SETA > Yorum |

MHP'nin Ulusalcılıkla Sınavı

Türkiye'nin gündemine oturan 'yükselen milliyetçilik' tartışmasının en görünmeyen aktörü MHP desek herhalde abartmış olmayız. Geleneksel Türk milliyetçiliği ile ulusalcılık arasındaki ayrımı netleştirmesi gereken MHP, hem bir 'muhit' hem de siyasi bir hareket olarak adeta ortada yok. 22 Temmuz seçimlerine doğru giderken, MHP bu sessizliğini bozacak mı?

Türkiye'nin gündemine oturan 'yükselen milliyetçilik' tartışmasının en görünmeyen aktörü MHP desek herhalde abartmış olmayız. Geleneksel Türk milliyetçiliği ile ulusalcılık arasındaki ayrımı netleştirmesi gereken MHP, hem bir 'muhit' hem de siyasi bir hareket olarak adeta ortada yok. 22 Temmuz seçimlerine doğru giderken, MHP bu sessizliğini bozacak mı?

MHP'nin seçim sürecindeki görünürlülüğü, adeta “görünmeden görünme” politikasına dayanıyor. MHP sadece yükselen milliyetçilik-ulusalcılık tartışmalarının dışında değil. Aynı zamanda seçim kampanyasında da dolaylı ve ikincil aktörler üzerinden bir varlık gösteriyor. MHP lideri Sayın Bahçeli'nin diğer liderlere kıyasla miting meydanlarında, TV programlarında, gazete manşetlerinde ve mülakatlarında görünmemesi, bilinçli bir politikaya dayanıyor olabilir. Paradoksal bir şekilde MHP'yi son günlerin seçim ortamında görünür kılan şey MHP'nin kendisi değil, iki farklı unsur oldu.

Birincisi, MHP'nin barajı geçip Meclis'e girmesi halinde CHP ile bir koalisyon kurup kurmayacağı tartışması. AK Parti'yi ne pahasına olursa olsun iktidardan uzaklaştırma azminde olan çevreler (ki bunların büyük ölçüde ulusalcı kanatta yoğunlaştığı bir sır değil), bir CHP-MHP koalisyonunu bir müddettir dillendiriyor. Tarihi olarak CHP'nin Türk milliyetçileri için ne anlam ifade ettiği akılda tutulacak olursa, MHP'yi “CHP'nin doğal koalisyon ortağı” olarak lanse etmek herhalde MHP tabanında sevinç rüzgarları estirmiyordur.

MHP tabanında azımsanmayacak sempatisi olan Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı'nı engelleyen CHP'nin yanındaymış gibi görünen bir MHP, geleneksel Türk milliyetçilerinin en hafif ifadesiyle zihnini karıştırıyor olmalıdır.

AK PARTİ-MHP GERGİNLİĞİ

MHP'yi son günlerde gündeme taşıyan ikinci gelişme, yine MHP dışında gelişen bir durum. Başbakan Erdoğan'ın seçim konuşmalarında MHP'ye yönelik eleştirilerini arttırması ve CHP-MHP koalisyonu senaryolarına karşı MHP tabanını doğrudan muhatap alması, seçim tartışmasını bir anda AKP-CHP ekseninden, AKP-MHP eksenine kaydırdı. 22 Temmuz seçimlerinde tek muhatabının CHP olduğunu ihsas ettiren Erdoğan, neden bir anda MHP'yi muhatap almaya başladı?

AK Parti ve MHP tabanlarının sosyolojik geçişkenliği bu sonucun önemli saiklerinden biridir. Orta Anadolu ve kırsaldaki yaygınlığı, kent elitizmiyle olan mesafesi, kültür ve tarih algılarındaki benzerlik ve son olarak Cumhurbaşkanlığı seçim sürecindeki tutumları nedeniyle iki partinin tabanları birbirlerine sanıldığından daha yakın. Yapılan bazı araştırmalarda “en milliyetçi lider kim?” sorusuna “Recep Tayyip Erdoğan” cevabının çıkması da not edilmesi gereken bir husus. İki liderin ve kurmaylarının birbirlerine yönelik “yeteri kadar milli değil; gerçek milliyetçi biziz” söylemleri, tabandaki bu gerçeği değiştirmiyor.

MHP'nin suskunluğunun muammaya dönüştüğü asıl yer, seçim kampanyası değil. Bir müddettir devam eden 'yükselen milliyetçilik' tartışmasında MHP adeta bir taraf ya da muhatap değil. Devam eden bu tartışma, MHP, BBP ve diğer bütün Türk milliyetçilerini bir şekilde ilgilendiriyor. Son olarak Ferhat Kentel'in yönetiminde yürütülen ve TESEV tarafından yayınlanan milliyetçilik araştırması, yükselen şeyin geleneksel manada (Türk) milliyetçiliği mi yoksa başka bir şey mi olduğu sorusunu tekrar gündeme getirdi.

Yükselen şeyin ne olduğunu tespit etmek, kolay değil. Çünkü yükselişe geçen bütün akımlar gibi, y