Aylardır üzerinde konuşulan, sonuçlarına dair birçok senaryonun yazıldığı seçime son 3 gün kaldı. 2002'den bu yana süren AK Parti iktidarı diğer siyasi, sosyal ve ekonomik meselelerde gerçekleştirdiği değişim gibi, seçim anlayışını da değiştirdi. Bu açıdan 7 Haziran seçimi, siyasi partilerin ilk defa ekonomiyi mer keze almaları da dâhil olmak üzere birçok konuda, diğer genel seçimlerden farklılaştı.
Peki 7 Haziran seçimi diğer seçimlerden hangi konularda ayrışıyor?
İlk göze çarpan partilerin seçmen karşısına çıkmadan önce kamuoyuna sundukları seçim beyannamelerinin ciddi bir revizyona uğramış olması. 2002, 2007 ve 2011 genel seçimlerinde olduğu gibi, yerel seçim, referandum ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri de dâhil olmak üzere, tüm seçim kampanyasını ideolojik kutuplaşma üstüne kuran CHP, ilk kez bu söylemden vazgeçti.
CHP seçim vaatlerinde ekonomiyi merkeze alan, sol parti olmasına rağmen hiç hatırlamadığı emeklileri ve yoksulları mitinglerin öznesi yapan ve “mega proje” adı altında kurgu bir şehri dile getiren anlayışla seçmen karşısına çıktı.
Hatta CHP'deki değişim öyle bir boyutta ki, üniversitelere almadığı, Meclis'ten kovduğu başörtülü kadınlara seçim reklamlarında yer verdi Ancak yine CHP'deki seçkinci zihniyetin başörtülü kadınlara uygun gördüğü statü olarak tarlada ve fabrikada çalışmaları şekliyle.
TÜRKİYE'DE SEÇİM ANLAYIŞI DEĞİŞTİ
CHP zihniyeti aynı kalsa da verdiği seçim görüntüsünü değiştirmesi, Türkiye siyasetinin ve ekonomisinin geçirdiği dönüşümün bir sonucu aslında. 13 yılda Türkiye ekonomisinin sıkıştığı dar boğazdan çıkarak geldiği noktanın, muhalefet partilerinin seçim vaatlerinin içeriğini tamamen değiştirdiği görülüyor.
Ancak içerik değişse bile, bu vaatlerin gerçekçilikten uzak yalnızca oy toplamaya yönelik olması haklı olarak yoğun eleştirilere sebep oldu.
Aslında, seçim vaatlerinin seçmen tarafından sorgulanması, kaynağının ne olduğunu sorması ve şimdiki kazanımlarıyla karşılaştırması da, bu seçimin diğer seçimlerden ayrıştığı önemli noktalardan biri. Türkiye'de artık çaresizlikten, ekonomik krizlerden kurtulmak için çözüm diye sunulan hayallere inanan bir seçmen profili yok.
Bu profilin oluşmasındaki başlıca aktör ise, 2002'den sonra tüm siyasi ve ekonomik kararlarını halkın iradesine göre alan AK Parti iktidarıdır.
İktidar partisi olarak AK Parti muhalefet partilerinin seçim kampanyalarını değiştirdiği gibi, Türkiye siyasetinin zararlı alışkanlıklarından olan “seçim ekonomisi” anlayışına da son verdi. Her genel seçim öncesinde maliyeti hesaba katılmadan, yalnızca seçmenin kararını etkilemeye yönelik uygulamalar yok artık.
Hatta seçime 10 ay kala açıklanan “ekonomide yapısal dönüşüm reform paketi”, seçim sonuçlarına göre değil Türkiye ekonomisinin menfaatlerine göre hareket edildiğinin açık göstergesidir.
8 HAZİRAN SABAHI EKONOMİK İSTİKRAR NE OLUR?
7 Haziran seçimi öncesinde seçim kampanyalarının yönünü ve içeriğini değiştiren, seçim vaatlerinin kaynağı durumuna gelen ekonomideki başarı, seçim sonrasında da devam eder mi? 8 Haziran sabahı, ekonomik istikrarda herhangi bir değişim olur mu?
Bu soruların cevabı, iktidar olunca ne yapacaklarını söyleyen muhalefet partilerinin miting konuşmalarında ve AK Parti'nin genel seçime rağmen 2023'de Yeni Ekonomi'yi kurmak için ortaya koyduğu çabada aranmalı.
Diğer yandan, ekonomik ve sosyal açıdan büyük kazanımlar elde eden kesimlerin kazanımlarını kaybetmeme duygusu da, seçim döneminde seçmen davranışı açısından en önemli faktörlerden birisi olacaktır. Çünkü, geçmişte “ne alıyorsanız iki katını vereceğiz” söyleminin aslında hiç de iyi hatırasının olmadığını genç seçmen hatırlamasa da, 90'lı yılları yaşayan seçmen bu vaatlerin acı faturasını iyi bilmektedir.
Şüphe yok ki, Türkiye ekonomisinin bugünkü başarısı uçuk vaatlere değil, rasyonel ve uygulanabilir politikalar sayesinde gerçekleşmiştir. 2002'de devraldığı ekonomik enkazı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin örnek gösterdiği bir ekonomiye dönüştürmeyi başaran siyasi irade, ikinci atılım döneminde de Yeni Ekonomi'yi kurmayı hedeflemektedir.
Seçim öncesinde de sonrasında da partilerin farklılaştığı asıl nokta tam da budur.
[Yeni Şafak, 4 Haziran 2015]