7 Haziran seçim sonuçlarına bakılırsa HDP büyük bir başarı elde etti. Bu başarıda parti içi örgütlenmenin boyutları ve sosyal alana yayılma noktasındaki çeşitli faktörlerin etkisi büyük. Çünkü gençlerin, kadınların ve yaşlıların aynı anda mobilize edilebildiği bir atmosferi oluşturmayı başarmıştı HDP. Şehrin farklı noktalarındaki HDP merkezlerinin yanından geçerken parti içi motivasyon görülebiliyordu. Bu yoğun odaklanma Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde PKK’nın silahlı unsurları veya şehir yapılanmaları aracılığıyla oluşturduğu tehdit ve korku iklimi eklenince beklentilerin üzerine çıkıldı. Bir diğer faktör ise kuşkusuz medyanın güçlü desteğiyle açıklanabilir.
Mesela Doğan Grubu medyası; mesela Gülen Grubu medyası; mesela CHP; mesela Gezi Parkı eylemcileri; mesela magazin dünyasından bazı isimler; ayrıca HAS Parti’nin var olduğu dönemde partinin sol kanadını oluşturan isimlerin de adresi HDP oldu. Bu isimler arasında ‘İslamcı!’ olduğunu deklare eden isimlerin sayısının da az olmadığını belirtelim. Tüm bunların oluşturduğu bileşenler HDP’yi topluma pozitif gösterecek sinerji yaydı ve Selahattin Demirtaş etrafında sempati halesi oluşturdu.
Bu aktörler arasında medyanın verdiği desteğin altını çizmek gerekir. Günün sonunda medya için AK Parti karşıtı demek artık yeterli olmaktan çıkmış ve durum artık ‘aşırı HDP sever’ ifadesiyle tanımlanacak noktaya gelmişti. Doğan Grubu’nda çizilen HDP ve Selahattin Demirtaş portresinin ulaştığı noktayı göstermesi bakımından Ahmet Hakan’ın programındaki yarım saatlik saz çalma sahnesi çıta olarak alınabilir. Türkiye’nin gerçek meseleleri yerine; mesela AK Parti olmadığında HDP çözüm sürecini nasıl sürdürecek vb. sorular sormak yerine soyut, ayakları yere basmayan söylem planındaki ifadelerle; büyük ölçüde de Erdoğan eleştirisi kolaycılığına hapsolunarak tamamlandı bu programlar. Medyanın bu yaklaşımı medya-siyaset ilişkisinde gazetecilerin “yemek tarifi ve hobileri” sormaya başladığı klasik türler içinde değerlendirilebilir. Cüneyt Özdemir ve Şirin Payzin’in meseleleri yorumlama biçimi; Ahmet İnsel’in AK Parti karşıtlığı bağlamında CNN’deki performansının atlanmaması; ayrıca seçim sonuçlarıyla birlikte Hürriyet gazetesinde yapılan sevinç gösterisi ve o kutlamadan paylaşılan zafer pozu da medyanın HDP’nin başarısını sahiplendiğini gösteren bir örnek olarak görülebilir.
Peki, medya-HDP arasındaki al gülüm-ver gülüm ilişkisi ne kadar devam edebilir?
Bu sorunun cevabı zamanla netleşecektir, fakat geleceğe dair bir perspektif yapıldığında mevcut siyasi tablonun belirsizlik ekseninde devam etmesi eğilimi güçlü olursa, bu tabloda kırılganlık yaşanabileceği muhakkak. İttifak tablosu konjonktürel bir düzlemde oluştu; özellikle Gülen Grubu-HDP dayanışması açısından bakıldığında son üç ayda oluşturulmuş yapay bir ortaklığın olduğu görülüyor. Çözüm sürecini başlattığı için henüz üç ay öncesine kadar AK Parti’ye elinden geleni yapan Gülen medyasının seçim öncesindeki HDP yakınlaşması ve hatta cemaat üyesi olduğu düşünülen binlerce polisin HDP’ye oy verebileceği bir ittifakın oluşturulması da bu tablo içinde okunabilir.
Medya-HDP ilişkisinin de yeniden şekilleneceği bir yolun başladığını; HDP’ye kahraman ve süper star muamelesi yapan medyanın da tam tersine dönerek (daha doğrusu eski tecrübesinde olduğu gibi) terör destekçisi vb. tanımlamalarla muamele edeceğini tahmin etmek zor değil.
Dolayısıyla Erdoğan karşıtlığı üzerine inşa edilen ittifak her an kırılabilecek bir zeminde duruyor. Seçim sonuçlarıyla ortaya çıkan tablo da bu algının kırılmasına katkı sunabilir. AK Parti’nin tek başına hükümet kuramadığı bir düzlemde mutlak AK Parti düşmanlığı üzerine inşa edilen muhalefet birlikteliği birbirlerine bakmaya ve ilişkilerini sorgulamaya başlayacaktır.
Türkiye’de herkes için 7 Haziran akşamı yeni bir dönem başladı. Bu durum Medya-HDP ilişkisi için de geçerli.
[Milat, 16 Haziran 2015]