BDP 2. Olağan Kongresi birçok tartışmayı geride bırakarak geçen hafta sonu Ankara'da yapıldı. Kürt siyasi hareketini yakından takip edenlerin bildiği üzere, beklenen biçimde, kadınların ve gençlerin damgasını vurduğu kongrede, genel başkan seçimi ve tüzük değişimi yapıldı. Salondaki hâkim havayı "tasfiye, direnme ve özerklik" sözcükleri özetlerken, hususen Selahattin Demirtaş'ın yer yer tonlaması ağır konuşması, Kürt siyasetiyle Ankara arasında "sağırlar" diyalogunun derinleşerek sürdüğünü ortaya koydu. BDP kongresini en iyi özetleyen cümle aslında İsmet Özel'in "İnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse, diğerine sağır" ifadesinde gizli. Mevcut yapı analiz edildiğinde birbirine sağır kesilen iki yapı var ve bu durum yaşanan sorunların en büyüğünü oluşturuyor. BDP Kongresi, genelde Kürt siyasetinin özelde partinin cari sorunlarını konuştuğu ve bu sorunlarla yüzleştiği bir kongre olmaktan çok hareketin paradoksal biçimde içe kapanma eğiliminin sürdüğü bir kongre oldu.
BDP değişim/dönüşüm beklentilerini bir kez daha boşa çıkarırken lisani haliyle kendi gündeminin dışına çıkmayacağını söyledi. Haziran seçimlerini dahi tartışmayan kongre sorunun çözümüne dair pozitif bir mesaj vermedi. Kongre salonunun dizaynı, asılan resimler/posterler, yapılan konuşmalar ve salonun haleti ruhiyesine bakıldığında BDP ile PKK arasındaki makasın hızla kapandığı buna mukabil Ankara ile BDP arasındaki makasın ise açıldığı görüldü. Konuşmalar alt alta dizilip bir içerik analizi yapıldığında, Kürt siyasi hareketinin hızla Ankara'ya yabancılaştığını ve gündeminin dışına çıkmamakta ısrar ettiğini söylemek mümkün. Mevcut tablo Ankara ile Kürt siyaseti arasında müzakere zemininin hızla ortadan kalktığına işaret ederken BDP'nin meydan okuyan tavrı işleri daha da zora sokuyor. Özetle PKK'nın ağırlığını net biçimde koyduğu bir BDP kongresi izlerken, Kürt siyasi hareketinin geçmişte donup kaldığını ve tüm analizlerini 90'lı yılların Türkiye'sine göre yaptığını gördük. Türkiye'nin tüm enerjisini PKK'yı dağdan indirmeye harcadığı süreçte BDP'nin kendini inkâr edercesine dağa öykünmesi dramatik bir manzara oluşturdu.
Araftaki parti BDP!
BDP toplantılarında sıkça duyduğumuz "PKK halktır, halk burada" sloganı ilk defa Ankara'da bir toplantıda bu netlikte ve bu cesaretle dile getirilirdi. Kongrede PKK'nın dağdan inmesinin teklifi bir yana BDP'nin hızla dağa yaklaştığına ve iradesini tamamen "dağa" teslim ettiğine şahit olduk. Türkiye demokrasisi geçen 20 yılda HEP çizgisinin varlığını kerhen de olsa kabul ederken, denkleme PKK'nın eklenmesi Kürt meselesinin çözümünün nasıl her geçen gün zorlaştığını ortaya koydu. Duran Kalkan ve Mustafa Karasu tarafından sıklıkla dile getirilen "ya direnerek var olacağız ya da direnerek yok olacağız" sözü kongre konuşmalarının ana fikrini oluştururken bu tablo BDP ile hükümet arasında ciddi bir pozisyon farkı yaratıyor. BDP, Ankara'ya rest çekip, kendi gündemini dayatırken; Ankara ise BDP'nin bu meydan okumasını yok sayıyor. Kongre konuşmaları olağanüstü bir gelişme olmazsa BDP'nin kısa vadede meclise gelmesinin zor olduğunu ve krizin derinleşeceğinin ipuçlarını veririyor. Kürt meselesinin geldiği kritik aşamada sorunları yok sayan kongre, BDP'nin politik duruşunu sürdüreceğini ortaya koyuyor. Kongre, BDP'nin PKK vesayeti konusunda özeleştiri yapmak, şiddetle arasına mesaf