MB dün Aralık ve haliyle 2015 yılı ödemeler dengesi verilerini açıkladı. Buna göre; cari açığımız 2015 yılını 32,2 milyar dolar düzeyine gerileyerek kapamış oldu. Global kriz sonrası yakaladığımız en düşük seviye…
Önceki yıla göre ise, %26,1 oranında bir düşüş var, güzel.
Seviye olarak bakarsak da bu, dengede 11,4 milyar dolarlık bir iyileşme demek oluyor.
Malumunuz, şu meşhur dengemiz, önceki yıldan bu yana bir toparlanma eğilimi içinde. Hatta 2014 yılında daha da güçlü bir iyileşme yakalamıştı. 2015'te bu hız düştü ancak sonuçta tablo yine epeyce lehimize gelişti. Bununla birlikte, içeriği anlayıp iki iyileşme arasındaki farkı da görmek gerek. Şöyle ki:
2014'te açıktaki düşüş, ithalattaki gerileme olduğu kadar ihracattaki artıştan da hatırı sayılır ölçüde beslenmişti. Oysa 2015'e baktığımızda, durum biraz başka... Rakamlar bu kez iyileşmeyi, çok daha sert gelen ithalat daralmasına borçlu olduğumuzu söylüyor. Zira bu pembe resim, ihracattaki kaybımıza rağmen karşımıza çıkmış.
Bir başka ifadeyle, ödemeler dengesine 32,6 milyar dolar olarak geçenyıllık ithalat düşüşü, cari dengedeki bu başarının altın sırrı… Ki, orada da ciddi ölçüde fiyat etkileri rol oynuyor.
ALTIN DEMİŞKEN
Unutmadan; işin içinde bir de, daha önceleri de değindiğim pozitif bir altın etkisi var. Nitekim 2015 yılında altın dış ticaret dengesinin verdiği fazlayı hesaplardan çıkarırsak, cari açıktaki iyileşme oranı kendini birden tek hanelerde buluyor.Üstelik bizim dengenin dominant gücü dış ticareti bir yana koyarsak, açığımıza bol su serpen hizmetler kaleminde de 2015 yılında bir bozulma olduğunu eklemekte fayda var. Nedeni nedir? Salı günü bu köşede dikkat çektiğim üzere, turizm gelirlerimizdeki düşüştür.
Dolayısıyla gelmiş olduğumuz nokta, faturadaki hafiflemeden ve bunun olumlu makro etkilerinden ötürü elbette sevindiricidir ancak bence içerik açısından çok havalara uçurucu bir tablo olmadığını da ifade etmek gerekir. Evet, ilgili olumsuzluklar büyük ölçüde dış dünyanın getirdiği talihsizliklerdendir, onu da kabul ediyoruz ancak zaten tablonun özü de, dış dünya...
FİNANSMAN NEREDE?
Hem öte taraftan, açığın finansmanında da öyle parlak bir dönem geçirmedik. Bir de o var…Bakınız ödemeler dengesi tablosu, ne demeye çalıştığımı rakamlarla ortaya koyuyor. 2015 yılında kaydedilen 32,2 milyar dolarlık açığa karşılık, finans hesaplarına net giriş 10,7 milyar dolar olmuş. Bir başka deyişle, finans hesabı bu dönemde açığın sadece üçte birini karşılamış.
Oysa hemen 2014'e bakarsak, bu oranın %96 gibi ciddi bir seviyede olduğunu hatırlayacağız. Peki neden böyle bir zayıflama yaşanmış diye baktığımızda, esaslı faktörün portföy yatırımları olduğunu görüyoruz. 2014 yılında bu haneye nispeten yüklü bir net giriş yapılmışken, 2015'te çıkış kaydedilmiş. Büyük fark, buradan ileri geliyor.
Öte yandan, bir de iyi haber vereyim: Doğrudan yabancı yatırımlar kaleminde 2015 dengesinde bir güçlenme tespit ediyoruz. FDI girişlerinin kıpırdanma sergilediği bu dönemde, finansmanın en ağırlıklı bölümü ise, banka ve özel sektörün kredi yükümlülüklerinden ileri geliyor ki, bu yekûnun uzun vadeli olması da, riski indirgeyen bir diğer haber.
REZERVLER ERİRKEN
Peki, yetersiz finans hesabını bir yana koyarsak, 2015'te finansmanın geri kalanı nerede derseniz, cevabın bir kısmı net hata ve noksanda saklı: 9,7 milyar dolar ya da açığın %30'u.Tabii 32,2 milyar dolarlık açığı kapatmaya bu da yetmeyince, resmi rezervler de %36,8'lik kısım için devreye giriyor. Zaten keyif kaçıran noktalardan biri de, rezervlerdeki bu 11,8 milyar dolarlık erimede. Örneğin, 2014 yılında buradaki kayıp yok denecek kadar azdı. Şimdi ise erimenin, açığın az buz olmayan bir bölümü düzeyinde olması, 2015'e dair tablonun işaret ettiği olumsuz gerçeklerden...
Öte yandan, rezervlerde bir düşüş yaşamış olmakla birlikte, ilgili kritik rasyolardaki gelişimlere bakmak da önem taşıyor. Misal; rezervlerin cari açığı ve ayrıca ithalatı karşılama oranlarını 2015 sonu itibariyle hesapladığımızda, 2014 bitimine kıyasla bir kötüleşmenin söz konusu olmadığını söyleyebiliriz. Rezervlerin kısa vadeli dış borçları karşılama oranı da, benzer bir seyirde. Bununla birlikte, bu rasyoların pay ve paydalarındaki gelişmeler ayrı ayrı düşünüldüğünde, yapısal iyileşmeye duyulan ihtiyaç, elbette inkâr edilemez.
Ve şöyle topluca bakarsak, cari denge ihracattan dahi destek almadan yılların rekorunu kırarak ekonomimizi memnun etti ancak bu eğilimin sürebilmesi için yapısal düzelmeleri güçlendirmek şart. Üstelik faturayı ödeme kısmının yetersiz kaldığı ve rezervleri zayıflattığı da ortadayken…
Kısa vade için ise, ihracatta özellikle Avrupa ve parite tarafından gelecek bir destek aklıma düşen ilk umutken, şu küresel konjonktürde gerek cari dengenin gelişimi gerekse finansmanı cephelerinde gardı bırakacak bir durum çok olası gözükmüyor. O halde, bir yandan sevinirken diğer yandan da ihtiyatı elden bırakmamak iyidir diyelim.
[Yeni Şafak, 12 Şubat 2016].