2014 yılı, Türkiye ve dünya ekonomisi için farklı bir yıl oldu. Küresel büyümenin yavaşlaması, FED’in tahvil alımını azaltmasıyla gelişmekte olan ülke ekonomileri için likidite sıkıntısının oluşması, tüm çabalara rağmen Avrupa ülkelerinde istenilen iyileşmenin görülmemesi dünya ekonomisindeki başlıca risk unsurlarıydı.
Bu belirsizliklere rağmen ekonomik büyümesini sürdüren, cari açığını azaltan, ihracatını önemli ölçüde artıran, 3. Havalimanı ve 3. Köprü başta olmak üzere yatırımlarına devam eden Türkiye’de başarılı bir ekonomik performansa şahit olduk. Bu performansın ekonomiyi ve siyaseti hedef alan birçok girişimin yapıldığı yılda gösterildiğini de unutmamak gerekiyor.
2015’in ilk gününde Türkiye ekonomisini bu yıl içinde neler beklediğini söylemek, erken bir çıkarsama gibi görünebilir. Ancak, 2014 yılı makroekonomik verileri ve küresel ekonominin gidişatı dikkate alındığında, Türkiye’nin ekonomi yönetiminde öne çıkan ana başlıkların yeni ekonomiye yön vereceğini şimdiden söylemek mümkün.
2015’DE G20 DÖNEM BAŞKANLIĞI VE ENERJİ
Türkiye 2015’e dünyanın en büyük ekonomik ve siyasi temsil gücüne sahip G20 grubunun dönem başkanı olarak girdi. Yıl boyunca toplantılara ev sahipliği yapacak olan Türkiye, bu yılı yeni ekonomisini dünyaya tanıtma açısından fırsat olarak görmelidir. Bu tanıtımda ortaya konulacak politikalar, yapılacak işbirlikleri ve ortaklıklar da Türkiye’nin güçlü ülke imajını güçlendirecektir.
Bu bağlamda, G20’nin de birinci gündem maddesi olan ekonomik büyüme rakamlarında Türkiye pozitif kalmaya devam ediyor. Beklentiler 2015 yılında da ülkenin büyüme potansiyelini artıracağı yönünde, ancak 2023 hedefleri için daha yüksek büyüme rakamlarına ihtiyacımız var. Bunun için de açıklanan yapısal dönüşüm programının uygulanmaya başlanılacağı yılın 2015 olması, büyüme için çok önemli.
Hatırlanacağı üzere, dönüşüm paketi öncelikli olarak ekonomideki yapısal sorunları önceleyen birçok konuyu kapsıyor. Üretimde verimliliğin artması, yüksek katma değerli mal ve hizmetlerin üretilmesi ve ihracatın gerçekleşmesi bu konuların başında geliyor. Böylelikle, Ar-Ge sektörüne yatırımın desteklenmesi, nitelikli işgücünün oluşturulması ve üretimin teknoloji yoğun yapıya dönüşmesi gibi birçok değişimden söz etmek mümkün.
Ülkedeki tasarruf miktarının artırılması ise üretim dinamiklerini harekete geçirecek en önemli faktör olarak öne çıkıyor. Özellikle FED’in 2015’de faiz yükseltme olasılığı, yatırımlarını yabancı sermayeyle finanse eden gelişmekte olan ülkeler için olumsuz bir durum. Bu nedenle yapısal dönüşüm programında da yer alan tasarruf miktarındaki artış zorunluluğu 2015 yılında daha da önemli hale geldi. Üretimin temel bileşeni olan yatırımların ülke içindeki tasarruflarla finanse edilmesi gerekliliği, 2015 yılının başlıca konularından olacaktır ve olmalıdır.
Diğer önemli konu olan ithalatın azaltılmasındaki birincil hedef ise, enerji kalemine ayrılan kaynağın maliyetinin düşmesi, yani ödediğimiz enerji faturasını azaltmak. Tam da bu noktada, küresel enerji hamleleriyle geçen 2014’den sonra, 2015’de de ekonomi ve siyasetin başrolünde enerji olacağını şimdiden ifade edebiliriz. Yeni Türkiye’nin Yeni Ekonomisine yön verecek dinamizmin kaynağı, Türkiye’nin enerjide merkez ülke konumundan sağlanacak.
Çünkü, Kuzey Irak petrolünün, Azerbaycan doğalgazının geçiş ve transfer merkezi Türkiye. 2014’de tanık olduğumuz gibi, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi gücü de ülkenin enerji merkezi olma yolundaki adımlarını hızlandırıyor.
TANAP’ın ilerlediği, Kuzey Irak petrolünde anlaşma sağlandığı, Rusya’dan gelen doğalgazda indirime gidildiği ve Güney Akım’ın yönünün Türkiye’ye çevrildiği bir ortamda, 2015 Türkiye için enerji yılı olacaktır.
2015’DE YENİ TÜRKİYE
Bu süreçte sürekli olarak küresel ve bölgesel şartların olumsuzluğundan ve Türkiye ekonomisinin kötüye gideceğinden bahsedilmesi, hala daha Eski Türkiye’nin vizyonu dar ve gündemi dışarıdan belirlenen ekonomi yönetimi alışkanlığından kaynaklanıyor.
2014 yılını felaket yılı olarak tanımlayarak krizin kapıda olduğunu ifade edenler, 2015’de de negatif beklentilerini sunmaya devam ediyorlar. Hatta, bu çevreler Türkiye’nin makroekonomik göstergelerini, ekonomik ve siyasi avantajlarını göz ardı ederek ekonomiyi manipüle etme girişimleri şaşırtıcı olmayacaktır.
Son olarak, 2015 ekonomisini etkileyecek olan genel seçim faktörü de var. Ancak geçmiş dönemdeki tecrübeler gösterdi ki, ülkede bir seçim ekonomisi yaşanmamaktadır. Seçim yılına girilmesine rağmen, uzun dönemi kapsayan dönüşüm programının açıklanması ve önümüzdeki 4 yıl içinde başka seçimin olmaması da 2023 hedefleri için Türkiye için birçok fırsat kapısını aralamaktadır.
[Yeni Şafak, 1 Ocak 2015]