Hafta başı Cumhurbaşkanı Erdoğan Almanya Başbakanı Merkel ile bir video konferans görüşmesi gerçekleştirmiştir. Görüşmenin akabinde iki tarafın açıklamalarına bakıldığında Türkiye ile Almanya arasındaki iş birliğini geliştirecek hususlar görüşülmüş ve Türkiye-AB ilişkileri başta olmak üzere bölgesel konular değerlendirilmiştir.
Türkiye-AB ilişkileri bağlamında Cumhurbaşkanı Erdoğan ilişkileri olumlu bir gündemle ilerletmeye kararlı olduklarını belirterek 2021 Mart AB Liderler Zirvesi'ne gidilen süreçte temasların artırılarak teknik görüşmeler yapılmasını temenni ettiklerini dile getirmiştir. Bu bağlamda özellikle AB'nin Türkiye'ye adil ve yapıcı yaklaşımının her iki tarafın da yararına olduğunu vurgulayan Erdoğan, 18 Mart mutabakatının güncellenmesi noktasında gerekli çalışmalara bir an evvel başlanması gerektiğini ifade etmiştir. Ayrıca Erdoğan, Portekiz'in AB başkanlığı dönemi sona ermeden Türkiye-AB zirvesi düzenlenmesi beklentisini de dile getirmiştir. Ankara'nın bu talebi Portekiz'i AB içinde Ankara ile yapıcı ve dostane ilişkileri olan bir ülke olarak gördüğünden kaynaklanmaktadır.
Ankara'nın Brüksel'e adil ve yapıcı iş birliği çağrısı bu yılın başından beri Türk hükümeti tarafından atılan olumlu adımlar ile (Yunanistan ile istikşafi görüşmeleri, ekonomik ve anayasal reform inisiyatifi vb.) netlik kazanmıştır.
Ankara'nın AB ile ilişkilerinde karşılıklı menfaatlere dayanan pozitif gündemli bir sayfa açılmasının anahtarı yürürlükte olan 18 Mart 2016 AB-Türkiye mutabakatının eksik kalan kısımlarının tamamlanması hususunda ikili çalışmaların başlayıp kısa zamanda neticelendirilmesidir.
Nedir bu 18 Mart mutabakatı?
2015'te AB ülkelerinde mülteci akınının yüzyılın krizine dönüşüp varoluşsal tehdit boyutuna gelmesini engelleyen anlaşmadır 18 Mart mutabakatı. Bu mutabakat sayesinde mültecilerin AB topraklarına girişi yüzde 95 oranında azalmış ve AB o zamana kadar belki muhatap olduğu ve kurumsal varlığını uçurumun ucuna getirmiş bir tehditten kurtulmuştur.
18 Mart mutabakatı beş ana maddeden oluşmaktadır: i) Düzensiz göçmenlerin iadesi (kapsamlı bir mekanizma çerçevesinde), ii) Suriyeli göçmenler için AB'den mali yardım (mültecilere yönelik proje kapsamında harcama şartı), iii) Türk vatandaşlarına AB ülkeleri için vize muafiyeti, iv) Türkiye-AB tam üyelik müzakerelerinin canlandırılması ve v) mevcut Gümrük Birliği'nin güncellenmesi.
2015'ten 2020'ye uzanan süreçte, Türkiye mutabakat gereği kendi üstüne düşen sorumluluğu yerine getirerek AB'yi büyük ve tahribi yüksek olabilecek mülteci krizinin aşılmasında kilit aktör olmuştur. Lakin AB adına aynısı söylemek mümkün olmayacaktır. Özellikle AB'nin Türkiye'ye vadettiği vize muafiyeti, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve tam üyelik müzakerelerinde yeni fasılların açılması gibi yükümlülüklerini yerine getirmemiştir.
AB sözünü tutmamasının farklı sebepleri vardır ancak en belirleyici neden ise AB'nin bünyesinde Türkiye'ye karşı husumet besleyen ülkelerin varlığı ve girişimleridir. Bu ülkeler AB ile Türkiye arasında dönem dönem yaşanan krizleri haddinden fazla sorunsallaştırıp maksimalist talepleri ile AB-Türkiye ilişkilerinin krizlerini tetikleyip düşük seviyede tutulmasını kendilerine misyon biçmiş durumdadır.
Bu durumun bilinciyle hareket eden Ankara, AB içerisinde Türkiye ile yoğun ticari ilişkileri olduğundan yaptırım baskılarına boyun eğmeyen ülkelerin elini güçlendirme ve diyalog kanallarını açık tutma adına krizlerin had safhada olduğu dönemlerde yapıcı girişimlerde bulunup iyi niyet mesajları vermektedir.
2021'in Türkiye ile AB arasında yapıcı bir diyalog süreci ile geçeceğini tahmin etmek gerçekçi olacaktır. Nitekim her iki tarafın bu ilişkilerden beklentisi menfaatlerden ibarettir. Çıkarların örtüştüğü konularda emin adımlarla yol alınabilir. Mutlaka dönemsel krizlerin vuku bulması sürpriz olmayacaktır, nitekim Doğu Akdeniz krizinin kısa vadede bir çözüme kavuşturulması mümkün gözükmemektedir.
Türkiye ve AB ilişkilerinin daha iyi ve yapıcı seviyeye gelebilmesi için 18 Mart 2016 AB-Türkiye mutabakatının eksik kalan kısımlarının tamamlanması hususunda ikili çalışmaların başlayıp kısa zamanda neticelendirilmesi gerekmektedir. Öncelikle AB'nin Türkiye'ye verilen sözlerin en azından bir kısmının yerine getirileceğinin sinyallerini vermesi gerekecektir. Türkiye'nin öncelik vermesi gereken üç ana gündem maddesi ise Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, Türk vatandaşları için AB ülkelerinde vize muafiyet ve Türkiye-AB tam üyelik müzakerelerinin canlandırılmasıdır.
Türk tarafından iletilen bu taleplerin AB tarafından yerine getirilmesinin bir lütuf değil yükümlülük olduğu gerçeğini de mütemadiyen AB temsilcilerine hatırlatmak da isabetli olacaktır.
[Sabah, 13 Şubat 2021].