SETA > Yorum |
Yeni Nesil Yükselen Ekonomiler ve Türkiye

Yeni Nesil Yükselen Ekonomiler ve Türkiye

Türkiye çalışarak, üreterek büyüdü, emekle büyüdü. İşte bizi bugüne kadar geldiğimiz noktada, en pozitif ayrıştıran niteliklerimizden birinin bu olduğunu düşünüyorum. Zira bu özellik bundan sonrası için de, ekonomimizin can damarlarından olacak.

Bir bayramı daha geride bırakıyoruz. Hayatlarımıza yakın ya da uzak mesafedeki olumsuzlukları bir nebze olsun unuttuğumuz, birlikteliğin önemini yeniden hatırladığımız bir bayramı daha... Bu anlamda bayramlar, toplumsal kaynaşma için belki de en güzel vesile...

Bayramın 2. günü, mensubu olduğum Boğaziçi Yöneticiler Vakfı'nda bayramlaşma amacıyla bir araya geldik. Onur konuğumuz Başbakanımız Ahmet Davutoğlu idi. Bayramlaşma ortamının ortak paydası, mezun olunan aynı üniversite olunca, sohbetin odak noktalarından biri de, haliyle eğitim ve insan kaynağı oldu.

Bu noktada konu ekonomiye bağlanınca, Sayın Başbakan, her zamanki gibi 2000'li yıllarda elde ettiğimiz büyümenin arkasındaki en önemli zenginliklerimizi, 'insan kaynağımız ve coğrafyamız' olarak tanımladığını yineledi.

ÜRETEREK BÜYÜDÜK

Beşeri sermayemize yapılan vurgu önemli. Nitekim söz konusu dönemde Türkiye, diğer bazı ülkeler gibi doğal zenginliklerle büyümedi. Türkiye çalışarak, üreterek büyüdü, emekle büyüdü. İşte bizi bugüne kadar geldiğimiz noktada, en pozitif ayrıştıran niteliklerimizden birinin bu olduğunu düşünüyorum. Zira bu özellik bundan sonrası için de, ekonomimizin can damarlarından olacak. Coğrafyamız ise, geleceğin Türkiye'sinde giderek daha da kritik bir öneme haiz olacak.

Tam da bu noktada, bundan birkaç ay önce yapmış olduğum ve SETA tarafından yayınlanan bir analizi hatırlıyorum. Zira söz konusu çalışmanın odak noktasında da, bu iki etken yatıyor: Yükselen ekonomilerin demografik ve coğrafi avantajları... İşte bu vesileyle, hazır konu açılmışken, bu analizden bazı ilgili kesitleri aktarmanın anlamlı olacağını düşünüyorum.

KÜRESEL EKONOMİYE TAZE BİR SOLUK: MINT

Küresel ekonominin yeni arayışlar içinde olduğundan hareketle, gelişmekte olan ülkeler bağlamında şekil verdiğim çalışma, BRIC blokunun performans kaybını ele alıp, son dönemde adı gibi 'taze' bir alternatif olarak öne sürülen MINT grubunu inceliyor. Detayları atlayarak, Meksika, Endonezya, Nijerya ve Türkiye'den oluşan bu yeni dörtlünün, neden geleceğin ekonomileri olmaya aday gösterildiğine yöneleceğim.

MINT ülkelerinin, ekonomik göstergelerinin ötesinde, 'yeni nesil yükselen ekonomiler' olarak nitelendirilmesini sağlayan temel özelliklerin başında, insan faktörü geliyor. Söz konusu tüm ülkeler, büyüyen ve genç ağırlıklı bir nüfusa sahip... Bu demografik avantajın, grubun gelecek on yıllar içinde fark atması yolunda en büyük itici güç olacağı tahmin ediliyor.

DÜNYA YAŞLANIRKEN...

Nitekim BM'nin yaptığı tahminlere göre, önümüzdeki birkaç on yılda, birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke hızla yaşlanacak. Rusya'da çocuk nüfus şimdiden gerileme belirtileri sergiliyor. Çin nüfusunun, uzak değil, 2020'lerde düşüşe geçmesi bekleniyor. Yanı başımızdaki Avrupa'nın hali ortada... Yaşlı kıtanın insanı da yaşlanıyor: Yaşlı bağımlılık oranı %25 seviyesinde ve bunun 30 yıl içinde %40'lara çıkacağı öngörülüyor. Japonya ise %40 bandına şimdiden ulaşmış vahim bir tablo çiziyor. Ülkede 2050 itibariyle %70 seviyeleri bekleniyor.

MINT ülkeleri ise, demografik gelişim anlamında farklı bir görünüm çiziyor. Nijerya için hesaplanan nüfus patlaması en göze çarpan tahmin olurken, diğer 3 ülkenin de, genç demografik yapısıyla öne çıkması bekleniyor. Bu bağlamda söz konusu projeksiyonlar, Türkiye'de çalışma çağındaki nüfusun 2040'lı yıllara kadar yukarı yönlü hareketine devam edeceğini saptıyor.

Grubun avantajlı olduğu bir diğer ortak husus da, coğrafi konum... Meksika, Kuzey ve Güney Amerika arasında bir köprü niteliğindeyken, Endonezya Asya'nın göbeğinde cazip bir lokasyona sahip. Türkiye'nin de, kıtaları birbirine bağlayan, enerji koridoru potansiyeli taşıyan ve jeopolitik öneme haiz bir lokasyonda olması, ciddi bir avantaj olarak addediliyor. Tabii öte yandan, blokun Türkiye dışındaki diğer ülkelerinin sahip olduğu bir diğer avantajın da, doğal kaynaklar olduğunu eklemek gerek.

TEMEL MESAJ

Elbette MINT konsepti ve tüm ilgili beklentiler, projeksiyonlar çerçevesinde sunuluyor ve dolayısıyla uzun vadede değişebilecek çeşitli faktörlere göre şekillenecek. Bununla birlikte, buradan çıkarılacak en temel mesajı, geleceğin dünyasındaki eksen kaymasının yine gelişmekte olan ekonomiler yönünde beklendiği şeklinde okuyabiliriz. Mesajın devamında ise, söz konusu gelişmelerde insan kaynağı ve coğrafyanın belirleyici rol oynayacağı öngörüsü var.

İşte Türkiye de bu bağlamda, yeni nesil yükselen ekonomiler arasında en ön sıralarda namzet gösteriliyor. Bize ise, sahip olduğumuz bu zenginlikleri en etkin şekilde kullanabilmek gibi hem zorlu hem de mecburi bir görev düşüyor.

Not: İlgili detayları 'Küresel Ekonomi Taze Bir Soluk Ararken' adlı SETA yayınında bulabilirsiniz.

[Yeni Şafak, 7 Ekim 2014]