Türkiye’nin çıkarları açısından bakıldığında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington ziyaretinin çok faydalı olduğuna kuşku yok. Ziyaret sırasında Erdoğan, Cumhuriyetçi Parti’den önemli senatörlerle bir araya gelerek “Amerikan Başkanı ile birlikte” onlara Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği için doğru olan adımları anlatma fırsatı buldu.
Bu ziyaretin yapılmasına karşı çıkanların ne kadar yanlış bir pozisyonu savundukları bir kez daha anlaşılmış oldu.
Aslında Alman medyasının Erdoğan-Trump zirvesi hakkındaki yayınlarına bakıldığında da, bu gelişmenin Türkiye’nin çıkarları açısından ne kadar yararlı sonuçlar doğurduğu açıkça anlaşılıyor.
Zirvenin hangi yönlerini öne çıkarmış “müttefikimiz” Almanya’nın medyası?
Mesela çok önemli bir haftalık derginin “Burada patron kim?” başlıklı yazısında, Trump’ın Erdoğan’ı Cumhuriyetçi senatörlerle buluşturmasının Türk Cumhurbaşkanı için “kendi pozisyonunu anlatmasına fırsat tanıyan dostça bir hizmet” olduğu değerlendirmesi yapılıyor. Yazarın “Erdoğan’a kendi pozisyonunu anlatması için böyle bir fırsat verilmesinden” duyduğu rahatsızlığı ifade etmeye ise gerek bile yok herhâlde.
Yani, “biz yıllardır Erdoğan’ı kendi istediğimiz gibi ‘kanlı bir diktatör’ olarak yaftalamak için elimizden geleni yapalım, sen tut ona kendisini anlatması için bu fırsatı ver” havası içerisindeler.
Hem de çok önemli Cumhuriyetçi senatörlere kendisini anlatma fırsatı veriliyor.
Temsilciler Meclisi’nin Türkiye düşmanı kararlarından sonra, Türkiye’ye yaptırım kararı alması “umutla beklenen” Senato’nun önemli üyelerine yani.
Trump’ın bu yaptığı akıl alır gibi değil!
Tam Türkiye’yi bu kadar köşeye sıkıştırmışken, “ağır yaptırımlarla yola getirecekken” kalkıp Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kendisini anlatma fırsatı veriyor!
Olacak şey değil!
Aynı yazıda yer alan “Türkiye’ye yaptırım konusunda ise Amerikan Başkanı tek kelime bile etmedi” ifadesi hayal kırıklığının ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.
Beklenti, Temsilciler Meclisi’nin aldığı Türkiye’ye yaptırım kararının Amerikan politikasına dönüşmesi ve Başkan Trump’ın bu ziyaret sırasında bu yaptırımları ilan etmesiydi.
Ama Amerikan Başkanı bu beklenti içerisinde olan herkesi hayal kırıklığına uğrattı ve ilgili bakanlar ve danışmanlar arasında yapılacak görüşmelere işaret ederek S-400 meselesinin diyalog yoluyla halledileceğine inandığını açıkladı.
Trump’ın, ekonomik ilişkiler ve NATO üyeliği açısından “Erdoğan’ı önemli bir ortak olarak görmesi” ve bu yüzden “beklentilerin aksine” Suriye’ye müdahale eden Türkiye’yi eleştirmek yerine “Erdoğan’ın gezisini hoş geçirmesi için elinden geleni yapması” da Alman medyasında ciddi rahatsızlık oluşturmuş görünüyor.
Yine çok etkili bir Alman gazetesindeki “Trump’ın övgüsü ve Erdoğan’ın azarı” başlıklı yazıda, Trump’ın Erdoğan karşısında pasif kaldığı, Türk Cumhurbaşkanının Amerikan Başkanını domine ettiği yorumları yapıldı.
Bu yazıda da Trump’ın Türkiye’nin Suriye’ye müdahale etmesi durumunda yapacağını duyurduğu yaptırımları gerçekleştirmemesi eleştirilirken, Amerikan Başkanının Temsilciler Meclisi’nin Türkiye’ye karşı aldığı yaptırım kararının karşısında olmasından duyulan hayal kırıklığı hissediliyor.
Diğer önemli Alman gazetelerinde de, Trump’ın basın toplantısında Erdoğan için söylediği çok olumlu ifadeler yadırganırken, Amerikan Başkanının yakın geçmişteki tehditlerine rağmen Türkiye’ye yaptırımları gündeme getirmemesi şaşkınlıkla karşılandı.
“Bu buluşma Erdoğan’ın Trump’a göre daha rasyonel, daha ölçülü ve daha sakin bir izlenim bıraktığı ilk buluşma değildi” şeklindeki yorumlar Alman medyasının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı takdir etmesinden çok Amerikan Başkanının beklediklerini verememesinin eleştirisi olarak okunmalı.
Erdoğan ve Trump’ın, Suriyeli mülteciler ve DEAŞ meselelerinde Avrupa’ya yönelik eleştiri ve taleplerinin de Alman medyasında rahatsızlık uyandırdığı görüldü. İki devlet başkanı arasında gerginlik ve sorun beklenirken, özellikle Avrupa’yı suçlama konusunda uzlaştıkları vurgusu birçok Alman gazetesinin manşetine yansıdı.
Alman medyasında yer alan “Kuşkusuz Türk Cumhurbaşkanı bu Washington ziyaretinden memnun ayrılabilir” ifadesi ise hem ziyaretin başarılı geçtiğinin kanıtı hem de ABD’deki Türkiye karşıtlarına “yine Erdoğan’ı elinizden kaçırdınız” siteminin göstergesi oldu.
[Türkiye, 16 Kasım 2019]