Önümüzdeki üç yıl için büyüme hedefimiz yüzde 5. Kur, faiz ve belirsizliklerden ötürü ertelenen tüketim ve yatırım harcamalarının devreye girecek olması ve baz etkisinden dolayı 2020'de yüzde 5'lik büyümeye yaklaşmamız çok zor olmayabilir. Sonraki yıllarda büyüme hedefini tutturmamız için bu faktörlerden daha fazlasına ihtiyacımız olacak. Ekonomik büyümeyi en basit şekilde sermaye ve emek gibi üretim faktörlerinin miktarını artırarak sağlayabilirsiniz. Sermaye birikimi yoluyla büyümek için makine ve ekipman sayınızı artırabilirsiniz veya yeni fabrikalar kurabilirsiniz. Ülkedeki çalışan sayısını artırarak da büyümyi yukarıya taşıyabilirsiniz. Ancak sermaye ve emeğin miktarını sürekli artırmanız kolay değildir. Makine veya çalışan sayınızı arttırmanın sınırları var. Bu yüzden yüksek büyüme rakamlarını uzun vadede kalıcı şekilde yakalayabilmenin en sağlam yöntemi verimliliği artırmaktır. Verimlilik (ekonomik terminolojiyle toplam faktör verimliliği - TFV), üretim artışının dolayısıyla büyümenin sermaye ve işgücü gibi üretim faktörleriyle açıklanamayan kısmıdır.
VERİMLİLİĞİ ARTIRMAK ÖNEMLİ Peki, verimlilik nasıl artırılabilir? Üretim faktörlerinin daha etkin şekilde kullanılmasını sağlayan faktörlerle. Şirketlerin daha profesyonel bir şekilde yönetilmesiyle, çalışanların bilgi ve becerilerini artırmak ve yeteneklerini daha faydalı kullanmalarını sağlamakla ve teknoloji seviyesi daha yüksek sermaye mallarını üretime entegre ederek verimliliği artırabiliriz. Türkiye, 2000'lerin başında yüksek verimlilik artışını yakalayarak ekonomiyi hızlı ve istikrarlı bir şekilde büyütebildi. Son yıllarda, birçok ülkede yaşandığı gibi, Türkiye'de de verimlik artışı oranı geriledi. Yüksek büyüme hedeflerine ulaşıp gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkı kapatmak istiyorsak verimlilik artış oranını en az 0.3-0.5 bandına çıkarmamız gerekiyor.
HER ŞEYİ DEVLETTEN BEKLEMEYELİM Verımliliği artırmak için tabi ki kamunun teşvik politikası, eğitim, emek piyasası ve hukuk sistemi gibi alanlarda yapısal reformlar gerçekleştirmesi gerekiyor. Buna dair önemli adımlar da atılmaya başlandı. Ancak, kamu hiçbir ülkede tek başına bu yükün altından kalkamaz. Bireyler, şirketler ve diğer paydaşlar bu sürece en az kamu kadar katkı vermeli. Kamu, Ar-Ge için teşvik veriyor; ama acaba şirketler bunu inovasyona dönüştürebiliyorlar mı? Kamu, vatandaşların yurtiçinde ve yurtdışında eğitim görmesi için milyarlarca TL para harcıyor; ama acaba bireyler aldıkları bu eğitimi ülke menfaatleri için kullanıyorlar mı? Kamunun güvencesinde olan KGF kredilerini bankalar verimliliği yüksek sektörlere yönlendiriyorlar mı? Eğer bizler bugünümüzü dünle aynı verim düzeyinde yaşıyorsak, büyüme çok da kolay gerçekleşmez.
[Sabah, 23 Aralık 2019].