İki ittifakın başa baş yarıştığı bir yerel seçime şahit olduk. Demokratik olgunluk içerisinde belediyeler yeni başkanlarına kavuştu. Ülkemiz için hayırlı olsun. Her şeyden önce Türkiye, her krizini sandıkla aşmayı bilen yerleşik bir demokrasi olduğunu gösterdi. "Otoriterlik" suçlamalarının ne kadar sorunlu olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Elbette her seçimden sonra ana gündem, kazananlar, kaybedenler ve seçmenin ne mesaj verdiği olur. Önce onunla başlayalım. Yüzde 52'ye yakın oyla Cumhur İttifakı, yüzde 44,3 ile AK Parti yarışı önde bitirdi. Böylece 24 Haziran seçimlerindeki desteğini koruduğunu gösterdi. Bu da iktidarın erken seçim gibi bir meselesi olmayacağını netleştirdi. Ekonomik reformlara, dış politikaya ve yeni sistemi yerleştirmeye odaklanma fırsatı verdi. Dört yıl, iyi değerlendirilmesi durumunda siyasetin denklemini kökten etkileyebilecek kadar uzun bir süre.
***
Millet İttifakı ise büyükşehirlerde (Ankara'yı aldı, İstanbul henüz netleşmedi) kendini gösterebilecek bir şansı yakaladı. "İttifakın şansı" diyorum çünkü Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu'nun aldığı oylar CHP'nin değil, adaylar etrafında oluşturulan ittifakın sonucu. Bu da farklı ideolojik konumlardan gelen CHP, İP ve HDP'li beklentilerin, taleplerin ve elbette menfaat çekişmelerinin yönetilmesini gerektiriyor. Eleştirinin yerini icraat sorumluluğu alıyor. Kapsayıcı söylemin sahiciliği, somut hizmetlerle buluşup buluşmayacağı gözlenecek.***
Cumhur İttifakı'nın performansından hem AK Parti (15 büyükşehir, 24 il) hem de MHP (1 büyükşehir, 10 il) kazanırken, Millet ittifakının tek kazananı CHP (11 büyükşehir, 10 il) oldu. Hem oylarını hem de belediye sayısını artırdı. Halbuki İP hiçbir büyükşehir ve ilde belediye alamadı. HDP oyları yüzde 4'e düşmekle kalmadı. Doğu ve Güneydoğu illerinde HDP oylarındaki düşüş devam ediyor. Şırnak, Ağrı ve Bitlis belediyelerini ise kaybetti. PKK terörüyle arasına mesafe koyamayan HDP, hendek siyasetinden dolayı tepki aldı. Etnik milliyetçilik zemin kaybetti. Devletin güvenliği tesis etmesi ise bölgede Cumhur İttifakı'nın lehine çalıştı. Seçim sonuçlarının ilk etkisi geçtikten sonra Millet İttifakı'nın bileşenleri, ittifaktan ne kazanıp ne kaybettiklerinin muhasebesini kendi içlerinde yapacak.***
Bu seçimlere damgasını vuran en kritik husus, partilerin adaylar etrafında kurduğu ittifakların büyükşehirlerde seçim sonuçlarını belirlemesi. Cumhurbaşkanlığı sisteminin bir özelliği olarak beliren "iki bloklu yarışma" kalıcı olacak gibi gözüküyor. İttifaklar merkez siyaseti güçlendirici etkide bulunuyor. Yine de bu değerlendirmeyi kesinleştirmek için 2023 seçimlerini görmeliyiz. Liderler ve adaylar sadece kendi ittifaklarının konsolidasyonuyla ilgilenmekle yetinemezler. Aday ve söylem tercihinin karşı ittifaktaki etkisini de öngörmek zorundalar. İki kişiden birini seçecek olmak ideolojik bloklaşma, seçmen sosyolojisinin değişimi ve sahanın iyi çalışılması ile birleşebiliyor. Az bir fark sonucu belirleyebiliyor. Bu partilerin yeni meydan okuması.***
Hem kazananlar hem kaybedenler "doğru dersi çıkarmak" gibi karmaşık bir imtihanla karşı karşıya. Zira seçim sonuçları herkese kazandığını söyleyebileceği argümanlar veriyor. Çıkarılan ders ne eksik ne fazla olmalı. Muhasebe, kişiler yerine kurumlara, süreçlere, prensiplere ve değişen seçmen sosyolojisine odaklanmalı. Büyükşehirlerdeki dönüşen tercihleri ve büyüyen talepleri merkez almalı. 2023 seçimleri için verilecek mücadelenin ilk eylemi, muhasebenin nasıl yapıldığı olacak.[Sabah, 2 Nisan 2019]
.