Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk eğitimin başarısının öğretmenin başarısıyla çok yakından olduğunun farkında olarak “çok büyük çaplı öğretmen eğitimi projeleri” başlatacaklarını açıklamıştır. Eğitim kalitesinin en önemli belirleyicisi olan öğretmenlerin sürekli gelişim halinde tutulabilmesi güncel en önemli sorunlardan bir tanesidir. Değişimin hızı öğretmenlik mesleğini, bilgi içeriklerini, öğrenciye kazandırılması gereken beceri setlerini ve öğretmenlik mesleği etrafındaki ilişkiler ağını dönüştürmektedir. Dünyada bu noktada başarılı olanlar “öğrenen okullar”, “okul temelli mesleki gelişime” dayanan ve yöneticiler liderliğinde sürekli gelişimi benimseyen eğitim kurumlarıdır.
Sürekli gelişim perspektifinden bakıldığında Türkiye’de öğretmen alım sayısının tersine öğretmen niteliğine yeterince önem verilememiştir. Öğretmen gelişimine yatırım aşamasına gelinen bu noktada Türkiye’nin “öğretmen eğitici” sorununu tartışmak anlamlıdır. Bu tür eğitimler farklı isimler altında bakanlık, il, ilçe milli eğitim müdürlükleri ve okul yönetimleri tarafından düzenlenmektedir. Okullarda hizmet içi eğitimler konusu sorulduğunda ve literatüre bakıldığında eleştiriler yükselmektedir. Öğretmenler tarafından hizmet içi eğitimlere dair eğiticilerine iletişim becerilerinin zayıflığı, eğitim programlarının amaçların belirsizliği, ideolojiye gereğinden fazla önem atfedildiği ve teorik tarafının fazla yüklü olduğuna dair çok önemli eleştiriler yöneltilmektedir.
İletişim konusunda şunlar dile getirilmektedir:
“Eğitici otorite edasıyla konuşmaktadır. Öğretmenlerin yetersizliklerine sık sık işaret edip motivasyonlarını kırmaktadır. “En son hangi kitabı okudunuz” sorusuyla başlayan bir eğitim ne kadar başarılı olabilir ki?”
“Eğiticinin özellikle yetişkin eğitimine yönelik iletişim becerileri zayıftır. Yetişkin eğitimi paydaş ve mesai arkadaşı ortamı yaratan katılımcı bir dile ihtiyaç duymaktadır. Biz aynı işi yapıyoruz.”
“Eğiticinin okulda yaşadığımız gerçeklere dair hiçbir fikri yok. Kendi zihnindeki muhayyel bir dünyayı aktarmaktadır. Halbuki biz sorunlarımıza çözüm aramaktayız.”
“Eğiticinin bahsettiği öğrenci ile sınıftaki öğrenci arasında dünya kadar fark var. Eğiticinin son on yılda ortaokul öğrencisi gördüğüne dair şüphelerim var.”
“Eğitici, tecrübe paylaşımı ile kendi hayat hikayesini anlatmayı birbirine karıştırıyor.”
Eğitim amaçlarının belirsizliği eleştirilmektedir:
“Eğitim aldık, hoş da vakit geçirdik ama neyin amaçlandığını çok anlamadım”
“Eğitime katılan her bir hocaya göre amaçlar değişiyordu. Sanki her hoca kafasına göre takılıyordu.”
İdeolojik içeriklerin gündemi meşgul etmesi de eleştirilmektedir:
“Eğitimden sonra Sanki Türkiye’yi ben kurtarmak zorunda imişim gibi üzerimde aşırı bir yük hissettim.”
“Türkiye’nin genel sorunlarının konuşulması hiçbir şey katmıyor.”
“Ders sırasında kendimi lise tarih hocamın dersinde gibi hissettim. Türk milletinin başarıları gibi konuları dinlemek bana bir şey katmadı.”
Uygulama, etkinlik temelli ve beceri odaklı olmayışı konusunda eleştiriler bulunmaktadır.
“Ders içerikleri aşırı teorik, uygulamalı olarak öğretme becerilerini geliştirmek istiyoruz. Beceri aktarımını önemini anlatan hocanın tüm eğitim boyunca “didaktik yöntemi” kullanması sorunu çok güzel betimlemektedir.”
“Teknolojik becerilerin aktarımı “power pointle slayt sunumu” zannedilmektedir.”
“ Alandaki bilgilerimi 8-10 yaşındaki çocuğa basitleştirerek anlatmakta zorlanıyorum. Aldığım teorik eğitimde bu konuda bana çok fayda sağlamadı. Sınıf ortamında uygulamalı görmeyi çok isterdim. Çok havada kalıyor.”
Yetişkin eğitiminin ayrı bir tecrübe gerektirdiği ve bu deneyimin çok değerli olduğu öğretmenlerin eleştirilerinden anlaşılmaktadır. Öğretmenlere yönelik eğitim çalışmalarının iyi bir şekilde tasarlanması, hedeflerinin belli ve ulaşılabilir, etkinlik temelli, somut öğretme becerilerini geliştirebilir olması tercih edilmektedir. Bu konu eğitim programının dikkatli tasarımıyla beraber eğitici seçimi konusunu da öne çıkarmaktadır.
Öğretmenlere yönelik sürekli gelişim programlarında istihdam edilecek eğitmen sorunun yapısal sebepleri ve yönleri bulunmaktadır. Gelecek yazıda ele alınacaktır.
[Fikriyat, 25 Eylül 2018].