Küresel siyasal sistem giderek daha fazla çok kutuplu bir yapıya dönüşürken uluslararası istikrarsızlık da artıyor.
ABD, Çin ve Rusya bu istikrarsız yapı içerisinde daha bağımsız hareket edip kendi nüfuz alanlarını genişletmeye ya da korumaya odaklanırken Hindistan, Avrupa ülkeleri, Japonya ve Brezilya gibi ülkeler hem kendi nüfuz alanlarını genişletmeye hem de başka bir güce yaslanmaya çalışıyorlar.
Buna karşılık Türkiye ve İran gibi, başka bir güce yaslanmanın aynı zamanda onun nüfuz alanına dâhil olmak anlamına geldiğini bilen ve bundan dolayı bu tür bağımlılıklara yol açmayacak türden ittifaklarla yürümeye çalışan ülkeler söz konusu.
Güç mücadelesinin yoğunlaşması ve güç politikasının her geçen gün daha belirgin bir şekilde uluslararası hukukun önüne geçmesi ittifakları zorunlu kılıyor. Bu yüzden bugün ABD dâhil olmak üzere bütün ülkelerin müttefiklere ihtiyacı var.
Ancak gerek küresel gerekse bölgesel ittifaklar sistemine baktığımızda ciddi bir karmaşa görüntüsü olduğunu söyleyebiliriz. Fakat resme biraz daha dikkatli bakıldığında, aslında karmaşık görünen çizgilerin de belli bir mantığının olduğu görülebilir.
Örneğin ABD-Türkiye ilişkisi üzerinden küresel ve bölgesel ittifak yapısına bakıldığında en fazla yapılan eleştiri şudur: Aslında küresel ölçekteki rakipleri olan Çin ve Rusya’ya odaklanması gereken ABD’nin bu mücadelede yanında tutması gereken Türkiye gibi ülkeleri, izlediği yanlış politikalarla yanından uzaklaştırması stratejik bir hatadır.
Bu eleştirinin ilk bakışta doğru olduğu söylenebilir. Ancak Washington’daki Türkiye’yi ABD’den uzaklaştıran politikanın mimarlarının hesabının daha büyük bir kazanç üzerine kurulu olduğu gözden kaçırılmamalı.
Mevcut iktidar döneminde daha bağımsız politikalar izleyen Türkiye ile egemen eşitliğe dayalı yeni bir ittifak kurma yerine, gerekli gördüklerinde Türkiye’nin yönünü bizzat kendilerinin tayin ettiği eski ittifak ilişkisini zorla yeniden tesis etmek istiyorlar. Bu şekilde yeri ve zamanı geldiğinde Çin ve Rusya gibi aktörlere karşı Türkiye’nin üzerine düşen rolü oynayacağından emin olmak istiyorlar.
Tıpkı Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’ne karşı olduğu gibi.
Daha bağımsız hareket etmesine izin verecekleri bir Türkiye’nin kendileri için bu güveni vermeyeceğini düşünüyorlar. Bu yüzden risk alıyorlar ve Türkiye’yi ABD’den daha da uzaklaştırma pahasına Ankara’daki iktidara diz çöktürmeye çalışıyorlar.
Yaklaşan büyük mücadelede Türkiye’yi “güvenilir bir ön kale” olarak dizayn etmek istiyorlar.
Ama Türkiye siyasetine müdahale konusunda eskiden sahip oldukları araçların çoğunu yitirmelerinden dolayı ve Türk halkında bu tür müdahalelere karşı koyma konusunda bir bilinç oluştuğu için zorlanıyorlar.
Washington’da bu yolun yanlış olduğunu düşünenlerin sesi ise uzun zamandır çok kısık çıkıyor.
Aslında ittifak arayışı sırasında, diğer ülkelerin mevcut iktidarlarının tercih ve eğilimleriyle yetinmeyip “kendine uygun müttefiki inşa etme” politikası yeni bir politika değil ve bu sadece Türkiye-ABD örneğinde yaşanmıyor.
Küresel güçler bu politikayı neredeyse bütün ülkelere karşı izliyorlar.
ABD’nin Avrupa, Orta Doğu, Latin Amerika ve Uzak Doğu’daki bütün müttefiklerinde bu ittifak ilişkisini riske atacağını düşündüğü politik aktörleri iktidardan uzak tutmaya odaklandığı ve bunun için yeri geldiğinde çok sert önlemlere başvurduğu bilinen bir gerçek.
Hatta bunu Almanya gibi müttefikleri de Amerika’ya karşı yapıyorlar. Trump’ın başkanlığı döneminde ABD ile ilişkilerinde yaşanan gerilim Alman siyaset ve medya dünyasını Trump karşıtı bir politikaya yöneltti. Biden’ın seçilmesi için sadece dua etmedikleri, aynı zamanda ciddi bir kampanya yürüttükleri gözden kaçmıyor.
Türkiye’nin ittifaklarına ve ittifaklar konusundaki tutumuna bu gözle bakmak gerekiyor.
Ankara, güç politikasının şiddetlendiği bir dönemde Türkiye’nin müttefiklere ihtiyacı olduğunu biliyor. Ancak ittifak bağlarını Türkiye’yi başka ülkelerin nüfuz alanına dâhil etmeyecek şekilde dizayn etmeye çalışıyor. ABD ve Avrupa ile olan ittifakını bu şekilde eşit ortaklar arasındaki bir ilişki şeklinde inşa etmeye çalışırken bir yandan da bu ülkelere olan bağımlılığını azaltacak yeni ortaklıklar arayışı içerisinde.
[Türkiye, 6 Ağustos 2020].