-
Koronavirüs (Covid-19) salgını eğitimi nasıl etkiledi?
Uzak Doğu’da ortaya çıkmasından kısa bir süre sonra tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs (Covid-19) hemen her sektörde aksamalara ve değişimlere neden oldu. Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü 11 Mart tarihinden itibaren ilgili tüm birimler sorumlu oldukları alanlarda çeşitli kararlar alarak uygulamaya koydular. Eğitim sektörünü ilgilendiren önemli karar ise 12 Mart’ta açıklandı. Bu kararda 16 Mart’tan itibaren 30 Mart’a kadar iki hafta süreyle yüz yüze eğitime ara verildiği açıklandı. İki haftalık aranın ilk haftası öğrencilerin evlerinde istirahat ederek geçirmelerini tavsiye eden Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk 23 Mart Pazartesi gününden itibaren sunacakları hizmetle öğrencilerin evlerinden eğitim süreçlerine devam edeceklerini ifade etti. TRT üzerinden ilkokul, ortaokul ve ortaöğretim olmak üzere üç farklı kademe için açılacak TV kanallarıyla ve Eğitim Bilişim Ağı (EBA) sistemiyle internet üzerinden eğitimlere devam edilmesi kararlaştırıldı. Daha sonraki günlerde vaka sayısının artmasıyla birlikte 25 Mart’ta okullarda eğitimin 30 Nisan’a kadar yapılmayacağı, bu süreçte eğitimlere dijital olarak devam edileceği açıklandı. Hemen her ailenin doğrudan veya dolaylı şekilde eğitimle bağlantısı olduğu düşünüldüğünde alınan ve uygulamaya konulan bu kararın isabetli olduğu söylenebilir.
Koronavirüs, hayvanlarda yaygın olarak görülen bir virüs türü. Virüsün 4 alt türü var. Ender olarak hayvanlardan insanlara bulaşabiliyor. Hayvanlardan insanlara bulaştığında oluşan hastalığa “zoonoz” deniyor. Koronavirüsün insandan insana bulaşabilen türünün ilk örnekleri 2003 yılında ortaya çıkan SARS ve 2012 yılında Suudi Arabistan’da ortaya çıkan MERS salgınlarında görüldü. Şu anda gündemde olan tür ise SARS ve MERS salgınlarındaki türden farklı, daha önce tanımlanmamış yeni bir tür. Yeni ortaya çıkan bu koronavirüs türüne verilen isim “2019-nCoV”. Hastalardan elde edilen numunelerdeki virüsün elektron mikroskobu ile çekilen ilk fotoğraf görüntüsü Çin Hastalıkları Kontrol ve Önleme Kurumu (CCDC) tarafından 27 Ocak 2020’de yayınladı. Fotoğrafta da görüldüğü üzere virüsün yüzeyinde onu kaplayan bir halka görülüyor. Bu kısım “taç” anlamına gelen “korona” kelimesi ile ifade ediliyor. (AA)
-
Dijital eğitim sürecine öğretmenler nasıl katkı sağlayabilir?
Bilgi ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen hızlı gelişmeler Koronavirüs (Covid-19) öncesinde her sektörde olduğu gibi, eğitim sektörünü de etkilemekteydi. Koronavirüs (Covid-19) salgınıyla birlikte bu etkinin önemi tüm eğitim çevrelerince daha iyi kavranmış oldu. Yüz yüze eğitime verilen arayla birlikte Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından daha önce kullanılan EBA’nın TRT vasıtasıyla televizyona taşınması, üniversitelerin ve bazı özel okulların online ders altyapılarını devreye alarak derslerini dijital ortamda gerçekleştirmeye başlaması, eğitimde dijitalleşme sürecini hızlandırmıştır. Bir zorunluluktan dolayı hız kazanan eğitimde dijitalleşme hareketi Koronavirüs (Covid-19) salgını sonrasında da desteklenmelidir.
Eğitimde dijitalleşme birçok fırsatı beraberinde getirmektedir. Bu fırsatların eğitim sistemine olumlu katkı verebilmesi için özellikle öğretmenlerin dijital eğitime adapte olması gerekmektedir. Son yıllarda yapılan yatırımlar ve eğitimlerle sınıfların, okulların teknolojik altyapıları, öğretmenlerin teknolojik bilgi ve becerilerinde olumlu gelişmeler yaşanmıştır. Bu olumlu gelişmeleri eğitim-öğretim süreçlerinin geneline yayarak ve sistemi dijital araçlarla destekleyerek hem içerisinde bulunduğumuz süreçte hem de sonraki süreçte eğitimde kalite artışı sağlanması mümkündür. Bu süreçte öğretmenlerin teknolojik bilgi ve becerileri desteklenirken, dijital eğitime uygun interaktif içerik geliştirmeleri için gerekli eğitimler verilmelidir. Hizmet öncesi ve hizmet sırasında öğretmenlerin dijital içerik geliştirmesine yönelik eğitimlerin sınırlı olduğu düşünüldüğünde, öğretmenlerin bu noktada desteklenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Sistemin desteklerinin yanında öğretmenlerin kişisel olarak mesleki gelişimleriyle ilgili alacakları eğitimleri bu alanlara yönlendirmeleri yararlı olacaktır. Öğretmenlerin, mevcut durumda EBA üzerinden öğrencilere sunulan içerikleri incelemesi ve gerekli görülen noktalarda sisteme dönüt vermeleri dijital eğitim özelinde eğitim sisteminin kalitesine olumlu katkı verecektir.
-
Dijital eğitim sürecinde öğretmen-öğrenci iletişimi nasıl olmalıdır?
Üç farklı düzeyde öğrencilerin hizmetine sunulan EBA ara yüzü ve EBA TV kanalları üzerinden eğitim kesintisiz devam etmektedir. Böylece öğrenciler yüz yüze eğitime verilen arada hem günlerini verimli şekilde geçirmekte hem de eğitimlerinden geri kalmamaktadır. Ancak öğrencilerin öğretmen denetiminden uzak bir şekilde yalnızca dijital eğitim sürecine katılması bazı istenmedik sonuçlara sebep olabilir. İçerisinde bulunduğumuz dönemde dijital yöntemlerle öğrencilere sunulan derslerin konu içeriklerine yönelik telafi eğitimlerin ileri tarihlerde yapılacağı bilinmektedir. Gerçekleştirilecek telafi eğitimlerin etkililiği ve verimliliğinin artırılması adına bu süreçte öğretmenlerin, öğrencilerini takip etmesi ve süreci irtibatlı şekilde yürütmeleri elzemdir. Öğrencinin çalışma ortamı, dijital ortamda sunulan dersleri takip süresi, veli-öğrenci arasındaki iletişim gibi öğrencinin hem akademik hem de psikolojik gelişimini etkileyecek unsurların öğretmen tarafından takip edilmesi ve müdahale ihtiyacı olan noktalarda gerekli müdahalelerin yapılması bu sürecin öğrenciler için en iyi şekilde geçirilmesine yardımcı olacaktır. Öğrencilerin oyundan, etkinlikten ve iletişimden uzak bir şekilde geçirdiği günlerde sıkılmaları olağandır. Bu süreçte öğrencilerin akranlarıyla iletişim kurmalarına ve sohbet etmelerine imkan tanıyacak sanal toplu görüşmeler öğretmenler tarafından ayarlanabilir. Böylece hem sınıf içi iletişiminin kopmaması sağlanabilir hem de öğrencilerin yaşayacağı muhtemel bunalımların önüne geçilebilir.
Öğretmenlerin yıllardır edinmiş olduğu tecrübeler ve alışkanlıklar sınıf ortamındadır. Eğitim-öğretim süreçleri ilk kez bu denli büyük ölçüde sınıf dışına taşınmıştır. Özellikle bu süreçte öğretmen-öğrenci ilişkisinin kopmaması önemlidir. Süreç içerisinde öğretmenler teknolojinin farklı imkanlarını kullanarak öğrencileriyle olan iletişimlerini canlı tutabilir ve öğrencilerin akademik gelişimlerini takip etmek imkanına sahip olabilirler. Bu noktada Google Classroom, Moodle, JoVE, KAHOOT!, Zoom, Skype vb. uygulamalar kullanılabilir.
-
Dijital eğitim öğretmen eğitimlerinde kullanılabilir mi?
Koronavirüs (Covid-19) salgını sırasında bir zorunluluk olarak hız kazanan eğitimde dijitalleşme süreci tüm sistemde köklü değişiklikleri beraberinde getirmektedir. Özellikle öğretmenlerin sahip olması gereken becerilerin değişeceği öngörülmektedir. Bu değişiklikleri mevcut öğretmen eğitimleriyle gerçekleştirmek oldukça güçtür. Eğitimin dijitalleşmesiyle birlikte öğretmen eğitimlerinin de dijital ortamda yapılması hem daha etkili sonuçların alınmasına hem de kaynakların etkili ve verimli kullanılmasını sağlayacaktır. Dijital ortamda geliştirilecek öğretmen eğitimlerinin diğer dijital eğitim içeriklerinde olduğu gibi interaktif olması birinci önceliktir. Dinleyicinin eğitime odaklanmasını ve eğitime katılımını sağlayacak şekilde hazırlanmış öğretmen eğitim içerikleri, öğretmenlerin ihtiyaç duyduğu ve duyacağı becerilerin kazandırılması konusunda yararlı olacaktır.
-
Öğretmenler bu süreçten nasıl etkilendi?
Okullarda gerçekleştirilen eğitime verilen arayla birlikte, Türk milli eğitim sistemi daha önce tecrübe etmediği bir süreci yaşamaktadır. Yaz tatilleri göz ardı edildiğinde yüz yüze eğitim en uzun süre olmadığı bu fiili durumda öğretmenlerin karşılaştıkları zorluklar öne çıkmaktadır. Milli eğitim sistemi içerisinde yer alan ücretli öğretmenler ve örgün eğitimin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan özel okullarda çalışan öğretmenlerin karşı karşıya kaldığı endişe ve sorunlar önemli bir sorun alanı olarak karşımızdadır. Milli eğitim sistemi içerisinde çalışmakta olan ücretli öğretmenler girdikleri ders saati kadar ücret almaktadır. Bu süreçte derslere verilen arayla birlikte derse giremeyen ücretli öğretmenler maaş alamamaktadır. Okullarda verilen eğitime ara verilmesiyle bazı özel okulların mali açıdan girdikleri sıkıntıların öğretmenlere yansıdığı görülmektedir. Saygın bir meslek olan öğretmenliği ve süreç içerisinde bu tarz mali sorunlar yaşayan öğretmenlerin, öğrencileri ve toplum nezdinde saygınlıklarını kaybetmemeleri adına gerekli adımların atılması yararlı olacaktır.