SETA > Yorum |
Amerikan Evanjelizminin Trump la İmtihanı

Amerikan Evanjelizminin Trump’la İmtihanı

Evanjelist bir papazın oğlu olan gazeteci Tim Alberta, ‘Krallık, Güç ve İhtişam: Aşırılık Çağında Amerikan Evanjelizmi’ adlı kitabında, Amerikan Evanjelistlerinin son elli senede geçirdiği siyasi ve kültürel değişimi içerden bir gözle tartışıyor. Evanjelist hareketin önde gelen liderlerinin hikâyeleri üzerinden kiliselerin nasıl siyasallaştığı ve bu dönüşümün Trump’la nasıl zirveye ulaştığı kitabın ana konusu. Alberta, beyaz Evanjelist Hristiyan grupların Amerikan seküler kültürü tarafından kuşatma altında olduklarına inandıklarını ve Trump’ı tanrı tarafından Amerikan Hristiyanlığını kurtarmak için ‘seçilmiş bir araç’ olarak gördüklerini anlatıyor. Kitap, uzun yıllar muhafazakâr sağcı değerlerin bayraktarlığını yapan Evanjelistlerin bu değerlerden epeyce uzakta olduğu bilinen Trump gibi bir lidere nasıl bu kadar sıkı destek verme ve hatta kayıtsız bağlanma noktasına geldiklerini anlamamızı sağlıyor.

Evanjelist bir papazın oğlu olan gazeteci Tim Alberta, ‘Krallık, Güç ve İhtişam: Aşırılık Çağında Amerikan Evanjelizmi’ adlı kitabında, Amerikan Evanjelistlerinin son elli senede geçirdiği siyasi ve kültürel değişimi içerden bir gözle tartışıyor. Evanjelist hareketin önde gelen liderlerinin hikâyeleri üzerinden kiliselerin nasıl siyasallaştığı ve bu dönüşümün Trump’la nasıl zirveye ulaştığı kitabın ana konusu. Alberta, beyaz Evanjelist Hristiyan grupların Amerikan seküler kültürü tarafından kuşatma altında olduklarına inandıklarını ve Trump’ı tanrı tarafından Amerikan Hristiyanlığını kurtarmak için ‘seçilmiş bir araç’ olarak gördüklerini anlatıyor. Kitap, uzun yıllar muhafazakâr sağcı değerlerin bayraktarlığını yapan Evanjelistlerin bu değerlerden epeyce uzakta olduğu bilinen Trump gibi bir lidere nasıl bu kadar sıkı destek verme ve hatta kayıtsız bağlanma noktasına geldiklerini anlamamızı sağlıyor.

TRUMPÇI PAPAZLAR

Krallık, Güç ve İhtişam: Aşırılık Çağında Amerikan Evanjelizmi

Alberta, kitabın başında Trump’a karşı eleştirilerin nasıl sert tepki aldığını gösteren bir anısını p

aylaşıyor. Alberta, babasının cenazesinde cemaate konuşma yaparken, Rush Limbaugh gibi Trumpçı isimleri dinleyeceklerine babası gibi geleneksel papazların vaazlarını dinlemeleri gerektiğine ilişkin iğneleyici sözler söylüyor. Cemaatten rahatsız olanlar olmasına rağ

men önemli bir tepki almadığını ancak daha sonra babasının bir arkadaşının kendisine yazdığı bir nottan bahsediyor. Başkan Trump’ı eleştirmesinin hem tanrıya hem vatana ihanetle eşdeğer olduğunu söyleyen not, gazeteciliğini ‘Trump’ı sabote etmek isteyen derin devleti ortaya çıkarmak için’ kullanması gerektiğini ve ancak bunun kurtuluşuna vesile olacağını salık veriyor. Bu çarpıcı anekdot, Evanjelistlerin Trump’a kayıtsız şartsız bağlandıkları sürecin birçok örneğinden sadece birini temsil ediyor. Evanjelist kiliseler uzun süredir Hristiyanlığın abluka altında olduğuna inandıkları için seküler kültüre karşı açtıkları savaşta Trump sayesinde en büyük kazanımlarını gerçekleştiriyor. Hristiyanların dini özgürlüklerinin ellerinden alınmaya çalışıldığına inanan Evanjelistler geleneksel muhafazakâr Hristiyanlardan farklı olarak kurtuluşlarının ‘gücü ele geçirmekten’ geçtiğine inanıyor. Kitapta Covid-19 salgınının nasıl katalizör görevi gördüğü çarpıcı hikayelerle anlatılıyor. Virüsün küreselci elitler tarafından kiliselerini kapatmak için uydurulduğunu düşünen Evanjelistler, maske ve sosyal mesafe kurallarına uyan papazların kiliselerini terk edecek kadar ileri gidiyor. Daha ‘makul’ papazların salgın önlemlerine direnmeye zorlandıklarını belirten yazar, Trump’ı açıkça desteklemeyen papazların cemaatlerini kaybettiklerini ve Evanjelist kiliselerin Trumpçı bir ‘ele geçirmeye’ maruz kaldığını anlatıyor. Alberta, Evanjelistlerin Trump’ın ‘ahlaki eksikliklerini’ görmezlikten gelmekle kalmayıp bunu savunduklarını belirtiyor. Tanrının mükemmel bir planını ‘mükemmel olmayan’ bir fani üzerinden gerçekleştirdiğini savunan papazlar, Evanjelistlerin Trump için mobilize olmasında etkili oluyor. Trump’ın Anayasa Mahkemesi’ne muhafazakâr yargıç atama ve Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etme gibi sözler vermenin ötesinden Mike Pence gibi güvenilirliği yüksek bir Evanjelist lideri başkan yardımcısı adayı yapması Evanjelistlerin o güne kadarki en büyük siyasi mobilizasyon hareketi içerisine girmelerini sağlıyor.

YENİ İSRAİL OLARAK AMERİKA

Amerika’yı ‘Yeni İsrail’ olarak gören birçok Evanjelist manevi kurtuluşun Amerika için savaşmaktan geçtiğine inanıyor. Amerika’nın İsrail gibi seçilmiş bir millet olduğuna ve bu ülkedeki özgürlüklerin tanrı tarafından verildiğine inanıyorlar. Silah taşıma gibi anayasal hakları da bu kategoride gören Evanjelistler, tanrının ülkeye bahşettiği ayrıcalık ve nimetler için savaşan Trump’ın da tanrının muradını tamamına erdirmenin bir aracı olduğuna inanıyor. Dini kurtuluşla siyasi gücü ele geçirmeyi birleştirerek meşrulaştıran bu öğretinin Trump için büyük bir fırsat sunduğu açık. Trump da Evanjelistleri MAGA hareketinin ana motoru haline getirerek bu fırsatı geri çevirmedi. Obama’nın Amerika’yı ve Amerikan Hristiyanlığını yok etmeyi planlayan gizli bir Müslüman olduğu temasını kullanan Trump, birçok komplo teorisini Evanjelistleri enerjik tutmak için de kullandı. Trump’a bağlılık öyle bir noktaya geldi ki, 6 Ocak olaylarında ‘Mike Pence’i asın’ sloganları dahi Evanjelistleri Trump’tan uzaklaştırmadı. Evanjelistler ön seçimlerde Pence gibi ‘ahlaklı ve namuslu’ bir Evanjelist lidere destek vermektense Trump gibi ‘savaşçı’ bir lideri tercih ettiler. Evanjelistler, 1970’lerden itibaren başlattıkları kültür savaşlarında pornografi, eşcinsellik, seküler eğitim ve kürtajla mücadele üzerinden muhafazakâr siyasi koalisyon oluşturdular. ‘Ahlaki Çoğunluk’ adı verilen hareket Reagan’a kadar marjinal bir hareketti ancak Reagan’ın özellikle kürtaj meselesi üzerinden sağcı muhafazakarların desteğini alması Evanjelistlerin partinin ana akımı olmasının yolunu açtı. Sonraki süreçte partinin muhafazakâr tabanı haline gelen Evanjelistler, Trump’ın başarısında kilit rol oynadı. Beyaz Hristiyan çoğunluğun dini ve etnik tehdit altında olduğuna inanan Evanjelistler, Trump’la yaptıkları ‘şeytan pazarlığından’ hasarsız çıkmadı elbette. Elde ettikleri büyük kazanımlara karşın anketlerde ülkenin en sevilmeyen grubu olarak öne çıkan Evanjelistlerin 1970’lerde %65 seviyelerinde olan kiliseye güven oranının %36’lara düşmesine katkı yaptıkları dahi savunulabilir. Sürekli zulüm gördüklerini ve düzene karşı savaştıklarını iddia eden ancak bunu da Trump gibi ahlaki zaafları çok önde olan bir lidere büyük paralar aktararak yapmaya çalışan Evanjelistlerin siyasi aktivizmlerini dini kimlikleriyle özdeşleştirmeleri Hristiyanlığın ihyası hedefinden uzaklaştıkları algısını güçlendiriyor.

[Yeni Şafak, 26 Nisan 2024]