Sadece Türkiye’nin değil ABD dış politika halkalarının fazlasıyla tartıştığı konulardan birisi ABD’nin Suriye’de YPG/PKK ile ittifakı. Gerçi ABD, YPG ile PKK’nın farklı örgütler olduğu ve kendilerinin de inanmadığı argümanları ortaya koymaya devam ediyor. SETA’dan Can Acun ve Bünyamin Keskin’in yayımladığı ve belgelerle YPG-PKK ilişkisini ortaya koydukları raporu Obama’nın masasına yine de koymak lazım.
Bu açıdan baktığımızda ABD’li yetkililerin YPG konusunda yaptıkları açıklamaları hakikat penceresinden değil gayri ahlaki bir reelpolitik penceresinden okumakta fayda var. Şunu söylemeye çalışıyorum: ABD’liler birazdan tartışacağım sebeplerden ötürü YPG ile DAİŞ’e karşı işbirliğini kendileri için faydalı görüyorlar ve bunun ahlaki, hukuki ve diplomatik problemlerinin üstünü örtmek için kendilerinin de inanmadıkları argümanlara başvuruyorlar. Bununla birlikte son zamanlarda ABD’de YPG/PKK ile işbirliğini sorgulayanların seslerinin yükselmeye başladığını da not etmek gerekir.
ABD’nin Suriye’ye baktığında gördüğü tek şey büyümesine çok katkıda bulundukları DAİŞ. Ne Suriye halkının perişan durumu ne de Esed’in katliamları ABD’nin veya ABD kamuoyunun dikkatini çekiyor. Varsa yoksa DAİŞ. Yönetim de halkına karşı kendisini sadece DAİŞ’le mücadele konusunda sorumlu hissediyor. Bu sebepten göstermelik de olsa DAİŞ’le mücadele konusu yönetimin Suriye’deki tek gündemi.
DAİŞ’le mücadele konusunda şimdiye kadar yarım yamalak yatırım yaptıkları ve önemli bir kısmı “at hırsızlarından” oluşan Suriyeli çetelerden aradıklarını bulamayınca (gerçi ne aradıkları da belli değildi), tüm yatırımlarını Suriye’deki terör örgütlerinden birisi olan YPG’ye yapmaya başladılar. DAİŞ’in Kobani saldırı sonrasında kamuoyuna da satabilecekleri bir meşruiyet zemini bulan ABD, ırkçı bir projeye sahip YPG terör örgütüne destek vermeye başladı. YPG’nin işlediği savaş suçları etrafa saçılınca kozmetik bir değişikliğe gidip Suriye Demokratik Güçleri adında bir paravan grup üzerinden YPG’ye destek vermeye başladılar. ABD ve genel olarak Batı basınının desteğiyle bu yardımı iyi pazarladılar ve tüm sorun ve çelişkilerine rağmen sattılar.
Fakat işler hiç de ABD’nin planladığı gibi gitmedi. Özellikle Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesinden sonra şirazeden çıkan Rusya’nın Türkiye düşmanı gruplara destek yağdırması ile birlikte YPG de bu destek yağmurundan nasibine düşeni almaya başladı. Yani ABD’nin fiiliyatta müttefiki olan YPG, aynı zamanda Rusya’nın da uydusu haline dönüştü. Şu sıralar ABD’nin YPG’ye karşı şüpheyle yaklaşmaya başlamasının en büyük sebebi YPG’nin ABD ile aşk ilişkisi yaşarken aynı zamanda da Rusya ile flörtleşmesi. İlginçtir ki ABD, bu açık flörtleşmeye hala “N’ayır n’olamaz” seviyesinde yaklaşarak bir türlü açıkça kabul etmeye yanaşmıyor. Oysa YPG, Rusya’nın hava desteğini ve silah yardımını tepe tepe kullanıyor.
ABD için bir başka sorun da YPG’nin saldırgan eylemlerinin ABD’yi içerisine soktuğu absürd durum. ABD an itibariyle Azez çevresinde kendi kendiyle vekaletler savaşı yürütüyor. Yani desteklediği iki grup birbiriyle savaşıyor. Amerikan silahları taşıyan gruplar birbirini öldürmeye çalışıyor. Bu da doğal olarak ABD’de ciddi tartışmalara sebep oluyor.
Tabii ABD’nin YPG’ye verdiği desteğin en sorunlu yönü, bir terör örgütüne açık açık destek verildiği gerçeği. DAİŞ, YPG terörünün üstünü örtemez. ABD’de bazı çevreler oynadıkları ateşin farkında. Hele bu terör örgütünün NATO müttefiki Türkiye’ye karşı eylemlerdeki rolü, ABD desteğini içinden çıkılmaz bir mecraya sürüklüyor.
ABD’nin YPG’yle ittifakı nereden bakarsanız bakın sorunlu. ABD er ya da geç bu ilişkinin ürettiği maliyetle yüzleşmek zorunda kalacak.
[Akşam, 26 Şubat 2016]