SETA > Ekonomi |
Ekonomide Operasyon Devrede

Ekonomide Operasyon Devrede

Yeni anayasayı, yalnızca bir sistem değişikliği olarak değil, ülke ekonomisinde yeni bir hikâye başlatacak itici güç olarak da değerlendirmeliyiz.

Son günlerde döviz kurunda artış, özellikle de Dolar ve Euro'da artış yaşanıyor. Ekonomide kriz oluşturmak için uğraşanların çabalarının son haddine vardığı olağanüstü bir dönem içindeyiz. Soru şu: Ne oluyor da, Dolar ve Euro bu denli yükseliyor?

Açıkça ifade etmek gerekir ki, Dolar ve Euro'da kısa sürede bu kadar artışın gerçekleşmesini ekonomik gerekçelerle açıklamak zor.

Bilmemiz gereken, serbest kur sisteminde Türk Lirası'nın değer kaybetmesi bir kriz sebebi değil. Serbest kur sisteminde TL'nin değer kaybetmesi, oluşabilecek tıkanıkların sistem içerisinde çözülmesine yardımcı olmaktadır. Ayrıca, kamunun borç yükü düşük, dolayısıyla bu durum oluşacak risklerin bertaraf edilmesini de kolaylaştıracak.

Ancak, tabii ki, ülke ekonomisinde küçük bir sorun gördüğü gibi zaman kaybetmeden açıklama yapan Moody's'in, yine fırsatı kaçırmadığına söylemek gerek. Kurlardaki artış ve artan hareketlilik karşısında, Moody's başarısız kahinliğine sığınarak, Türkiye'de bankaların artan ödenemeyen kredilerini dile getirdi ve kurlardaki artışın devam edeceğini öngördü. Moody's, 15 Temmuz darbe girişiminin akabinde, Türkiye'nin notunu indirmesine rağmen istediği etkiyi oluşturamamıştı. Anlaşılan, hedefine ulaşmak için her fırsatı kolluyor.

KUR ARTIŞLARI SINIRLANABİLİR Mİ?

Peki, döviz kuru nasıl kontrol altına alınacak?

Serbest kur sisteminde kurları baskı altına alıp kurlardaki hareketliliğe müdahale etmek kolay değil. Merkez Bankası'nın döviz satışı yoluyla direkt olarak döviz kuruna müdahale etme tercihi var, ama bu yöntemle sahip olduğu rezervlerini tüketme olasılığı da var. Dolayısıyla, bu yöntem her zaman tercih edilen bir araç olmuyor. Çünkü Merkez Bankası rezervleri ülke için bir sigorta görevi ifa etmektedir.

Tabii bir de, kur artışının ihracat boyutu var. İhracat artışı ile kur artışı arasında aynı oranda ve doğrusal bir ilişki olmasa da, kurun bu şekilde baskılanması ya da kur artışının engellenmesi ihracatçıların pek istemediği bir durum aslında.

Ancak şu da bilinmelidir ki, Türkiye'de dövizin pahalanmasıyla ithalatın miktarı azalırken, dış ticaret açığı ve dolayısıyla cari açık azalıyor; ancak ihracat aynı oranda maalesef artmıyor. Çünkü, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde üreticilerin, sanayicilerin ürettikleri ürünlerde ve ihracatında yüksek oranlardaki ithal girdiye olan bağımlılık, üretim üzerinde olumsuz etki yapabiliyor.

Ayrıca, yıllarca döviz kurlarında meydana gelen artış ile kur-enflasyon sarmalının sebep olacağı fiyat artışları, enflasyon-faiz kıskacını da beraberinde getirecek. Bu da, hem üretim anlamında sorun oluşturuyor, hem de Merkez Bankası'nın bu kıskaç içerisinde manevra alanını daraltacak.

Bu noktada çözüm için Merkez Bankası'nın, kurlardaki artışı önlemek için tekrar faiz artışına başlaması, geçmiş dönemlerde gerçekleştirilen faiz indirimlerinin boşa gitmesi anlamına gelecektir. Bu nedenle Merkez Bankası'nın elde edilecek kazanımları kaybetmemek için, daha cesur adımlarla hareket etmesi gerekiyor.

YENİ BİR BÜYÜME HİKAYESİ

Türkiye ekonomisinde operasyonlara karşı nasıl bir yöntem geliştirmeli, ne yapmalı?

Ekonomide yeni bir hikaye derken, tam da bu sorunun çözümünden bahsediyoruz. Yani, ekonomiyi dışardan veya içerden gelebilecek manipülatif şoklara karşı koruyacak bir ekonomik hikayenin başlaması gerek.

Bunun için de, ekonomik büyüme ve kalkınma öncelikli hedef. Tabii hedefe giden yolda, etkin araçlar kullanılmalı. Ekonomik istikrarın garantisi de, siyasi istikrar. Siyasi iktidara verilen güçlü halk desteğine rağmen, sistemin açmazlarını ve bu açmazların ekonomi üzerindeki baskısını defalarca tecrübe ettik.

Şimdi bu açmazlardan kurtulmak için ve hem bugünün hem de gelecekteki olası belirsizliklerin ortadan kaldırılması için, bir fırsat var. Yeni anayasayı, yalnızca bir sistem değişikliği olarak değil, ülke ekonomisinde yeni bir hikâye başlatacak itici güç olarak da değerlendirmeliyiz. Yani, Türkiye'de yeni anayasayla birlikte, siyaseti ve dolayısıyla ekonomiyi şekillendirmek isteyen vesayet odaklarının elindeki tüm araçları ellerinden almış olacak.

[Yeni Şafak, 12 Ocak 2017].