SETA > Strateji Araştırmaları |
Analiz Süleymani Operasyonu Meşru Müdafaa mı Stratejik Tercih mi

Analiz: Süleymani Operasyonu | Meşru Müdafaa mı Stratejik Tercih mi?

Bu analizde Trump yönetiminin Süleymani operasyonunu gerçekleştirme yetkisine ilişkin yaptığı açıklamalar incelenmektedir.

Paylaş
Dosyayı İndir

2 Ocak 2020’de ABD tarafından yapılan bir operasyon sonucunda İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesi farklı alanlarda geniş tartışmalara sebep oldu. Operasyonun iç ve dış politikadaki yansımalarının tartışıldığı esnada ABD hukukuna aykırı olduğu ileri sürüldü. Gündeme gelen hukuki sorular arasında ABD askeri güçlerinin İran’ın en üst düzey askeri yetkilisini öldürmek üzere askeri operasyon düzenleme yetkisinin olup olmadığı yer aldı.

Trump yönetimi, Süleymani’nin öldürülmesine yönelik düzenlediği hava saldırısını meşru müdafaa olarak gördüğünü belirtti. Trump yönetimi meşru müdafaaya ilişkin yetkinin varlığını ispatlamak için Süleymani’yi “yakın bir tehdit” olarak değerlendirdiğini gerekçe olarak sunmaya çalıştı. Zira birçok hukukçuya ve Kongre üyesine göre Süleymani operasyonunun meşru müdafaa olarak sayılması için İranlı komutanın ABD’ye yakın bir tehdit arz etmesi gerekiyordu. Süleymani’nin nasıl bir tehdit oluşturduğuna ilişkin üst düzey istihbarat toplantılarında sunulan deliller birçok Kongre üyesini ikna edemedi. Trump’ın kendi partisinin üyelerinden gelen muhalefet, yönetim ve Kongre arasındaki gerilime bir yenisini ekledi. Daha sonra yapılan açıklamalarda Süleymani’nin yakın tehdit oluşturduğu argümanı yerine İranlı komutanın bir strateji kapsamında öldürüldüğü ifade edildi. Yetki sorununu cevaplamak adına birbiri adına çelişkili açıklamalar yapan Trump yönetimi meseleyi daha karmaşık hale getirmekten öteye gidemedi.

Bu analizde Trump yönetiminin Süleymani operasyonunu gerçekleştirme yetkisine ilişkin yaptığı açıklamalar incelenmektedir. Bu incelemeler sonucunda Trump yönetiminin meşru müdafaa ve yakın tehdit gibi kavramları nasıl ele aldığı anlatılmaktadır. Ayrıca ABD’nin önde gelen anayasa hukukçusu ve uluslararası hukukçularının görüşlerine yer verilerek yetki sorununun ABD hukukundaki yerine ışık tutulmaktadır..