönünde de bir etki bekleniyor.

Dolayısıyla, doğru politikalar uygulandığı takdirde, sığınma arayışında olan insanların bölgeye yönetilemez bir yük getirmeyeceğini ifade eden rapor, göçmenlerin Avrupa toplumlarına başarıyla entegre edilmesi halinde, gelecekte pozitif net faydalar yaşanacağını öngörüyor.

Mülteci meselesinde Türkiye'ye de haliyle değinmeden geçemeyen raporun, 2016-2017 döneminde “hacimli” akışın devam edeceğine dair cümlelerini okurken, Salı günü köşemde yer verdiğim “Soros Ziyareti” konulu yazımı yeniden adresleme ihtiyacı hissediyorum. Bizim için durum, Avrupa'dan oldukça farklı zira…

TÜRKİYE İÇİN REFORM ZAMANI

Raporda Türkiye için, ekonomik değerlendirmelerin bulunduğu başlı başına bir bölüm de var. Köşemizde de hep konuştuğumuz riskler ve fırsatlar çerçevesinde bir görünüm çizen değerlendirme, siyasi belirsizliklerin giderilmesi ile istihdamdaki artışa olumlu vurgu yaparken, çevremizdeki gerginlik ve mülteci meselesinin risk oluşturduğuna dikkat çekiyor.

Yeni dönemde yabancı sermaye ihtiyacının devam edeceğini hatırlatan analiz, uluslararası piyasalardaki malum karmaşa da göz önüne alındığında, özenli makroekonomik politikaların önemini koruyacağını ekliyor.

Görünen para politikası kılavuz istemez misali, yakın gelecekte sıkı duruşun süreceğini öngören rapor, ezberimiz haline gelen yapısal reformlara da vurgu yapmadan geçmemiş. Değerlendirmede altı çizildiği üzere, Ekim itibariyle ülkeye dair iç ve dış güvende bir tırmanış başlamışken ve bu gelişme seçim sonuçlarıyla pekişecekken, zaman reform zamanı!

G20'YE SALIK

Ve yine raporun asıl kapsamı global ekonomiye dönerek bitirelim. Yapılan sunumda konuşma yapan Gurria, ticaretteki yavaşlamanın ve yatırımlardaki zayıflığın endişe verici olduğunu belirtirken, büyümenin güçlenmesi için tüm bu unsurların el ele gitmesi gerektiğini hatırlattı. Gurria bu bağlamda G20 liderlerinin, Antalya'daki zirvede söz konusu çabalarını “tazelemesi” gerektiğini vurguladı. Benzer çerçevede söylemleri sıkça işittiğimiz ve artık geri sayımına başlayan Türkiye liderliğindeki G20-2015'ten nihai ne kararlar çıkacağını hep birlikte göreceğiz.

Zirveden yayılacak son sözleri bilahare konuşmak üzere; dünyanın sonbaharında ışıldayan Antalya'dan, tüm okuyucularıma selamlar…

[Yeni Şafak, 13 Kasım 2015]