Başkanlık seçimlerine günler kala her iki kampanya da artık ellerindeki bütün kozları oynuyor. Kampanyanın yarattığı siyasi gerilim had safhada. Demokratlar Trump’ı diktatörlük hayali kuran bir faşist olarak tanımlarken Trump da Harris’i ülkenin sonunu getirmek isteyen radikal komünist olmakla suçluyor. Ağır suçlama ve hakaretler havada uçuşurken olumlu kampanya ve geleceğe dönük mesaj verme çabalarının iyice arka plana itildiğini görüyoruz. Ülkedeki siyasi kutuplaşma ve bölünmenin ne kadar derinleştiğini gösteren bu kampanya döneminde, milyarlarca dolarlık seçim harcamalarına rağmen iki taraf da üstünlük kurabilmiş değil. Anketler yarışın yedi salıncak eyalette de başa baş gittiğini gösterirken seçim sonuçlarını tahmin etmek gitgide daha da zor hale geliyor.
Ulusal Mesaj Savaşları
Amerikan başkanının eyalet bazında kazanılan delege sayısına göre belirlenmesi, salıncak eyalet kavramının ortaya çıkmasının temel nedeni olarak öne çıkıyor. Herhangi bir eyaleti kazanan adayın o eyaletin bütün delegelerini hanesine yazmasına dayanan bu sistemde, kampanyalar yarışın başa baş olduğu kritik eyaletlere odaklanmak zorunda kalıyor. Kırktan fazla eyalette hangi tarafın kazanacağı bilindiği için bu eyaletlerde kampanya çok daha belli mesajların verilmesi için gerçekleştiriliyor. Kampanya ekipleri bu eyaletlerdeki aktiviteleri o eyaletin kazanılmasından ziyade daha geniş kitleleri etkileyebilecek genel mesajların verilmesine ve donörlerden bağış toplanmasına odaklamaya çalışıyor.
Örneğin Harris Trump’ın rahatlıkla kazanması beklenen Texas’ta Beyonce’yle birlikte büyük bir miting düzenleyerek kürtaj meselesinde en sınırlayıcı kanunların uygulandığı bu eyaletten kadınlara mesaj vermeye çalıştı. Trump da Harris’in kazanması kesin olan New York’ta medyanın ilgisini çekeceğini bildiği efsanevi Madison Square Garden’da miting düzenleyerek ses getirmeye çalıştı. Seçim kampanya takımları bir yandan kritik eyaletlerde kapı kapı dolaşan ekipler oluştururken bir yandan da ulusal gündemi karşı tarafa kaptırmamak için ses getirecek ve gündem yaratacak toplantılar düzenlemeye çalışıyor. Seçim her ne kadar eyalet bazında kazanılsa da ulusal basının gündeminin belirlenmesi psikolojik üstünlük sağlamak adına kritik önem taşıyor.
Bu tür mitingler gövde gösterisine dönüşmekle birlikte ciddi riskleri de içinde barındırıyor. Trump’ın Madison Square Garden’daki konuşması öncesinde sahneye çıkan isimlerin konuşmalarının başına iş açtığı söylenebilir. Trumpçı bir komedyenin Porto Riko’yu ‘okyanusta yüzen çöplük’ olarak tanımlayan sözlerinin bir anda gündemin üst sıralarına yerleşmesi, Pennsylvania’daki hatırı sayılır sayıdaki Porto Rikolu seçmeni etkileyebilir. Trump kampanyasının hiç yapmadığı bir biçimde özür dilemesi de bu kaygının bir yansıması olarak görülebilir. Harris kampanyası da Beyonce gibi ikonik bir ünlünün desteğini öne çıkarmaya çalıştı ancak bu hamlenin kararsız seçmen üzerinde ciddi bir etki yapması şüpheli. Bu bağlamda ulusal medyanın gündemini meşgul etmek önemli olsa da verilecek mesajın disiplinini sağlamak hiç de kolay olmuyor.
Salıncak Eyalet Matematiği
Her iki kampanya da seçimin algısını ulusal bazda belirlemeye çalışırken seçimlerin salıncak eyaletlerde kazanıldığını bildikleri için enerjilerinin çoğunu bu eyaletlere harcıyor. Toplamda 538 delegeden 270 delege sayısına ulaşan adayın kazanacağı yarışta, salıncak eyaletler dışındaki eyaletlerde sonuçların anketlerin gösterdiği şekilde gerçekleşmesi durumunda Harris’in 225, Trump’ın ise 219 delegeye ulaşması bekleniyor. Geriye kalan 94 delegenin dağılımı ise yedi salıncak eyaletteki sonuçlara göre belirlenecek.
Pennsylvania (19 delege), Michigan (15 delege), Wisconsin (10 delege), North Carolina (16 delege), Georgia (16 delege), Nevada (6 delege) ve Arizona (11 delege) eyaletlerindeki anketlerin iki aday arasındaki farkın %1’den daha az olduğunu göstermesi tarihi yakınlıkta bir yarış olacağını gösteriyor. Bu eyaletlerden geleneksel olarak ‘Mavi Duvar’ tabir edilen Pennsylvania, Michigan ve Wisconsin Harris için mutlaka kazanılması gereken eyaletler olarak öne çıkıyor. Bu eyaletlerden birini kaybetmesi durumunda Trump’ın daha avantajlı olduğu diğer dört eyaletten en az ikisini kazanması gerekecek. 2020’de Biden bu yedi eyaletin altısını kazanmayı başarınca 306 delege sayısına ulaşarak 232 delege kazanan Trump’ı yenmişti.
Trump kampanyasının kilit oyuncularından biri haline gelen Elon Musk’ın Pennsylvania’ya odaklanan siyasi aksiyon komitelerine büyük kaynak aktarması ‘Mavi Duvar’ın çökertilmesi stratejisine dayanıyor. Kritik eyaletler arasında en fazla delegeye sahip olan Pennsylvania’da Trump’ın başarılı olması Harris’e karşı en kritik darbe olacağı için Musk da bu eyalete odaklanmış durumda. Biden bu eyaletin Philadelphia ve Pittsburgh gibi Demokrat oy deposu şehirlerinde özellikle siyahi seçmenin yoğun desteğiyle %60’a yakın oy alarak kırsaldaki Trumpçı oyları dengelemeyi başarmıştı. Anketlerin siyahi seçmenin Harris için aynı seviyede heyecanlı olmadığını göstermesi Trump için en önemli avantajlardan biri olarak öne çıkıyor.
Son düzlükte tansiyonun had safhaya gelmesi ve her iki tarafın da ellerindeki bütün kozları oynamaya çalışmaları kampanya disiplininden de taviz verildiği görüntüsü oluşturuyor. Ağırlıkla negatif mesajların öne çıktığı bu sene, seçmenin genel olarak 2020’den daha heyecansız olduğu ve bunun sandığa gitme oranlarını etkileyeceği görülüyor. Bunun yerelde daha organize ve kapı kapı gezmeyi önceleyen Harris kampanyasına yaraması beklenebilir. Trump ise daha çok ulusal medya gündemini meşgul edecek keskin mesajlar üzerinden gitmeye çalışıyor. Sahada olmayı ise özellikle en çok delegeye sahip salıncak eyalet olan Pennsylvania ve Harris’in Arap/Müslüman seçmenle sorun yaşadığı Michigan’da öncelemişe benziyor. Nihai olarak bu stratejilerden hangisinin başarılı olacağını önümüzdeki hafta göreceğiz ancak Amerikan seçimlerinin tahmin edildiği kadar yakın geçmesi durumunda seçim sonucunu öğrenmemiz uzayabilir. Bu da kaotik bir seçim sonrası dönemin da ihtimaller arasında olduğuna işaret ediyor.
[Yeni Şafak, 30 Ekim 2024]