SETA > Yorum |
Türkiye-İsrail İlişkilerinin Normalleşmesi

Türkiye-İsrail İlişkilerinin “Normalleşmesi”

Türkiye’nin İsrail ile normalleşen ilişkileri Batı başkentlerindeki gereksiz imaların önünü almaya yarayabilir. DAEŞ karşıtı koalisyona yeterince destek vermediği suçlamasına maruz kalan Türkiye, PYD’ye karşı takınacağı tavır için İsrail ile yakınlaşabilir

Türkiye ile İsrail arasında bir anlaşmaya varılmak üzere olduğuna dair haberler periyodik olarak medyaya sızıyor. Henüz bu anlaşmanın ne olduğu ve neleri kapsadığı pek bilinmiyor. Sadece diplomasi masasından bilinçli bir şekilde sızan veriler çerçevesinde bilgi sahibiyiz. Buna göre İsrail ile Türkiye en azından prensip düzeyinde ilişkilerini normalleştirmeyi hedefliyor. Bu anlaşma, eğer gerçekleşirse, Davos ve Mavi Marmara olaylarından bu yana gerilen ilişkilerin rahatlaması anlamını taşıyacaktır. Özellikle siyasal ve diplomatik anlamda ikili ilişkilerin kurulmasını gerektirici birtakım adımlar atılacaktır. Ekonomik ilişkilerin bir şekilde devam ettiği zaten bir sır değil. Fakat buna rağmen iki taraf da bugün artık siyasal ve diplomatik zeminde de bir anlaşmaya varmak gerektiği fikrine yaklaşmış durumda.

İSRAİL, ANLAŞMA İSTİYORSA ÜÇ ŞARTI KABUL ETMELİ

Türkiye bakımından ele alınacak olursa, durum oldukça net. Ankara herhangi bir normalleşme için zaten beklentilerini çok açık bir biçimde dile getirmişti. Bunlar üç başlık altında toplanabilir: Türkiye’den özür dilenmesi, yakınlarını kaybedenlere tazminat ödenmesi ve Gazze ablukasının kaldırılmasıdır. Yani İsrail eğer bir anlaşma istiyorsa, önce bu üç şartı yerine getirmesi gerekiyor.

Türkiye, Mavi Marmara için resmi bir özür talep etmektedir. Bu gerçekleştirilemeyecek bir beklenti değil. Zira İsrail bu özür talebini yerine getirebileceğini açıkça gösterdi. Obama’nın ziyareti sırasında Netanyahu bizzat Erdoğan’ı arayarak “operasyonel hatalar” yapıldığını kabul etmişti. Hatta bu görüşmede İsrail’in diğer alanlarda da görüşmeye hazır olduğu dile getirilmişti. Bu nedenle özür meselesi belki de en kolay halledilebilecek başlık olarak görülüyor.

İkinci olarak, Türkiye Mavi Marmara olayında yaşamını yitiren vatandaşlarının ailelerine ödenmek üzere tazminat talep etmektedir. Bu da çözümlenemeyecek bir mesele gibi durmuyor. Fakat Türkiye’nin üçüncü beklentisi asıl zor olanı. Türkiye İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ablukayı kaldırmasını bekliyor. Bu ön şart sadece iki ülkeyi ilgilendiren bir mesele değil. Kesinlikle bölgesel sonuçları olacaktır. Ayrıca tazminat ve özür durumundan çok öte bir  alana değinmeyi gerektirecektir. İsrail’in doğrudan en önemli güvenlik meselelerinden biri olarak gördüğü bir alanda adım atması anlamına gelecektir. İsrail’in Gazze ablukasını kaldırması demek bütün güvenlik politikasını baştan yazması demektir. Bu nedenle gerçekleşebilirse, Türkiye açısından elde edilmiş büyük bir başarı anlamına gelecektir. Fakat bu maddeyle talep edilen içerik İsrail’in güvenliği meselesiyle doğrudan ilişkili olduğu için Tel Aviv tarafından kabul edilmesi zor bir başlıktır. Muhtemelen anlaşma da bundan dolayı tıkanmakta ve müzakereler burada sertleşmektedir. İsrail en iyi ihtimalle ablukayı hafifletmeye razı olabilir.

İsrail basına bilgi sızdırarak hem karşı tarafa baskı uyguluyor hem de kamuoylarını test ediyor. Bu bilgi basına sızdığında, İsrail uluslararası kamuoyuna anlaşmaya varmak istediğine ve elinden geleni yaptığına dair mesaj vermiş oluyor. Kamuoyunun bu yönde oluşması, İsrail lehine, Türkiye üzerinde baskı kurmaya yarayabilir. Uluslararası kamuoyu nezdinde buna bile razı olan ve barışmak isteyen bir İsrail imajı önemlidir. Diğer yandan ablukanın hafifletilmesi, kaldırılması anlamına gelmemektedir. Türk hükümeti de bu noktada geri adım atmış duruma  düşmekten kaçınacaktır. Çünkü açıkça söylemek gerekirse, bu anlaşmanın sadece uluslararası sonuçları değil, ulusal sonuçları da olacaktır. Bu yüzden taraflar müzakereleri yürütürken iç siyaseti de göz ardı edemiyor.

GÜVENLİK KAYGISI VE EKONOMİK BEKLENTİLER ANLAŞMA İHTİMALİNİ GÜNDEME GETİRİYOR

Müzakereler uzun süredir bu çerçevede devam ediyor olsa da, meselenin son dönemde taraflarca daha ciddi boyutlarda ele alındığına dair işaretler var. Bu anlaşma ihtimalinin şimdilerde gündeme geliyor oluşunu belirleyen iki temel sebepten biri ekonomik meselelerle, diğeri ise güvenlik meseleleriyle ilgilidir. Öncelikle İsrail’in tavrını etkileyen bu ekonomik gerekçe asıl itibarıyla iki tarafın da anlaşmaya yaklaşımını etkilemektedir. İsrail hem gaz koridoru oluşturabilmek hem de Doğu Akdeniz’deki gaz arama paylaşımının önünü açabilmek için Türkiye ile bir  normalleşmeye ihtiyaç hissetmektedir. İsrail gazı kuzeye taşmak isterken, Türkiye ile bu gerginliği sürdüremez. Öte yandan iki ülke arasındaki siyasal sorunlara rağmen ekonomik ilişkilerin kendini devam ettirmeye çalıştığı da biliniyor. Türkiye ile İsrail arasındaki ticaret hacmi siyasal meselelerden etkileniyormuş gibi görünmesine karşın tümüyle kopmadan bugünlere gelebildi. Bu anlaşma ekonomik alandaki ilişkinin güvenli bir zemine oturmasını sağlayacaktır. Bu nedenle her iki taraf için de tercih edilir hale geldi.

Fakat bu tür anlaşmalarda ekonomik gerekçeler tek başına yeterli olmaz. Bu nedenle anlaşmanın asıl belirleyeni muhtemelen güvenlik meselesi olacaktır. Suriye iç savaşı tüm bölgesel dengeleri sarsarken, Esed, Hizbullah, İran ve Rusya hattını ön plana çıkardı. Bu aktörlerin yükselişi sırasında Amerika’nın bölgeden uzak duruyor oluşu hem İsrail hem de Türkiye’yi yalnızlaştırdı. Bu anlamda Türkiye, Suudi Arabistan ve Mısır’ın bir arada bulunduğu bir hattın yakın zamanda yükselme ihtimalinden bile bahsedilir oldu. Her ne kadar Türkiye Mısır ile bugün böyle bir ilişkiye girmekten kaçınacaksa da, Suudi Arabistan hem Mısır hem de Türkiye’yi bu uzlaşma için cesaretlendirmeye gayret ediyor. İsrail böylesi bir hattın doğrudan katılımcısı olmasa da, en azından bu hatta yakın durmak isteyecektir. İsrail’in Suriye’deki bir numaralı gündem maddesi Hizbullah’tır. Bu da İsrail’in müttefik tercihlerini şekillendirmektedir. Hizbullah ve İran, Esed’in yanındaysa İsrail’in Türkiye’ye yakınlaşması şaşırtıcı değildir. Diğer taraftan Türkiye’nin İsrail ile normalleşen ilişkileri Batı başkentlerindeki gereksiz imaların önünü almaya yarayabilir. DAEŞ karşıtı koalisyona yeterince destek vermediği suçlamasına maruz kalan Türkiye, PYD’ye karşı takınacağı tavır için İsrail ile yakınlaşabilir.

Stratejik boyut böyle olmasına karşın, duygusal boyut bu anlaşmayı güçleştirmektedir. Bir yanda Mavi Marmara’nın hatırası diğer yanda Gazze’ye uygulanmakta olan insafsız abluka Türkiye toplumunda ciddi rahatsızlıklar yaratmaktadır. Bu nedenle İsrail ile Türkiye’nin diplomatik anlaşmasının önünde çeşitli psikolojik ve sosyal engellerin olduğu düşünülebilir. Fakat böylesi durumlarda siyasetin kurallarının işlemesi şaşırtıcı olmaz ve Türkiye ile İsrail siyasal gündem maddeleri çerçevesinde aralarındaki gerginliği azaltacak bir zemine gelebilir. Öte yandan bu anlaşmanın da kolayca imzalanmasını beklememek gerekiyor. Zira olsaydı şimdiye kadar olurdu. Defalarca gündeme gelmesine rağmen, nihai bir biçim alamadı. Bu nedenle normalleşme normaldir ve olacaktır ama vakit alabilir.

[Kriter, 1 Mayıs 2016]

İlgili Yazılar
Hassas Bir Süreç
Yorum
Hassas Bir Süreç

Aralık 2024