Son birkaç gündür Kahire’de adım adım darbeye şahitlik ettik. 30 Haziran hedefli komplo, Genelkurmay Başkanı Sisi’nin Cumhurbaşkanı Mursi’ye 48 saatlik süre tanıdığını ifade eden ‘Ulusa Sesleniş’ konuşması sonrası darbesever muhalefetin sokaklarda kutlamalar yapması ve nihayetinde tankı-topu ile ordunun cebren Mursi’yi devirmesi ile sonuçlandı.
Darbe tüm unsurları ile iyot gibi ortada dursa da, seküler-liberal muhaliflere göre yaşananlar aslında bir devrim. “Tanklar sokaklarda yürüyor, bu nasıl devrim?” diye sorduğunuzda, “Amerika bile darbe demiyor, sen daha iyi mi bileceksin!” tepkisi veriyorlar. Aslında onlar da yaşananların farkında, ancak İhvan’a duydukları nefret ve demokratik olgunluktan ve siyasi ahlaktan yoksunlukları ile birleştiğinde darbeye çoktan razı durumdaydılar.
LİBERAL-SEKÜLER MUHALEFETİN İHVAN NEFRETİ
Muhalefetin tutumu yalnızca “razılık” durumu ile de izah edilemez. Mısır’ın yedi bin yıllık medeniyet tarihinde halkoyu ile seçilmiş ilk lider olan Muhammed Mursi göreve gelir gelmez, demokratik hiçbir meşruiyetleri olmamasına rağmen, ülke “dinci İhvancılara” bırakılamaz söylemi ile iktidara büyük ortak olmak istediler. Bu arzuları karşılık bulmayınca da, sistemli bir yıpratma kampanyasının içerisinde yer aldılar.
Mısır’da darbe tüm unsurları ile iyot gibi ortada dursa da, seküler-liberal muhaliflere göre yaşananlar aslında bir devrim. “Tanklar sokaklarda yürüyor, bu nasıl devrim?” diye sorduğunuzda, “Amerika bile darbe demiyor, sen daha iyi mi bileceksin!” tepkisi veriyorlar.
Kendini ‘liberal demokrat’ olarak lanse eden Baraday liderliğindeki Ulusal Kurtuluş Cephesi çatısı altında toplanan tüm liberal-seküler siyasi pozisyonlar siyaseten çok farklı noktalarda dursalar da, bir noktada uzlaşı içerisindeydiler; İhvan-ı Müslimin’e duydukları nefret ve bir an önce Mursi’nin devrilmesi gerekliliği! Bunun için “fülul” olarak isimlendirilen Mübarek döneminden kalan yerleşik nizamla koalisyon kurmaktan da çekinmediler. Ve onların adım adım işlettikleri darbe sürecine hizmet ettiler.
OLUŞTURULAN ‘TÜM DEVLET İHVANLAŞTIRILIYOR’ ALGISI
Kitlesel gösteriler, grevler, iş yavaşlatma eylemleri ile Mursi üzerinde her daim baskı kurdular. Mursi’nin, devlet sisteminden Mübarek dönemi artıklarını temizleyebilmek için yapmaya çalıştığı reformları engellemek için çaba sarf ettiler. Ellerinde bulundurdukları medya gücü ile kendi ordusu ve polisi üzerinde dahi kontrol sağlayamamış, iktidar olmasına rağmen muktedir olamamış Mursi’yi algısal olarak diktatörleştirmeye çalıştılar.
Muazzam bir kara propaganda ile sanki ‘tüm devlet İhvanlaştırılıyor’ algısını ortalama Mısır halkında oluşturmaya çalıştılar. Onlarca yılın yapısal sorunları ile çökmüş ekonominin faturasını İhvan’a kesmeye çalıştılar. Güvenlikten tutun da ekonomiye kadar çok büyük sorunlarla yüzleşen Mısır halkında oluşmuş öfkeyi sistemli medya manipülasyonları ile İhvan’a yönlendirdiler. Mursi’yi dış politikada yetersiz, ülkesinin menfaatini Katar gibi ülkelere satan bir zavallı gibi gösterirlerken aynı zamanda içeride kendi halkına karşı acımasız zalim bir diktatör gibi lanse ettiler.
LİBERAL-SEKÜLER MUHALEFETİN HAZIMSIZLIĞI
Aslında liberal-seküler muhalefetin hazmedemediği durum; sandık yolu ile asla iktidara gelemeyeceklerinin farkındalığının ve talep ettikleri iktidara ortak olma arzusunun karşılanmamış olmasıydı. Şimdiye kadar yapılan tüm seçimleri kaybetmişlerdi. Halk Meclisi, Şura Meclisi, Anayasa referandumları ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tam bir hezimete uğradılar. Bugün darbe sürecinin arkasındaki isimlerden olan, hatta Batı’yı darbeye nasıl ikna ettiğini ballandırarak anlatan Baraday’ın bir kez olsun seçimlere katılıp halktan oy isteyememiş bir siyasi aktör olduğunu hatırlamak gerekiyor.
Neticede istediklerini elde ettiler. Fülul’un dizayn ettiği darbe sürecine hizmet ederek ordunun Mursi’yi devirmesini sağladılar. Mursi yanlısı göstericiler polis ve baltacı çeteler tarafından katledilirken, Tahrir Meydanı’nda havai fişeklerle darbeyi kutlamaktan da hayâ etmediler. Şu an için ödüllerini de almış gözüküyorlar, asker tarafından atanmış Cumhurbaşkanı Adli Masur ile yeni hükümete yönelik pazarlıktalar. Ancak bu darbenin tarihin akışında küçük bir parantezden öte bir anlama gelmediğini yakında müşahede etmekten kaçamayacaklar. Baraday belki Batı’yı darbeye ikna etmekte zorluk çekmemiş olabilir, fakat Mısır halkının irfanı, darbeyi tarihin çöplüğüne atmakta çok gecikmeyecek ve mazlumluğu, mağduriyeti ve haklılığı ile İhvan-ı Müslimin bu süreçten güçlenerek çıkacaktır.