AA muhabirine vakfın hazırladığı "Yoksulluk Döngüsünden Çıkış: Şartlı Eğitim Yardımı" raporunu değerlendiren SETA Genel Koordinatörü Duran, eğitimin herkes için ortak bir kamu hizmeti olduğu ve her vatandaşın bu ortak refah hizmetinden faydalanması için gerçekleşen uygulamaların Türkiye'nin sosyal devlet profilini güçlendirdiğini söyledi.
Türkiye'nin ulusal ve uluslararası arenada belirlediği siyasi ve ekonomik hedeflere, iyi yetişmiş nitelikli bir insan sermayesiyle ulaşacağını ifade eden Duran, bunun için de hiçbir ayrım gözetmeksizin her çocuğun eğitim sürecine dahil edilmesi ve sosyal yardımlarla desteklenmesi gerektiğini belirtti.
Duran, yoksul çocuklara verilen şartlı eğitim yardımının hem eğitimde fırsat eşitliğinin hem de sosyal adaletin sağlanmasında etkili bir uygulama olduğunu dile getirdi.
Bu yardım programının, çocuğu okula kazandırma boyutuyla eğitim politikası, yoksulluğa çözüm bulması açısından da sosyal politika olduğuna değinen Duran, şöyle devam etti:
"Eğitim ve sosyal politikaların kesişiminde yer alan bu yardım sayesinde, yoksul ailelerin çocuklarının eğitim dışında kalması önleniyor. Beşeri sermaye yatırımı, ülkelerin ekonomik ve siyasi arenada elini güçlendirecek en önemli araçtır. Bir çocuğun bile yoksulluktan dolayı eğitim dışında kalması kabul edilemez, şartlı eğitim yardımı, yoksulluktan dolayı böyle bir riskle karşı karşıya kalan çocuk için geleceğinin sigortasını oluşturmaktadır. Sosyo-ekonomik özellikleri açısından kırılgan olan çocukların sosyal yardımlarla desteklenerek eğitim sürecine dahil edilmesi, Türkiye'de gelir eşitsizliğinin azalması için oldukça önemlidir."
2001 ekonomik krizinden sonra uygulanmaya başlanan şartlı eğitim yardımının yerleşik bir sosyal yardım programına dönüştüğünü vurgulayan Duran, yoksulluktan dolayı okula erişimde zorluk yaşayan veya okulu bırakmak zorunda kalan çocukların okula kazandırılması için şartlı eğitim yardımının önemli bir teşvik olduğunu ifade etti.
"Yoksul çocukların eğitim almasını kolaylaştıracak uygulamaların aktörü devlettir"
Birçok ülkede uygulanan şartlı eğitim yardımının ülkelerdeki uygulama şekillerinin yanı sıra, nasıl izlendiğine ve etki analizlerinin hangi kriterlere göre yapıldığına raporda yer verildiğine değinen Duran, sözlerini şöyle sürdürdü:"Türkiye'nin beşeri sermayesi için her çocuk önemli. Şartlı eğitim yardımı dezavantajlı çocukları devletin sağladığı mali korumayla eğitim sürecine dahil etmektedir ve bu alanda ciddi bir sosyal yardım harcaması yapmaktadır. Niceliksel olarak kayda değer bir başarı ortaya konmuştur, bu başarının yanı sıra, şartlı eğitim yardımının çeşitli göstergelere göre izlenmesi ve değerlendirilmesi ile olumlu çıktılarını daha da arttıracaktır. Şartlı eğitim yardımına ayrılan kaynağın miktarının yanı sıra, yardımdan faydalanan çocukların okul başarısı, yükseköğretime geçiş oranı, okulu bırakma sebepleri, kız çocuklarının okula devamlılık oranı, yardımın anne ve hane üzerindeki etkisi gibi göstergelerin belirli periyotlarla izlenmesinin, yardımın orta ve uzun vadede etki düzeyinin arttırılması için önemli."
Prof. Dr. Duran, şartlı eğitim yardımının yoksulluktan dolayı eğitim alamayan çocuklar için bir koruma oluşturduğu, uzun dönemde yoksulluğu azaltacak ve yoksulluğun aileden çocuğa geçişini engelleyecek bir araç olduğuna değinerek, bu uygulamanın devlet ve vatandaş arasında da güçlü bir bağ oluşturduğu değerlendirmesinde bulundu.
Bu noktada devletin önemine işaret eden Duran, "Yoksul çocukların eğitim almasını kolaylaştıracak uygulamaların aktörü devlettir, aksi takdirde farklı grupların mali desteğiyle eğitim alan çocukların minnet duyduğu adres değişecektir. Bunun örneğini FETÖ yapılanmasında gördük, başarılı ve yoksul çocukların FETÖ tarafından sahiplenilmesi devlete ve millete karşı bir terörist grubun oluşmasına yol açtı. Dolayısıyla, yoksul çocukların bu tür yardım programlarıyla desteklenmesi, eğitim ve sosyal politika olmasının yanı sıra, güvenlik politikasıdır." diye konuştu.
"Türkiye'nin en büyük güvencesi çocukların ve gençlerin nitelikli eğitim alması"
Duran, SETA'nın sosyoekonomik özellikleri kırılgan olan grupların ekonomik ve sosyal hayata katılımını destekleyecek çalışmalara ayrı bir önem verdiğini dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı:"Türkiye 2002'den sonra siyasi ve ekonomik olarak hem ulusal hem de uluslararası düzeyde başarılı bir konumlama gerçekleştirdi. Şimdi ise tüm meydan okumalara karşı bulunduğu konumu daha üst seviyelere taşıma amacıyla hareket ediyor. Bu noktada, Türkiye'nin en büyük güvencesi çocukların ve gençlerin nitelikli eğitim alması. Bunun için de özellikle dezavantajlı kesimin desteklenmesi fırsat eşitsizliğini azaltırken, toplumda adil bir refah uygulamasını da sağlayacak. Ancak desteğin verilmesinin yanı sıra, izlenmesi ve etkisinin değerlendirilerek yardım programlarının çeşitlenmesi, bu alana ayrılan kaynağın etkinliğini arttıracaktır. Bu şekilde yardım programı, kısa vadeli bir çözüm olarak değil, yoksulluğa kalıcı bir çözüm niteliğini kazanacaktır."
[AA, 26 Kasım 2018]