SETA > Yorum |
CHP Tarzı Siyaset

CHP Tarzı Siyaset

Ana muhalefet partisi CHP'nin son aylarda başvurduğu siyasi söylem aslında geçmişten bu yana sürdürdüğü siyasetin de bir yansımasıdır.

Ana muhalefet partisi CHP'nin son aylarda başvurduğu siyasi söylem aslında geçmişten bu yana sürdürdüğü siyasetin de bir yansımasıdır.

Gerginlikten uzak, rasyonel siyaset seçeneğine agresif alternatifler arayan CHP, güncel sorunlar karşısında adeta geçmişten gelen bir alışkanlık ile siyaset alanını daraltma gayreti içindedir. Bu yaklaşımla birlikte toplumsal talep ve beklentilerden uzaklaştığının da farkında olmayan CHP, geçmişten bugüne birçok kez siyaset alanını doğrudan veya dolaylı olarak daraltma teşebbüsünde bulunmuş, yapısal dönüşüm çağrılarını ise kulak ardı etmiştir. Değişen ve dönüşen Türkiye'deki toplumsal ve siyasi talepler doğrultusunda bir kurumsal dönüşüm gerçekleştirememiş olan parti, kısa yoldan iktidar olma beklentisiyle değişen siyasi konjonktürlerde dahi eski siyasi reflekslerine başvurmaktadır. Her ne kadar 367 krizi, Gezi Parkı Şiddet Eylemleri ve 17-25 Aralık sonrası bu gerginlik siyaseti üzerinden hiçbir siyasi başarı elde edilememiş olsa da CHP, siyaset alanını daraltma tercihindeki ısrarını sürdürmüş ve günümüzde dahi devam ettirmek istemektedir.

Gerginlik siyasetine başvurduğu her defasında toplumsal bir direnç ile karşılaşan CHP tarzı siyaset, bu konuda bazı söylemsel ve slogan içerikli manevralar dışında bir revizyona gitmemiş, milli ve yerli politikalara mesafeli durarak mevcudiyetini bu dar alanda şekillendirmiştir.

Bu tutum, CHP'nin bilhassa 15 Temmuz darbe girişimine yönelik son günlerdeki söylemleri, 16 Nisan referandumunu müteakip yaptığı gerginlik yanlısı açıklamaları ve Türkiye'nin dış politikasını ilgilendiren hususlardaki gayri milli çıkışları ile bir kez daha belirginleşmiştir.

CHP VE FETÖ

CHP'nin 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi bağlamında ısrarcı olduğu "kontrollü darbe" iddiası bu tutuma dair güncel bir örnektir. Zira CHP tarafından geçtiğimiz günlerde yayımlanan ve "kontrollü darbe" iddiasını içeren rapor, iktidar ile birlikte kaleme alınan 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu Raporu'na yönelik makul şerhlerden ziyade farklı bir amaca hizmet etmektedir. CHP tarafından yayımlanan söz konusu rapordaki birçok husus maalesef FETÖ'nün çeşitli vesilelerle dillendirdiği yalan içerikli söylemlere dayanmaktadır. Böylelikle ana muhalefet partisinin bu yaklaşımı, henüz 16 Temmuz sabahı "Darbe girişimi tiyatrodur" diyerek yabancı başına açıklamalarda bulunan FETÖ'nün darbe davalarında izlediği "darbeyi inkâr" söylemine de maalesef katkı sağlamaktadır. Zira unutulmamalıdır ki kontrollü darbe iddiasını ilk ortaya atan, CHP'den de önce FETÖ liderinin bizzat kendisidir.

CHP VE SOKAK SİYASETİ

Yine benzer bir gayret 16 Nisan sonrası parti içinden gelen sert eleştiriler ve kurultay çağrılarına muhatap olan CHP yönetiminin söylemlerinde de mevcuttur. Her ne kadar CHP daha sonra bu fikrini "ertelemiş" gibi görünse de Cumhurbaşkanlığı sisteminin onaylanması karşısında tabanını mobilize etme düşüncesiyle sokağı işaret etmiştir. Tahmin edileceği üzere bu çıkış ile birlikte dikkatler, 2010'dan bu yana partinin başında bulunan Kılıçdaroğlu yönetiminin seçimlerdeki başarısızlığından başka bir yöne çevrilmek istenmiştir. Benzer bir gerginlik gayreti yine 16 Nisan sonrası CHP'nin Meclisten çekileceği söyleminde gözlemlenmektedir.

Her iki söylemin arzu edilen toplumsal karşılığı bulmaması, CHP'nin sokak fikrini geçici bir süre arka plana atmasına yol açmıştır. Ta ki son olarak CHP Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu'nun "MİT TIR'ları Davası"nda 25 yıl hapis cezasına çarptırılmasına kadar. Henüz hukuki sürecin tam anlamıyla tükenmemiş olmasına rağmen CHP, bu karara "tepki olarak" 15 Temmuz'un yıldönümü yaklaşırken yeni bir sokak hareketini başlatmıştır. Böylelikle Perşembe günü Ankara Güvenpark'tan başlayıp bir ay sürmesi beklenen İstanbul Maltepe Cezaevi'ne kadar sürecek bir yürüyüş organize edilmiştir. Bu mobilizasyon çağrısının CHP liderinin askeri üniformalı bir topluluk önünde durduğu bir afişle duyurulması ise durumu daha da ilginç kılmıştır.

CHP VE MİLLİ DIŞ POLİTİKA KARŞITLIĞI

Türkiye'nin dış politika alanında karşılaştığı meydan okumalar karşısında dahi CHP'nin aldığı pozisyon, CHP tarzı siyasetin bir diğer temel noktasını teşkil etmektedir. Nitekim Türkiye'nin ana muhalefet partisi ve lideri genellikle Türkiye'nin lehine olduğu ileri sürülen tüm yaklaşımların tam karşısında yer almaktadır. Son zamanlarda bu yaklaşım bir diğer muhalefet partisi olan MHP tarafından da eleştirilmiştir. Bu bağlamda MHP lideri Bahçeli son grup toplantısında, "Türkiye'nin Ortadoğu'da ne işi var diyen, Doha'da ne yapacak tartışması çıkaran başta CHP olmak üzere malum çevrelere açıkça sormak istiyorum; Türkiye'nin bölgede pozisyon alması gözünüze batıyor da ABD'sinden Almanya, Fransa ve Birleşik Krallığı'na kadar birçok ülke niçin dikkatlerinizden kaçıyor? ... Kimlere sözcülük yapıyorsunuz? CHP'nin cesareti varsa Rabia polemiğine değil emperyalizmin bölgeye kurduğu kanlı rampalara kafa yorsun, bunu dert edinsin" ifadelerini kullanmıştır. CHP'nin buradaki temel yaklaşımı da geleneksel reflekslerinden kaynaklanmaktadır. Öyle ki iktidarı zor duruma düşürebilecek her seçenek ülke çıkarlarına yeğlenmekte ve kullanışlı hale getirmenin yolları aranmaktadır. Bu tutum CHP'nin geçtiğimiz günlerde Almanya Dışişleri Bakanı Gabriel ile gerçekleştirdiği ve hem Almanya'daki PKK'lılar hem de FETÖ'cülerin konu edilmediği görüşmede de bir kez daha belirginleşmiştir.

Örneğin görüşmede Türkiye'ye bu terör örgütlerine karşı mücadelesinde yeterli desteğin neden verilmediği sorusu gündeme getirilmemiştir.

Sonuç itibarıyla CHP'nin uzun yıllardır sürdürdüğü bir siyaset tercihi söz konusudur. Yapısal bir durumdan kaynaklanan bu tercihin başında iktidara giden yolda rasyonel siyasete başvurmak yerine, gerginlikler üzerinden elde edilecek bir güç beklentisi yer almaktadır. Öne çıkan bir diğer husus ise Türkiye karşıtı söylemlerde iktidarın tam karşısındaki tarafta yer alma gayretidir. Bu sebeple maalesef zaman zaman FETÖ ile benzer argümanlara da başvurulmaktadır. 16 Nisan'da kabul edilen Cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte CHP'nin uzun vadede bu çatışmacı ve gerginlikte ısrarcı siyaset anlayışını dönüştürmesi ise her şeye rağmen hâlâ mümkündür.

[Sabah, 24 Haziran 2017].