Başbakan Erdoğan'ın Yunan meslektaşı Papandreu'ya yazdığı mektup iki ülke ilişkilerinde yeni bir sayfa açmayı hedefliyor. Erdoğan mektubunda iki ülke arasındaki sorunların samimiyetle ele alınması ve çözüm yönünde ortak irade geliştirilmesi teklifini sunuyor. Bu girişim, Türkiye'nin komşularla sıfır problem ve maksimum işbirliği hedefleriyle uyum içinde.
Yunanistan'la ilişkiler uzunca bir süre Türk dış politikasının belirleyici faktörleri arasında yer aldı. Öte yandan, tarihi hafıza iki ülke arasında ilişkilerin gelişimini engelleyen bir bariyer vazifesini görüyordu.
Neredeyse doksanlı yılların sonuna kadar ikili ilişkiler, standardın üzerinde yüksek engellerle koşulan bitmeyen bir engelli koşu izlenimi verdi. Diğer bir açıdan ise Türkiye kendine göre oldukça düşük bir sıklette güreşçi ile ısrarla minderde kalmaya devam ediyordu.
Merhum Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in kişisel gayreti güven inşasında oldukça etkili oldu. Ayrıca tarih kitapları ve popüler kitaplarda karşılıklı düşmanlık içeren öğelerin temizlenmesi için ciddi çaba harcandı. Türk üniversiteleri ve sivil toplumu son yıllarda en fazla Yunanistan'dan ortaklarla proje ve işbirliği geliştirdi. Sivil toplum diyaloğunun ilişkilerin gelişmesindeki katkısı göz ardı edilemez. Bu diyalog imkânı Türkiye'nin AB süreci ile oluştu.
Her ne kadar sonuç üretmese de, 2004'te gerçekleştirilen Annan Planı bir süreliğine iki ülke ilişkilerini Kıbrıs tekelinden kurtardı. Yunanistan, Kıbrıs sorununda garantör ülke olarak uzunca bir süre etkili oldu. Ancak süreçte Güney Kıbrıs yönetimi inisiyatifi ele aldı. Bu durum "Kıbrıslı Rumlar karar verir, Yunanistan uygular" şeklinde ifade edilmeye başlandı. Yunanistan'ın kısa süreliğine de olsa bu ilişkiden kendini kurtarması, Türkiye ile ilişkilerinde yeni bir kritik eşik oluşmasına izin verdi.
Yunanistan'la ilişkiler mevcut sorunlara rağmen iyi komşuluk ilişkileri olarak tanımlanabilir. Basitçe ifade etmek mümkün olsa da, iki ülke ilişkilerinin barışçıl seyri ilginç bir arka plana dayanıyor. Öncelikle her iki taraf güçlü hukuki dayanaklarla kendilerinin haklı olduğunu kararlılıkla öne sürüyor. Ancak bu sorunların çatışma doğurmasının maliyetinin çok ağır olacağına dair karşılıklı bir algı var. Sonuç ise mevcut durumu ile Türk-Yunan ilişkileri.
Erdoğan'ın mektubu aynı zamanda ilişkilerin üzerine oturduğu yeni kritik eşiğin, eski döneme göre daha iyi olmasına rağmen uzun süre sürdürülebilir olmadığını gösteriyor. Balkanlar, Karadeniz ve Doğu Akdeniz'de dengeler değişiyor. Bölgede yeni bir enerji jeo-politiği ortaya çıkıyor. Yunanistan'da bütün bu gelişmelerin ülkelerini yalnızlaştırdığı görüşü yaygınlaşıyor. Soğuk Savaş mantığı ile düşünmeye devam edenler, bu gelişmeleri Yunanistan'ın kaybettiği bir güvenlik ikilemi olarak algılıyor.
Türkiye'nin Sırbistan seçimleri sonrası bu ülke ile ilişkilerini geliştirmesi Balkanlar'ın eskisi gibi kalmayacağını gösteriyor. Birbiri ardına imzalanan doğalgaz ve petrol boru hattı projeleri ve bölge ülkeleri arasında artan karşılıklı bağımlılık ilgili ilgisiz çok sayıda ülkeyi cezbeden bir ortam oluşturuyor. Ege denizi ve Trakya'nın iki tarafı stratejik önem kazanıyor. Milyarlarca dolarlık projeler söz konusuyken sırf hukuki dayanakları sağlam diye sorunlarda ısrar etmek akıntıya karşı kürek çekmeye benziyor.
Yunan siyasetçilerin yeni bir bakış açısıyla, Türkiye ve Yunanistan'ın sorunları çözme yönünde gösterecekleri iradenin Kıbrıs sorununa olumlu ya