ABD seçimlerinde son düzlüğe girildi. Kasım ayında gerçekleşecek seçimlerde Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında çok sıkı bir yarış var. Kamala Harris ve Donald Trump'ın aday olduğu seçimde küçük detaylar kazananı belirleyecek gibi duruyor.
Seçim vaatlerine bakıldığında ABD ana akımının üzerinde durduğu en önemli meseleler doğrudan ahalinin yaşam şekli ile sınırlandırılmış durumda. Özellikle göçmenler, kürtaj meselesi ve LGBT haklarına dair tartışmalar ABD kültür-sanat dünyasının da seçimlere dair konum almalarına sebep oluyor.
ABD kültür-sanat dünyası ile ABD toplumu arasında, beklentiler göz önünde bulundurulduğunda dünyanın geri kalanında olduğu gibi farklar bulunuyor. Geniş toplumsal kesimler, genelde refah odaklı politikalar üzerinden değerlendirmelerini yaparken ülkenin sanatçıları kimliklere odaklı bir şekilde, yaşam hak ve şekillerini önceleyerek konumlanıyorlar.
ABD özelinde hakim kültürel sınıfın seçimlerde tercih önceliğini kürtaj ve LGBT hakları oluşturuyor. Bu bağlamda ABD menşei yapım şirketleri ve dijital platformların yayın politikaları da bizlere öncelik ve tercihler konusunda kuvvetli bir fikir veriyor.
Tarih yaklaştıkça ABD seçimlerinde sanatçıların tercihlerini de açıklamaları kamuoyunda çokça tartışılıyor. Özellikle sosyal medyada milyonlarca kişinin takip ettiği sanatçılar tercihlerini açıklamakla kalmayıp seçim süresince destekledikleri adayların gönüllü propagandalarını yapıyorlar.
Trump'a desteklerini açıklayan ünlü isimlere baktığımızda genelde beyaz ve maskülen tipolojideki isimleri görüyoruz. Harris'i destekleyen ünlü isimlerin ise renkli, kimlik odaklı ve cinsel tercihlerin önemli olmadığını düşünen ünlüler olduğunu söyleyebiliriz.
Bu farklar aslında dünyanın her yerinde sosyolojik bir çatışma haline dönmüş durumda. Dünyanın farklı coğrafyalarındaki seçimlerde ana eksenin güvenlik, refah ve yaşam tarzları arasındaki çatışma üzerinden yürüdüğü gözlemlenebilir.
Bu noktada kültür dünyası hemen hemen dünyanın her yerinde liberal kanadı temsil ediyor. Bu aslında sanatın doğasıyla paralel bir durum. Sanat bir üretim mecrası. Üretmek için de en önemli kriter sınırların olabildiğince geniş olması. Hangi sanat dalı olursa olsun sanatçının zihnini sınırlayan olguların saydamlaşması hatta mümkünse üretim esnasında gözükmemesi sanatçının zihin sınırlarının ulaşabileceği menzili görmesi açısından önemli. Sanatçının sanatını yapma aşamasında sınırları olabildiğince esnetmek ortaya çıkan eserlerin nitelik açısından daha iyi olmasına zemin hazırlaması beklenebilir.
Ancak burada sanatın ve sanatçının özgürlüğünün ne anlama geldiğini iyi anlayabilmek gerekiyor. Sanatçılar devletlerin olabildiğince liberal olmasını gerektiğini savunurken küresel anlamdaki kültürel iktidarın çizmiş olduğu piyasa ve dünya düzeni isteğine karşı gelmekten imtina ederler.
Bu durum da aslına bizi başka bir gerçeklikle karşı karşıya getiriyor ve şu soruyu sorma hakkı veriyor: Sanatçılar ya da sanat dünyası özgürlük mü yoksa özgürlük alanını sadece piyasa ve kendilerinin de dahil olduğu dar bir elit grubunun mu belirlemesini istiyor? Bu soru şu açıdan önemli. Sosyal içerik platformlarının, film yapımcılarının veya müzik sektörünün çizdiği çerçeveye hapsolmuş olduklarını görmeyecek kadar bu dünya görüşüne bağlılar mı?
Hakim kültür-sanat piyasasının dünya görüşü ile liberal sanatçıların görüşleri birbiri ile örtüşüyor da olabilir. Ama anlaşılan o ki sanatçılar sonsuz ve peşin bir kabul ve uzlaşı ile piyasanın sınırları çizmesini kabullenmiş görünüyor.
Sanatçıların bütün dünyada "liberal" partileri ya da akımları desteklemeleri aynı zamanda bünyelerinde çok farklı kimliklerde insanları barındırmaları olabilir. Bu sayede özgürlük istenen alanlara daha yakın hissediyor olabilirler. Ancak bu gruplar içerisinde milliyetçi ya da muhafazakâr sanatçıların olmadığını not düşmek gerekiyor.
Peki sanatçılar ile ahali arasındaki ayrım ABD seçimleri özelinde nasıl çözülecek? ABD sanat camiası ekseriyetle Demokratları destekliyor. Ancak ABD halkı tabii ki farklı parametrelerle ve önceliklerle oy verecekler.
Öte yandan son yıllarda yapılan seçimlerde ortaya çıkan farklı beklentiler, sosyal bilimcilerin daha fazla çalışması gereken bir olgu ile olarak düşünülmeli. Sanatçılar ile halkın beklentileri arasında oluşan bu mesafe nasıl daralacak? Sanatçıların kendilerince haklı dünya görüşleri var ve buna en uygun siyasi ya da liderleri destekliyorlar. Ancak toplumların son dönemde güvenlik, ekonomi ve devamlılığa dair endişeleri kültür-sanat dünyası için bir şey ifade etmiyor mu? Kültür-sanat dünyası halkın göremediklerini görme iddiasında bulunur. Fakat sanatçıların şekillenmeye başlayan yeni dünya düzeninde halkın önceliklerine uzak olması nasıl ifade edilebilir? Tüm bu sorunlar, kültür-sanat camiasının samimiyetini kanıtlamak için cevaplamak zorunda olduğu sorulardan yalnızca birkaçı.
[Sabah, 26 Ekim 2024]