2016 yılı üçüncü çeyreği hem küresel ekonomideki birçok gelişme hem de Türkiye’de yaşanan iç dinamiklerin etkili olduğu bir süreç olmuştur. Küresel gelişmelerin gelişmekte olan ekonomiler aleyhine işlediği bu süreçte Türkiye, 15 Temmuz 2016 tarihinde darbe girişimi ile karşı karşıya kalmıştır. Darbe girişiminin başarısız olması ve sonrasında ekonomideki negatif etkisini azaltmaya yönelik uygulamalar ülke ekonomisinin hızla toparlanmasını sağlamıştır.
Küresel ekonomide yaÅŸananlara bakıldığında, Brexit sürecinin Avrupa ve dünya ekonomisi açısından oluÅŸturduÄŸu risk ve belirsizlik ortamı nedeniyle IMF ve OECD’nin, 2016 yılına ait küresel büyüme tahÂminlerini aÅŸağı çektiÄŸi görülmektedir. 2016 yılı için IMF yüzde 3,1 ve OECD yüzde 2,9 küresel büyüme oranları ile tahminlerini aÅŸağı yönlü revize etmiÅŸtir. Üçüncü çeyreÄŸin son ayı olan Eylül’de yapılan Amerikan Merkez Bankası (FED) toplantısında ise faiz oranlarının deÄŸiÅŸtirilmesi yönünde bir karar çıkmamış ancak faiz artırımı yönünde olumlu koÅŸulların güçlendiÄŸi açıklanmıştır. Nitekim 2016 yılı Aralık ayında FED’den faiz artırım kararı gelmiÅŸtir.
Türkiye ekonomisi ise 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kritik zorluklar ve eşik noktalarıyla karşı karşıya kalmıştır. Ekonomi yönetimi almış olduğu tedbirlerle hem ulusal hem de uluslararası piyasalara güven veren bir profil çizmiştir. Ulusal ve dış kaynaklı tüm risklere rağmen Türkiye ekonomisi sahip olduğu güçlü makroekonomik göstergelerle başarısız darbe girişiminin olumsuz etkilerini bertaraf etmiştir. Ancak uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları darbe girişiminin hemen ardından Türkiye’nin not görünümüne dair olumsuz açıklamalarda bulunmuşlardır. Moody’s Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyenin altına indirmiştir..