TEOG tan Sonra Yeni Bir Model Arayışı

TEOG’tan Sonra Yeni Bir Model Arayışı

Hiç şüphesiz ülkemiz şartlarında her bir modelin avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır ve yeni sistemin oturup aksaklıklarının giderilmesi sürekli izleme ve iyileştirme gerektirecektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın TEOG açıklamasından sonra yeni model arayışları ortaya çıkmıştır. Bu noktada kaldırılan TEOG'un iki konuda olumlu katkıda bulunduğu söylenebilir: Öğrenci okul ilişkisini güçlendirmiş ve stres ile kaygıyı göreli olarak azaltmıştır. LGS, OKS, üç aşamalı SBS, tekli SBS'ye göre iki dönem süresince altı dersten merkezi sınavın iki gün içinde molalar halinde yapılması ve telafi imkânının olması öğrenciler üzerindeki kaygı ve stresi azaltmış; okul müfredatına dayanması ve okul başarısının da değerlendirmeye alınması öğrenci-okul ilişkisini güçlendirmiştir. Ancak TEOG yerleştirme sisteminin tüm sekizinci sınıf öğrencilerini kapsaması, tüm öğrencilerin liseye merkezi olarak yerleştirilmesi ve tüm okulların tek bir listede sınav başarılarına göre sıralanması farklı olumsuzlukları ortaya çıkarmıştır. Bunlar puan başarılarına göre okullar arasında katı duvarların oluşması, okullar ve öğrenciler arasında etiketlemenin pekişmesi, başarısız etiketlemesinden dolayı görece düşük okullardaki öğrenci, öğretmen ile yöneticilerdeki moral bozukluğu, ailelerin az bir puan farkına rağmen evinden çok uzaktaki okulları tercih etmesi, ulaşıma ayrılan zaman ve paranın artması, yolda geçen uzun zamanlardan dolayı oluşan yorgunluk ve güvenlik riskleri ve mahalle öğrenci ilişkisinin zayıflamasıdır. Yerleştirme sürecinden kaynaklanan olumsuzluklar yeni model arayışlarını zorunlu hale getirmiştir.

Yeni modelde liseye yerleştirmede esas olabilecek kriterler şunlardır: Oturulan mahalle, okul başarı notları, her okulun sene sonu yapacağı bitirme sınavları, merkezi sınavlar, il bazlı yerel merkezi sınavlar ve her bir okulun yapacağı seçme sınavlardır. Yapılan açıklamalardan merkezi sınav ihtimalinin devreden çıktığı anlaşılmaktadır. Fakat Türk toplumunda merkezi sınavların sosyal adalet ve fırsat eşitliği sağladığı algısı bu iki noktaya azami dikkati gerektirmektedir. Geriye mahalle ve okul başarısı kriteri kalmakta olup öğrencilerin çoğu böyle yerleştirilecektir. Bu ise TEOG modelinin olumlu unsurları olan öğrenci-okul ilişkisi ve sınav kaygısının azaltılmasını karşılamaktadır. Fen, sosyal bilimler ve proje imam hatip gibi liselere yerleştirmelerde ise okul başarısıyla beraber çok az öğrenci topluluğunun katılacağı okul veya illerin yapacağı sınavların değerlendirilmesi çok muhtemeldir.

Hiç şüphesiz ülkemiz şartlarında her bir modelin avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır ve yeni sistemin oturup aksaklıklarının giderilmesi sürekli izleme ve iyileştirme gerektirecektir. Bu aşamada muhtemel riskleri ve talepleri öngörmek katkı sağlayacaktır.

İlk olarak mahalle kriter alınacaksa tüm okul türlerinin bulunmadığı yerler ve çok başarılı öğrencilerin oturduğu yerin dışındaki semtlerdeki okullarda okuma taleplerine esneklik getirilmesi işleyen bir sisteme imkan verecektir. Mesela okullar farklı mahallelerden başarılı öğrenci taleplerine belli kotalar limitinde karşılık verebilir. Türkiye'de bölgeler ve okullar arasında eğitimde kalite bakımından büyük farklar bulunduğundan dezavantajlılara yönelik ilave eğitim politikalarının geliştirilmesi çok daha önemli hale gelecektir. Mesela tecrübeli, kaliteli yönetici ve öğretmenlerin bu okullara gönderilmesi, mali bakımdan bu okulların ayrıca desteklenmesi, özel öğretmen niteliğini geliştirme politikalarının buralarda uygulanması bunlardan bazılarıdır.

İkinci olarak okul başarı notları esas alınacaksa adalet duygusu ve güvenin inşası için objektif ölçme-değerlendirme süreçlerinin inşasına yönelik tedbirlerin alınması yeni sisteme destek verecektir. Mesela yönetici ve öğretmenlerin not verme tutumlarını ölçme amacıyla il bazlı imtihanların yapılarak denetlemenin yapılması ve okul başarı notlarıyla aranın çok açık olması durumunda tedbirlere başvurulması toplumdaki adalet kaygısına karşılık verecektir. Yönetici ve öğretmenlerin ölçme ve değerlendirmelerini denetlemeye yönelik mekanizmaların geliştirilmesi yeni modelin toplum tarafından kabulünü belirleyecektir.

Üçüncü olarak okullar veya iller kendi seçme ve yerleştirme imtihanını yapma durumunda bunun merkezi olarak yapılmasından dolayı buralarda ölçme-değerlendirme bakımından yeterli insan kaynağı ve tecrübenin bulunmadığı dikkate alınmalıdır. Bu noktada zamana yayılan kademeli bir hedefleme ve planlamanın yapılması yeni modelin başarısına imkân sağlar. Mesela ilk sene merkezin daha fazla desteklediği fakat zaman içerisinde illerin ve okulların kendi kapasitelerini geliştirip imtihanlarını yapabildiği bir yol haritası daha başarılı olacaktır. Merkezin her halükarda denetleme, tecrübe aktarımı ve liderlik rolleri her zaman hayati olacaktır. Yeni modelde okul başarısı ve mahallenin belirleyiciliği eğitimin yerel unsurları öğretmen, okul yöneticisi ve il yönetimini öne çıkaracaktır. Bu unsurlara yönelik sürekli kalite geliştirme politikaları başarının teminatıdır. Türk toplumu ve ailelerin gözü merkezi sınavlardan okullara dönecektir.

[Sabah Perspektif, 07 Ekim 2017].