SETA > Yorum |
Ekonomide Makas DeÄŸiÅŸikliÄŸi Gerekiyor mu

Ekonomide Makas DeÄŸiÅŸikliÄŸi Gerekiyor mu?

Yüksek faiz- düşük kur filmi daha önce bu ülkede izlenmiş ve bu politikanın en önemli sonucu olan yüksek cari açık, düşük ekonomik büyüme ile telafi edilmiştir. Bu da GSYH'nın düşük seviyelerde gerçekleşmesine neden olmuştur.

Türkiye Ä°statistik Kurumu (TÜÄ°K) verilerine göre, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) 2013 yılı ikinci çeyrek dönemde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 4,4 ile beklentilerin üstünde büyümüÅŸtür.

Bu büyüme oranı, Gezi olayları, OrtadoÄŸu'daki geliÅŸmeler ve küresel ekonomideki dalgalanmalar gibi öngörülmeyen olumsuz faktörlere raÄŸmen gerçekleÅŸmiÅŸtir.

Bu da Türkiye ekonomisi için önemli bir performans ve ÅŸoklara dayanıklılık göstergesi olmuÅŸtur. Ayrıca, Türkiye ekonomisinin sahip olduÄŸu kamu maliyesi göstergeleri, saÄŸlam bankacılık sektörü, güçlü reel sektör ve hane halkının güçlü yapısı ekonomiyi dış ÅŸoklara karşı koruyan baÅŸlıca faktörler olarak öne çıkmıştır. Bununla beraber, gerçekleÅŸen yüzde 4,4 büyüme oranı ve 6 aylık dönemde gerçekleÅŸen yüzde 3,7 büyüme ile birlikte, 2013 - 2015 Orta Vadeli Program'da (OVP) hedeflenen yüzde 4,0 büyüme hedefine de yaklaşılacağı öngörülmektedir.

TÜRKÄ°YE OLUMLU AYRIÅžIYOR

Son 15 çeyreklik dönemde sürekli büyüyen Türkiye'nin, geliÅŸmiÅŸ ülkelerden daha da ayrıştığı ortaya çıkmıştır. Türkiye'de 2013 yılı ikinci çeyreÄŸinde gerçekleÅŸen yüzde 4,4 ile Euro Bölgesi'ne üye 17 ülkenin tamamından yüksek bir ekonomik büyüme gerçekleÅŸtirmiÅŸtir. Ayrıca, G-20 olarak adlandırılan dünyanın en büyük 20 ekonomileri içinde Çin ve Endonezya'dan sonra en hızlı büyüyen ülke olmuÅŸtur.

Türkiye ekonomisinin konjonktüre göre kendini uyarlaması sayesinde adeta akordeon gibi bazen dış talep bazen de iç talebin katkısıyla büyüdüÄŸü görülmüÅŸtür. Bu çeyrekte de uluslararası ve bölgesel konjonktürdeki dalgalanmalara baÄŸlı, ağırlıklı olarak iç talep artışıyla büyümeye devam etmiÅŸtir.

Bu sayede ekonomide gerçekleÅŸen tüketim harcamaları ile otonom yatırım harcamaları kendilerinin birkaç katı oranında yani çarpan ya da çoÄŸaltan etkisi ile üretimi yani GSYH'yi artıracaktır. DiÄŸer yandan, bu dönemde bir önceki döneme nazaran nihai tüketim mallarına olan talepte meydana gelen artış yatırım mallarına olan talepte de çok daha fazla bir artışa yol açacaktır. Bu da hızlandıran prensibi ile yatırımların artışına önemli katkılar saÄŸlayacaktır.

MAKAS DEĞİŞİKLİĞİ Ä°ÇÄ°N DÜÅžÜK FAÄ°Z ZORUNLU

Türkiye ekonomisinde son dönemlerde ortaya çıkan TL'de yaÅŸanan deÄŸer kaybı faiz lobisi için bir umut ışığı olmuÅŸ ve faizlerin artırılması için ciddi tartışmalar baÅŸlamıştır. Fakat Merkez Bankası TL'deki deÄŸer kaybını önlemek için çok kolay bir yol olan faiz artırımı ile kısa dönemli bir rahatlama saÄŸlama yoluna gitmemiÅŸtir. Çünkü yüksek faiz- düÅŸük kur filmi daha önce bu ülkede izlenmiÅŸ ve bu politikanın en önemli sonucu olan yüksek cari açık, düÅŸük ekonomik büyüme ile telafi edilmiÅŸtir. Bu da GSYH'nın düÅŸük seviyelerde gerçekleÅŸmesine neden olmuÅŸtur.

Bu nedenle, Türkiye gelecek 10 yıl için hedeflediÄŸi ekonomik göstergelere ulaÅŸmak için faizlerin düÅŸük olması gerekmektedir.

Merkez Bankası BaÅŸkanı Erdem BaÅŸçı'nın son dönemde uyguladığı düÅŸük faiz stratejisi ile önceki dönem Merkez Bankalarının sürekli uyguladığı yüksek faiz düÅŸük kurun sebep olduÄŸu yapısal sorunlar düÅŸünüldüÄŸünde bu politika tercihinin yerinde bir karar olduÄŸu görülecektir. Dolayısıyla, ekonomik büyümenin aralıksız ve sorunsuz devam ettirilmesi için faiz dışında diÄŸer araçların kullanımına devam edilmesi gerekmektedir. Bu politika ile hem hedeflenen uzun vadeli yatırımların gerçekleÅŸmesi daha avantajlı olacak; hem de faizlerin yükselmesi ile ülkeye girecek spekülatif sermaye ve neden olduÄŸu TL deÄŸerlenmesi ile oluÅŸacak yüksek miktardaki ithalat dolayısıyla cari açık problemi ile karşılaşılmayacaktır.

DiÄŸer yandan, döviz kurunun artması, kısa vadede özel sektör ve maliyetler aleyhine olsa bile, orta ve uzun vadede ise istikrarın devamlılığı ve küresel piyasalardaki ateÅŸin sönmesi ile yeniden sermaye giriÅŸlerini beraberinde getirecektir.

Bununla beraber, yüksek kur ülkede üretilmeyen malların üretilmesini teÅŸvik ederek hem ithalatın azalmasına hem de dışa bağımlı üretimin azalmasına önemli katkılar saÄŸlayacaktır.

Ayrıca, bu dönemde, döviz kurunun artışı öngörülen mega projelerin maliyetlerini artırabilir. Ancak, bu projeler maliyetli olsa da önceliklendirme yapılmadan tamamlanması zorunludur.

Zira söz konusu projeler hem yatırımcı çekme hem de ciddi istihdam yaratma kapasitesi ile Türkiye ekonomisinin en önemli yapısal sorunlarının çözümüne büyük katkılar yapacaktır.

[Sabah Perspektif, 14 Eylül 2013]