1. DoÄŸu Türkistan halkı Çin güvenlik güçlerine karşı 26 Haziran'da ayaklandı. Ayaklanmanın tam olarak sebebi neydi?
Bölgede yaÅŸananlar ile ilgili en büyük sorun bağımsız haber kaynaklarının bölgeyle ilgili geliÅŸmeler hakkında kamuoyunu aydınlatmada yaÅŸadığı zorluklardan kaynaklanmaktadır. YaÅŸanan her olay sonrasında bu sorun tekrar tekrar ortaya çıkmakta. GeçtiÄŸimizi hafta Turfan ÅŸehrinde patlak veren ve sonrasında kısa bir sürede DoÄŸu Türkistan’daki baÅŸka ÅŸehirlere de yayılan olaylar hakkındaki daha güvenilir haberlere ancak olaylardan birkaç gün sonra ulaşılabildi. Ä°lk etapta Turfan’da meydana gelen olayların asıl sebebinin Çin’in bölgede “modernizasyon” ve “kentsel dönüÅŸüm” adı altında izlediÄŸi politikalar dâhilinde bölgedeki Uygurların evlerinin istimlak edilmesi ve bazı köylülerin topraklarına el konulması olduÄŸu en fazla dile getirilen sebepler arasında yer alıyor. Çin yönetiminin bu “modernizasyon” ve istimlak politikaları bundan önce de bu tip olayların yaÅŸanmasına sebep olmuÅŸtu. Bu “modernizasyon” ve “kalkınma” projeleri Pekin yönetimi tarafından özellikle SoÄŸuk SavaÅŸ’ın sona ermesi ve Orta Asya Cumhuriyetleri’nin bağımsızlığını kazanmasına müteakip hayata geçirilmeye baÅŸlamıştı. Çin yönetimi “Batı’yı Kalkındırma Planı” adı altında sunulan planın bünyesinde bölgenin ekonomik olarak geliÅŸtirilmesinin öngörüldüÄŸü iddia etmiÅŸti. Ancak bu politikaların hayata geçirilmesinin hemen sonrasında yapılan çalışmaların Uygurların ekonomik, sosyal ve siyasal hayatlarına hiçbir katkı saÄŸlamadığı ve dahası bazı araÅŸtırmacılar tarafından ifade edildiÄŸi üzere “Dâhili bir SömürgeciliÄŸi” anımsattığı görüldü. Pekin yönetimi bu plan dâhilinde bölgeye önce büyük çapta bir Han Çinli göçü ile demografik asimilasyonu tamamlamaya ve Uygurları kendi bölgelerinde azınlık hale düÅŸürmeye baÅŸladı. Batı’yı Kalkındırma Planı’ndan ekseriyetle Han Çinliler yararlanırken, bu durum bölgedeki Uygurların ekonomik durumlarında beklenilen geliÅŸmeyi getirmemeye baÅŸladı. Bölgedeki yüksek orandaki iÅŸsizlik sebebiyle Çin’in diÄŸer bölgelerinde iÅŸ aramaya çalışan Uygurların akıbetleri bundan dört sene önce Shaoguan bölgesinde Uygur iÅŸçilerin linç edilmesi sırasında yaÅŸananlarla kendini göstermiÅŸti. Bunun yanında bölgedeki toplumsal ve kültürel dokuya hiç uymayacak ÅŸekilde kız çocuklarının Çin’in iç bölgelerine misafir iÅŸçi statüsünde gönderilmesi ve bu kız çocuklarının akıbetleri ile ilgili ortaya çıkan haberler oldukça ciddi bir gerginliÄŸe sebebiyet verdi. Ekonomik anlamda uÄŸranılan bu olumsuz durum bölgede artan siyasi baskı ve dini kısıtlamalarla bir olunca özellikle Uygur gençleri arasında geleceÄŸe dair artan umutsuzluk ve rejimden giderek yabancılaÅŸmayla kendini gösterdi. Turfan, Hoten ve baÅŸka ÅŸehirlerde gösterilere karışmanın sonuçlarını bile bile bu gösterilerde yer almak bu umutsuzluk ve yabancılaÅŸmanın göstergesiydi. Ayrıca yaÅŸanan olaylar 2009 yılında Urumçi’de meydana gelen olayların da yıldönümüne rastlayınca bölgedeki durum daha da endiÅŸe verici bir hale geldi.
2. Hali hazırda Çin'in DoÄŸu Türkistan'da uyguladığı politikalar ve yaÅŸanan hak ihlallerinin daha genel bir çerçevesini çizebilir misiniz?
DoÄŸu Türkistan’daki insan hakları ihlalleri uzun senelerdir tüm uluslararası insan hakları örgütleri tarafından olabildiÄŸince ayrıntılı bir ÅŸekilde ele alınmakta. Yukarıda ifade edildiÄŸi üzere demografik asimilasyon giriÅŸimleri ve ekonomik haksızlıkların dışında bölgede ifade ve basın özgürlüÄŸü de ciddi tehdit altında. 1990’ların ortasından itibaren uygulanmaya baÅŸlayan “strike hard” kampanyalarıyla ile bölgedeki tüm bağımsız sesler kesilmeye baÅŸlarken, 11 Eylül sonrasında teröre karşı küresel mücadeleye destek bahanesiyle bölgede ve diasporada faaliyet gösteren tüm Uygur insan hakları örgütleri terörist tanımlamasına maruz kaldı. Bu dönemde daha da agresif uygulanmaya baÅŸlayan yasalar sebebiyle rejime muhalif veya rejimin politikalarına eleÅŸtirel her ses ağır cezalara maruz kaldı. Bu politikaların sonucu olarak Yawa Kepter isimli edebi eseri kaleme aldığı için Nurmuhammet Yasin ve tartışma platformu olan bir Uygurca web sitesinin yöneticisi oldukları için Dilshat Perhat ve Gheyret Niyaz gibi isimler hapis cezasına çarptırılmışlardı. Terör suçunun tarifi her türlü muhalif ve hatta bağımsız sesi içine alacak bir ÅŸekilde geniÅŸletilerek rejimin emniyet sübabı haline getirildi. Bunun yanında kültürel anlamda da hak ihlalleri özellikle “kentsel dönüÅŸüm” projeleri altında tüm hızıyla devam ediyor. Bunun en büyük örneÄŸi KaÅŸgar ÅŸehrinde tarihi ÅŸehrin büyük bir kısmının yıkılması ve ÅŸehrin Uygur kimliÄŸi ve dokusuna aykırı bir ÅŸehirleÅŸmenin devletin eliyle gerçekleÅŸtirilmesi ile kendini gösteriyor. Bunun yanında ÅŸiddeti özellikle geçtiÄŸimiz Ramazan ayında artan dini baskılar ve artık yer yer Ä°slamofobik bir karakter kazanan suçlama ve iddialar da Uygur halkının dini özgürlüklerini oldukça kısıtlıyor. 2005 yılında kabul edilen Dini Ä°ÅŸler YönetmeliÄŸi dini konularda hangi faaliyetlerin suç sayılacağı konusunda yerel idarecilere geniÅŸ hak ve yetkiler tanıyor. Bu keyfi uygulamalar bir yandan dini konularda özgürlükleri kısıtlarken öte yandan da Uygur toplumu Çin devleti arasındaki iliÅŸkilerde de ciddi gerilimlere sebep oluyor.
3. Çin'in DoÄŸu Türkistan politikaları ve hak ihlallerinin dünya kamuoyunda görünürlüÄŸü neden düÅŸük düzeyde seyrediyor? Ve nasıl daha görünür kılınabilir?
Dünya kamuoyunda olayların yeterince ses bulamamasının bir sebebi Çin yönetimi tarafından bölgeye uygulanan medya karartması ve sansürleme faaliyeti. Bunun yanında DoÄŸu Türkistan’a sınırdaÅŸ devletlerin de bu medya karartmasına katkıda bulunması durumu daha da sorunlu bir hale getiriyor. Ülke içinde bu sansür mekanizmalarının özellikle internet ortamında yapılan tüm haberleÅŸmenin sıkı kontrol altında bulunması bölgeden gelen haberlerin sayısı ve kalitesinde de düÅŸüÅŸe sebebiyet verdiÄŸi için bölgede yaÅŸananlar konusunda geç bir ÅŸekilde bilgi sahibi olabiliyoruz. Bunun yanında özellikle Çin’in ekonomik gücü birçok devlet ve medya kuruluÅŸuna bu konuda otosansür yaptırıyor. Bölgede yaÅŸanan insan haklarına ile ilgili ifadeler kullanmanın Çin ile ticaret iliÅŸkilerini olumsuz yönde etkileyeceÄŸine dönük kaygılar bu korkuları daha da tetikliyor. Durumu dünya kamuoyuna duyurmanın sadece demokratik ülkelerde örgütlenmiÅŸ Uygur gruplarına kalması ve bu grupların kaynak konusunda sıkıntılar yaÅŸaması meselenin dünya kamuoyuna anlatılmasında da ciddi sorunların yaÅŸanmasına sebebiyet veriyor.
Bu olumsuz durumu ortadan kaldırmanın en önemli yollarından biri medya ve kamuoyunun bu bölgeyle ilgili bilgilendirilmesini saÄŸlayacak giriÅŸimlerde bulunulmasından ve bu bölgeyle ilgili çalışmaların artırılmasından geçiyor. DoÄŸu Türkistan konusundaki uzmanlığın artması saÄŸlıklı kaynaklardan doÄŸru haberler alınmasını saÄŸlayacak önemli yollardan biri olabilir. Bunun yanında uluslararası kamuoyu ve sivil toplumun konuyla ilgili bilgilendirilmesi ve bölgede yaÅŸanan insan hakları ihlallerinin raporlandırılması da konuyla ilgilenecek gruplara önemli bir hammadde saÄŸlayacaktır. Bu konuda medyaya özel bir görev düÅŸüyor. Kimi zaman ideolojik kimi zaman da ticari kaygılarla gözden uzak tuttukları meselenin her ÅŸeyden önce insani bir mesele olduÄŸunu anlamaları ve bu konuda daha sorumlu bir yayıncılık politikası izlemeleri gerekiyor. Aynı zamanda demokratik devletler nezdinde dışiÅŸleri bakanlıkları bünyesinde konuyla ilgili masaların oluÅŸturulması ve Uygur gruplarının saÄŸlayacağı bilgi, belge ve sunacağı fikirlerin dinlenilmesi bu konudaki durumu bir nebze olsun düzeltecek önemli giriÅŸimler arasında yer alıyor. Bölgede bu hafta olduÄŸu gibi ciddi geliÅŸmelerin yaÅŸandığı dönemlerde zamanlama ve tespit açısından yapıcı ve olumlu açıklamaların yapılması ve bölgede yaÅŸananları yakından takibi Pekin yönetiminin keyfi uygulamalarını dizginleyebilir.
4. Çin'e karşı DoÄŸu Türkistan eksenli olarak Türkiye ve dünya kamuoyu ne tür yaptırımlar uygulayabilir?
Bu konu özellikle ekonomik açıdan dünyanın üretim merkezi haline gelmeye baÅŸlayan ve bir milyarı aÅŸkın nüfusuyla her üreticinin iÅŸtahını kabartan Çin gibi bir ülke söz konusu olunca oldukça sorunlu bir durum ortaya çıkarıyor. Konuyu gündeme alması halinde Çin ile ekonomik iliÅŸkilerin zarar göreceÄŸi endiÅŸesi uluslararası arenada devletlerin olaya sessiz kalması sonucunu doÄŸuruyor. Bu noktada asıl kaygılanması gereken iliÅŸkilerinin bozulması açısından Çin iken Çin ile ticaret yapan diÄŸer devletlerin olması bu noktada farklı bir durum ortaya çıkmasına yol açıyor. Birçok demokratik devletin dış politika yapıcılarının bu konuda gereÄŸinden fazla kaygılanarak insan hakları sorunlarını hasıraltı ettiÄŸini görüyoruz. Çin’den DoÄŸu Türkistan’da yaÅŸananlar konusunda olumlu adımlar beklemek ve bu konuda davet ve teÅŸvikte bulunmak bile birçok devlet tarafından ekonomik çıkarları aleyhinde bir davranış içinde bulunmak gibi yorumlanıyor.
Bu durumdan kurtulmanın en önemli yolu, öncelikle sivil toplumun bu konuda daha aktif rol oynaması ve bununla birlikte bölgede yaÅŸananlar karşısında kaygı duyan ülkelerin uluslararası platformlarda birlikte yaÅŸananları gündeme getirmesi olacak. Bu tip uluslararası örgütlerden geçen kararlar ve yapılan baskılar en azından Çin’i uluslararası arenada çok önem verdiÄŸi imajı konusunda bir adım atmaya zorlayacak ve durumun sürdürülebilir olmadığını Çin’e gösterecektir. Bunun yanında insan hakları savunucuları ve aydınlara da bu konularda önemli görevler düÅŸüyor. Farklı konularda ortaya koydukları insan hakları ve özgürlükler konusundaki hassasiyeti, DoÄŸu Türkistan’da yaÅŸananlar karşısında gösterememek bu aydınlar için oldukça yüz kızartıcı olacaktır. Özellikle uluslararası arenada farklı aydınlarla iÅŸbirliÄŸi halinde düzenlenecek kampanyalar yaratacağı etki açısından oldukça önemli bir yere sahiptir.
5. DoÄŸu Türkistan sorunu kısa, orta ve uzun vadede nasıl çözülür?
En kısa vadede sorunun çözümü için öncelikle Çin Halk Cumhuriyeti hükümetinin sorunun varlığını kabul etmesi gerekmektedir. Hali hazırda Pekin hükümeti ortada herhangi bir mesele yokmuÅŸ gibi davranmaya devam etmekte ve bölgede yaÅŸananları dış mihraklara baÄŸlamaktadır. Bu noktada Çin hükümetinin bölgede özellikle Uygurlar arasında ciddi bir rahatsızlığın bulunduÄŸunu kabul etmesi ve bu soruna yönelik ilk etapta Uygurların ne gibi sorunlarla karşılaÅŸtığını ve neden Pekin yönetimi ve yerel idarecilerden rahatsız olduÄŸunu anlaması gerekmektedir. Bölgede yaÅŸanan her karışıklıkta Uygurları terörist, bölücü ve fundamentalist olarak adlandırmak ne sorunun çözümüne ne de Pekin yönetimi ile Uygurların iliÅŸkilerine olumlu bir katkı saÄŸlamamaktadır.
Orta vadede ise Uygurların kendi bölgelerinde karşılaÅŸtıkları ayrımcılık, asimilasyon siyasetleri ve siyasi baskıyı önce hafifletecek sonra da bu gibi yapısal problemlerin çözümünü saÄŸlayacak adımların atılması gerekmektedir. Bu noktada bölgedeki hak ihlallerinin ortadan kaldırılması ve dini ve siyasi kısıtlamaların hafifletilmesi aynı zamanda da bölgede Uygurların yaÅŸam standartlarının yükseltilmesi gerekmektedir.
[SöyleÅŸi: Sadık Åžanlı]