SETA > Dijital Medya |
Evlat Nöbetinde 100 Gün

Evlat Nöbetinde 100 Gün…

Türkiye’nin solcu gazetecileri, akademisyenleri, yazarları ve sivil toplum örgütleri de Diyarbakır’da nöbet tutan annelere sahip çıkmadılar. Bırakın destek olmayı, gazetelerinde, internet sitelerinde ve sosyal medya hesaplarında nöbet tutan annelerle ilgili haber yapmadılar, paylaşımda bulunmadılar.

Tam 100 gün geride kaldı. 22 Ağustos’ta Diyarbakır HDP İl Başkanlığı önüne gelen Hacire Akar, oğlu Mehmet Akar’ın HDP’nin organizasyonuyla dağa kaçırıldığını söyleyerek eylem başlatmıştı.

HDP il binasını göstererek “Buraya giren çocuk bir daha çıkamayacak mı?” haykırışıyla “Evladımı getirin, oğlumu getirin yoksa dünyayı başınıza yıkarım” diye meydan okumuş korku duvarlarını paramparça etmişti.

Hacire Ana’nın başlattığı oturma eylemi sonuç vermiş ve 24 Ağustos’ta evladına kavuşmuştu.

Hacire Ana’nın cesareti, evlatları daha çocuk yaşta dağa giden diğer anaları da cesaretlendirdi. Her geçen gün HDP il binasının önünde oturma eylemine katılanların sayısı arttı. Yüzüncü gününde 60’a yakın anne yağmur, çamur, soğuk demeden evlat nöbetlerini aksatmadan sürdürüyor.

Tutulan nöbetler etkisini gösteriyor. 8 Ekim’de oturma eylemine katılan başka bir acılı anne olan Hatice Ceylan’nın eylemi de sonuç verdi. 4 yıl önce, daha 15 yaşındayken dağa kaçırılan oğlu, annesinin eyleminden haberdar olduktan sonra, örgütten kaçmaya karar vermiş. Güvenlik güçlerinin de operasyonu ile Hatice Ana’nın evladı kendisine teslim edildi.

[embed]https://cdnuploads.aa.com.tr/uploads/VideoGallery/2019/12/11/c214e38b59a6eb9d312740fe68f60890.mp4[/embed]

***

Evlat nöbeti ilk başladığında HDP ve destekçileri annelerin sesini susturmaya çalıştılar. Kameralar önünde tehdit ettiler. “Sizi buraya devlet gönderdi” söylemiyle annelerin eylemini itibarsızlaştırmaya çalıştılar.

Millet İttifakı partileri “HDP ile iş birliğimize zarar gelir” endişesi ile, anaların evlat nöbetini farklı tartışma başlıkları ile sözüm ona “değersizleştirmeye” çalıştılar.

“İttifak bileşeni” olan HDP’yi küstürmemek için,  “Ne işi var anaların bir partinin il binasının önünde, devlet nerede, niçin devletin kapısına gitmiyorlar” gibi açıklamalarla anaların nöbetinin sahiciliğine zarar vermek istediler.

Destek vermeye giden bakanları, sivil toplum kuruluşlarını, hatta eylemleri gündemde tutan medya kuruluşlarını bile eleştiri konusu yaptılar.

Epey bir süre, eylemlerin odağını başka yere kanalize etmek için farklı konu başlıkları üzerinden itirazlarını dile getirdiler. Kürt anneler başta olmak üzere toplumun her kesiminden eyleme katılanlara destek giderek artınca, suskunluğa büründüler. Annelerin eylemini görmezden geldiler.

Diyarbakır’a kadar gidip HDP’li siyasetçileri ve belediye başkanlarını ziyaret etmelerine rağmen, iki adım ötedeki acılı annelerin feryadını duymadılar. Onları ziyaret etmeye tenezzül etmediler.

Yıllardır teröre destek veren sözde insan hakları örgütlerinin, annelerin feryadına destek olmaları zaten beklenmiyordu. Onlar, terör örgütünün güdümünde faaliyet gösterdikleri için masum insanların haklarını şimdiye kadar hiç savunmadılar. Terör nereden nemalanıyorsa orada boy gösterdiler.

Teröre doğrudan destek veren örgütler bir yana, Türkiye’nin solcu gazetecileri, akademisyenleri, yazarları ve sivil toplum örgütleri de Diyarbakır’da nöbet tutan annelere sahip çıkmadılar. Bırakın destek olmayı, gazetelerinde, internet sitelerinde  ve sosyal medya hesaplarında nöbet tutan annelerle ilgili haber yapmadılar, paylaşımda bulunmadılar.

Tabii ki bu çevreler sorsanız, hak hukuk konusunda mangalda kül bırakmazlar. Ama söz konusu PKK ve HDP olunca bir anda kabuklarına çekilirler, suskunluk sarmalına bürünürler.

***

100 günün sonunda…

Bu güne kadar anaların eylemi, PKK ve HDP’nin, bölge insanın üzerindeki baskısının bertaraf edilmesinde önemli bir eşiği oluşturdu.

Eylemler ve evlat nöbeti, çocuğu dağa kaçırılan diğer ailelerin de sesinin çıkmasını sağladı. Korku duvarlarının yıkılmasında önemli bir kilometre taşı oldu.

HDP üzerinde oluşan kamuoyu baskısı; HDP’li belediyeler ve sivil toplum görünümlü PKK güdümündeki örgütlerin, ailelere baskı yaparak, çocuklarını ailelerinden koparmasını önlemede etkili.

Eyleme katılan ailelerin çocuklarının ekseriyeti geri getirilemese bile, bu eylemlerin sürekliliği, HDP teşkilatları üzerinden PKK’ya çocuk devşirmeyi zorlaştırıyor.

Bu eylemler ayrıca, özellikle “çocuk hakları”, “kadın hakları”, “insan hakları” gibi kavramları sürekli istismar eden sol çevreler başta olmak üzere birçok kesimin deşifre olmasını beraberinde getirdi.

Tüm bu çerçeveden bakıldığında; medya, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve en genel anlamda toplumun her kesimi, ilk günkü kararlıkla annelerin eylemine destek vermeye devam etmelidir.

[Türkiye, 12 Aralık 2019].