Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Youtube üzerinden canlı yayın yaptı. YKS öncesinde gençlerin sorularını cevaplandırdı. Onlarla sohbet etti.
Erdoğan’ın canlı yayını sırasında, sosyal medyada daha önceden organize olduğu belli olan gruplar, programa yönelik “beğenmeme (dislike)” kampanyası başlattı.
Kampanyanın organize olduğu program başlar başlamaz belliydi. Çünkü sistemde “beğenmeme” sayısı, izlenme sayısından fazlaydı.
Yine daha program devam ederken bir kısım medyada bu durum hemen haberleştirilerek, “Erdoğan’ın gençlerle buluşması izlenmedi”, “beğenmeme yağmuruna tutuldu” gibi haberler yapıldı. Yani program itibarsızlaştırılmaya çalışıldı.
Canlı yayının ilerleyen dakikalarında ise Erdoğan’a destek verenler sosyal medyada “trend topic” oldu. Şu an için ilgili programın izlenme sayısı 2.3 milyon. Aynı zamanda da Youtube’un trend videoları arasında.
Siyasal alanın sosyal medya üzerinden yeniden şekillendirilmesine yönelik olarak, muhalefet bir süredir planlanmış organize kampanya yürütüyor.
Salgınla birlikte, parti başkanlarının sosyal medya üzerinden canlı yayın yapma sıklığı arttı. Özellikle yeni kurulan parti ve başkanları ile ilgili sosyal medyalar üzerinden yapılan programların izlenme oranı ile ilgili siyasal analizler yapıldı. Bir “dip dalga”dan bahsedildi.
Yeterince fark edilmediği iddia edilen bu “dip dalga”nın gençler tarafından oluşturulduğuna dair varsayımlarda bulunuldu.
Bu analizler, AK Parti’nin “gençlerden koptuğu”, “yeni sosyolojiyi ıskaladığı” iddiaları ile desteklendi. Zamanının önemli bir kısmını internette geçiren “Z kuşağı” ile ilgili bolca genellemeler yapıldı. AK Parti’yi iktidardan düşürecek kesimlerin bu yeni kuşak olduğu söylemi yaygınlaştırıldı.
Yaygınlaştırılan söylemin alt metninde, diğer partiler gençlerle sosyal medya üzerinden buluşup onların desteğini alırken, Erdoğan’ın ve AK Parti’nin ise bu alanda gerilediği ezberi yatmaktaydı.
İşte tam da bu düşünce üzerinden, Erdoğan’ın gençlerle buluşması itibarsızlaştırılacak, yeterince izlenmediği söylenecek ve son dönemde yaygınlaştırılan Z kuşağının politik duruşuna yönelik genelleştirmeler üzerinden oluşturulmaya çalışılan algının test edildiği vurgulanacaktı. Ayrıca, Cumhurbaşkanı olarak zaten yeterince canlı yayına çıktığı gerçeği üzerinden, izlenme oranının düşük kalacağına yatırım yapılmıştı.
Ancak, organize kampanyanın ifşa olması ile birlikte amaçlananın tam tersi bir sonuç ortaya çıktı. Erdoğan’ın izlenme sayısı trend videolar arasına girecek bir düzeye ulaştı.
Aslında olup bitenin özeti kısaca şu: Yeni kurulan partilerle birlikte, sosyal medya aktivizmi üzerinden siyasetin merkezini küçültmeye yönelik muhalefetin derinleşen bir iş birliği söz konusu. İktidar karşıtı muhalefet kesimleri, sosyal medyada kolayca organize olarak manipülatif içeriklerle gündem oluşturabiliyorlar. Kendilerine uzak siyasi duruşları ve dünya görüşlerini bile ortak bir amaç için destekleyip yaygınlaştırıyorlar.
Ancak, iktidarı destekleyenlerin de sosyal medya kullanım performansı muhalefetten hiç de geri değil. Her akşam sosyal medyanın öne çıkan gündem konularına bakıldığında bu durumu net olarak görebilirsiniz.
Salgınla birlikte insanların eve kapanması, sosyal medyadaki siyasal rekabetin dozunu artırdı. Yürüyen mücadelenin düzeyinin artması sanıldığı gibi bir “dip dalga” falan değil. Yine iddia edildiği gibi “Z kuşağı”nın büyük çoğunluğu muhalefete tapulanmış hiç değil. Gençlerin siyasal yönelimi de, küçük sapmalar olsa da, toplumun genel siyasi eğilimleri ile benzer durumda...
[Türkiye, 30 Haziran 2020].