SETA > Yorum |
Kronik Hastalıklar ve Vakitsiz Ölümler

Kronik Hastalıklar ve Vakitsiz Ölümler

Önleme ve erken teşhis babında sağlıkta bilinçlendirme çalışmalarına yapılan yatırımların, geleneksel sağlık hizmetlerine yapılan yatırımlara kıyasla küçük bir oranda kaldığı dikkat çekiyor.

Vakitsiz diye tabir edilen prematüre ölümler, genel olarak 70-75 yaş öncesinde gerçekleşen erken kayıplar olarak biliniyor. Dünya genelinde yaşanan bu can yakıcı gerçeğin arkasında yatan ana sebep ise, bulaşıcı olmayan hastalıklar (noncommunicable diseases-NCDs). Nedir bu kronik hastalıklar? Öne çıkanları; dolaşım sistemi, kanser, solunum sistemi ve endokrin/metabolizma hastalıkları…

Geçtiğimiz günlerde TÜİK tarafından yayımlanan 2015 Ölüm Nedeni İstatistikleri de, dünya çapındaki bu durumun Türkiye'deki yansımalarını özetliyor. Ülkemizde geçen yılki ölümlerin sebeplerinin %40,3'ünü dolaşım, %20'sini tümörler, %11,1'ini solunum ve %5'ini endokrin ve beslenme ile ilgili vakalar oluşturuyor.

Bu genel sıralama, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından açıklanan global verilerle de örtüşüyor. Sadece prematüre ölümlere bakıldığında ise, hem dünyada hem Türkiye'de yine bu sebepler öne çıkıyor. Bununla birlikte WHO, NCD'lerin "vakitsiz ölümlere" sebep oluşunun, ağırlıklı biçimde düşük ve orta gelirli ülkelerden kaynaklandığını açıklıyor. Dolayısıyla da uzun süredir, ilgili ülkeleri kolları sıvamaya davet ediyor.

Nitekim NCD türü hastalıklar, genelde yavaş gelişen ve dolayısıyla önlenebilecek ölümlere kapı açıyor. Arka planında ise; malumunuz, sağlıksız beslenme, alkol ve tütün kullanımı/maruziyeti ile fiziksel hareketsizlik yatıyor. Bir diğer ifadeyle, büyük ölçüde bireylerin kendi iradesindeki söz konusu "davranışsal" sağlık riskleri, tansiyon, şeker, aşırı kilo, kalp krizi gibi vakalarla sonuçlanıyor.

EKONOMÄ°K DEÄžER
Bu bağlamda, NCD olarak sınıflandırılan sorunları "önleme" çalışmaları da azami önem taşıyor. Zira bu yaklaşım paha biçilemez "hayat kurtarma" başarısını beraberinde getirirken, buna paralel olarak, ekonomi için de sağlıklı bir insan kaynağı sağlıyor. Şu açık bir gerçek ki; sağlıklı birey ve toplumlar daha verimli çalışmalar yapabilirken, erken ölümlerin ve kronik hastalıkların azalması da işgücünü güçlendirebiliyor.

Buna paralel olarak ayrıca, daha sağlıklı yaşamlar, birçok direkt ve indirekt maliyetin de önlenmesi anlamına geliyor. Zira söz konusu hastalıklar, sağlık bozukluğu nedeniyle iş hayatında yaşanan sorunlardan çeşitli derecelerdeki sağlık harcamalarına ve hatta diğer aile bireylerinin yaşamlarına sirayet eden olumsuzluklara kadar uzanan "muazzam maliyetler" içeriyor.

Fikir vermesi açısından kabaca bir misal vermek gerekirse; World Economic Forum ve Harvard Üniversitesi'nin verilerine göre NCD etkileri, 2012-2030 arasında dünya ekonomisi için 47 trilyon dolarlık bir çıktı kaybı yaratma potansiyeline sahip!

SAÄžLIK YATIRIMLARI
NCD'leri önleme ve kontrol çalışmaları doğrultusunda, WHO tarafından hayata geçirilen 2013-2020 yılları arası "global" bir eylem planı yürürlükte... Hedef, ilgili hastalıklardan kaynaklanan ölümleri 2025 yılına kadar %25 oranında azaltmak.

Tam bu noktada, uzun vadeli bir bakış açısıyla tasarlanan program ve altyapı gibi sağlık yatırımlarının, ciddi ekonomik getirileri olduğunun altını çizmekte fayda var. Örneğin; Dünya Bankası desteğiyle Moldova'da başlatılan hipertansiyon kontrolü programı, "işlev kaybına uyarlanmış yaşam yılları" anlamına gelen DALY ölçütü çerçevesinde 2014-2030 arasında ülke ekonomisinde 100.800 DALY kurtarmayı hedefliyor. Bu ise, hesaplara göre, hastalık yükünün azalarak %290 oranında bir yatırım getirisi sunması anlamına gelecek.

Bir başka örnek, dünyanın bir numaralı ölüm sebebi kalp hastalıkları için gelsin. Kaiser Permanente tarafından 350.000 kalp krizi riski taşıyan birey bazında yapılan basit bir ilaç uygulaması, ilgili ölümlerde azalmanın yanı sıra hastaların yaşamlarını da daha sağlıklı ve verimli bir hale getiriyor. Böylelikle elde edilecek sosyoekonomik getiri ise, %3700 olarak hesaplanıyor.

Bu çalışmalara, gerek ülkemizden gerekse dünyadan, şeker hastalığından sağlıklı hamileliğe kadar uzanan çok sayıda örnek getirmek mümkün. Bununla birlikte yine de, önleme ve erken teşhis babında sağlıkta bilinçlendirme çalışmalarına yapılan yatırımların, geleneksel sağlık hizmetlerine yapılan yatırımlara kıyasla küçük bir oranda kaldığı dikkat çekiyor. Bu nedenle de, bu tür yatırımların, ilgili maliyetleri uzun vadede ciddi ölçüde silebileceği ve vakitsiz ölümlerin ya da toplumsal kayıpların önüne geçebileceğinin altını defalarca çizmek gerekiyor.

Tabii bu noktada en önemli sıkıntılardan biri, yatırımların değerlendirilmesinde, farklı paydaşlarca farklı parametrelerin kullanılıyor olması... Zaten sağlık sektöründe, paydaşlar arası çatışmaların ya da etkin olmayan iletişimlerin de tetiklediği "ortak hareket etme" eksikliğinin, makro bir menfaat doğrultusunda ilerlemeyi zorlaştırdığı biliniyor. Dolayısıyla da, gerek dünya gerekse Türkiye için yapılan analizlerin de açıkça gösterdiği gibi; kamu ve özel sektör paydaşlarının, ilgili toplumsal maliyetler ve faydalar üzerine uzun vadeli bir yaklaşım benimseyip sistematik bir işbirliği içinde hareket etmesi gerekiyor.

[Yeni Åžafak, 12 Nisan 2016].