SETA > Yorum |

Türk siyaseti ve üç tarz-ı muhalefet

Demokrat Parti 1950 seçimlerine "Yeter! Söz Milletindir!" sloganıyla girdiÄŸinde en büyük ÅŸoku, CHP'liler ve seçmen vatandaÅŸ, yani milletin kendisi yasamıştı. Rivayet olunur ki CHP'liler bu slogandan ve o meÅŸhur "Dur!" diyen el posterinden o kadar etkilenirler ki afiÅŸi hazırlayan mimar Selçuk Milar'dan CHP için de bir poster hazırlamasını isterler.Milar, CHP'li vekillere posterindeki cümleyi aynen tekrar eder ve halk oyuyla CHP'nin artık gitmesi gerektiÄŸini söyler.

Demokrat Parti 1950 seçimlerine "Yeter! Söz Milletindir!" sloganıyla girdiÄŸinde en büyük ÅŸoku, CHP'liler ve seçmen vatandaÅŸ, yani milletin kendisi yasamıştı. Rivayet olunur ki CHP'liler bu slogandan ve o meÅŸhur "Dur!" diyen el posterinden o kadar etkilenirler ki afiÅŸi hazırlayan mimar Selçuk Milar'dan CHP için de bir poster hazırlamasını isterler.Milar, CHP'li vekillere posterindeki cümleyi aynen tekrar eder ve halk oyuyla CHP'nin artık gitmesi gerektiÄŸini söyler.

 

Cumhuriyet döneminin ilk 27 yılına damgasını vuran CHP, siyaseti "tek devlet, tek parti" olarak tanımlamış, muhalefeti hem teorik hem de pratik olarak anlamsız ve imkânsız hale getirmiÅŸti. DP'nin 1950'deki seçim söylemini millete dayandırması, aynı zamanda Cumhuriyet döneminin ilk muhalefet hareketinin de baÅŸlangıcıydı. DP, Meclis'teki CHP'ye deÄŸil, sistemin temel yapısına karşı çıktığı için gerçek manada bir muhalefet hareketi baÅŸlatmış, halkın gönlündeki itibarını böyle tesis etmiÅŸti. Türkiye'de gerçek ve derin muhalefet, tek başınıza iktidarda da olsanız sistemin temel sorunlarına göÄŸüs gerdiÄŸiniz zaman ortaya çıkıyor. Bu manada Türkiye pek çok "iktidardaki muhalefet partisi" gördü. Bugünkü siyasi tabloya baktığımızda acaba gerçek muhalefeti kim temsil ediyor? Siyaset ve ideolojik muhalefet Cumhuriyet dönemi Türk siyasi hayatında üç çeÅŸit muhalefeti birbirinden ayırmamız gerekiyor. Birincisi "siyasi muhalefet" diyebileceÄŸimiz iktidarların gündelik politikalarına iliÅŸkin muhalefettir. Meclis'in gündemine getirilen bir konu, çeÅŸitli hukuki, siyasi, ekonomik gerekçelerle diÄŸer partiler tarafından eleÅŸtirilir, kınanır ve siyasi güçleri yetiyorsa engellenir. Uygulama aÅŸamasına gelen kararlar, projeler, vs. de her zaman muhalefetin gündem maddeleridir. Demokratik ve katılımcı bir siyasi sistemde bu tür muhalefet hayati bir öneme sahiptir. Zira bu bir "kontrol ve denge" sisteminin kurulmasını saÄŸlar. Yasama, yargı ve yürütmenin birbirinden ayrılması da aynı ilkeye dayanır. MeÅŸru siyasi muhalefet, demokratik iÅŸleyiÅŸ ve siyasi temsilin temel umdesidir. "Ä°deolojik muhalefet" adını verdiÄŸimiz ikinci tür muhalefet, siyasi programların ötesinde ideolojik öncüllerden hareket eden muhalefettir. Amaç hükümetin politikalarını eleÅŸtirmek, muhtemel hataların önüne geçmek deÄŸil, ideolojik temelli yıpratma yapmak, zan altına almak, ÅŸüphe uyandırmak ve nihayet söz konusu siyasi aktörleri "sistemin sahiplerine" ÅŸikâyet etmektir. Bu ÅŸikâyet bazen açıktan, örneÄŸin medya üzerinden yapılır; bazen kapalı olarak. Bu muhalefet türünün Türkiye'deki tescilli temsilcisi CHP ve onun uydu müttefikleridir. CHP'nin muhalefet söylemleri biraz yakından incelendiÄŸinde, temel referans çatısı kendini hemen ele verir: Cumhuriyet tehdit altındadır, Cumhuriyet'in temel deÄŸerleri elden gitmektedir, bu hükümet ya da ÅŸu siyasi aktörler, devleti bölmektedirler, vs. Üstelik bu ideolojik muhalefetin tek muhatabı hükümetler de deÄŸildir. Resmi söyleme karşı çıkan herkes, zan altındadır.   CHP'nin 1950 yılında "Yeter! Söz Milletin!" sloganı karşısında yaÅŸadığı ÅŸok ve ardından gelen ezici maÄŸlubiyet, CHP'nin kendini sistemin, devletin ve milletin tek sahibi olarak görmesinden kaynaklanıyor. CHP'nin temsil ettiÄŸi ideolojik muhalefet tavrının arkasında bu "sahip olma" duygusu yatıyor. Bu sahiplik hali ne zaman milletin lehine döndüyse, Türkiye'de ideolojik muhalefetin dozu artmış ve son elli yılda dört askerî darbe olarak karşımıza çıkmıştır. Nitekim Bilgi Üniversitesi'nden Doç. Dr. Umut Özkırımlı'nın yaptığı bir araÅŸtırma, ideolojik muhalefetin semiyotik çetelesini ele veriyor. Özkırımlı, CHP Genel BaÅŸkanı ve anamuhalefet lideri Deniz Baykal'ın 15 grup konuÅŸmasını inceliyor ve Sayın Baykal'ın kullandığı kelimelere yoÄŸunlaşıyor. Baykal konuÅŸmalarında 15 kez 'ulusal bütünlükten', 19 kez 'rejim tehlikesinden...', 52 kez 'terörden...' 96 kez 'karşı karşıya olduÄŸumuz tehlikelerden...' bahsediyor ve 191 kez 'devlet' kelimesini kullanıyor. Umut Özkırımlı'nın vardığı sonuç su: CHP, radikal milliyetçi bir partidir. Ä°deolojik muhalefetin tek kaynağı da CHP deÄŸildir. Ulusalcılık adı altında karşımıza çıkan siyasi söylem, ideolojik muhalefetin en kaba-saba ve dışlayıcı örneklerinden biri. AK Parti'nin kendini köÅŸeye sıkışmış hissettiÄŸi anlar, bu ideolojik muhalefet söyleminin etkili olduÄŸu anlardır. Ve maalesef AK Parti'nin en fazla hata yaptığı anlar da yine bu ideolojik muhalefete göÄŸüs germe cesaretini gösteremediÄŸi anlardır. Geçen yıl bir saman alevi gibi gündemimize düÅŸen ve sonra rüzgâr olup uçan "Kürt sorunu vardır" tartışmasını hatırlayın. AK Parti'nin iktidara geldiÄŸi 2002 yılından bu yana bu ideolojik muhalefet kampına pek çok kiÅŸi katıldı. Sistemin sahiplerine yaslanarak oylarını artıracağını sanan saÄŸ partiler bile, yer yer CHP'nin kelimeleriyle muhalefet etmekten çekinmediler. Belki bilerek belki bilmeyerek ideolojik muhalefeti siyasi muhalefetle karıştırdılar ve buradan kendilerine oy toplamaya çalıştılar. GeçtiÄŸimiz ay ANAP tarafından DışiÅŸleri Bakanı Abdullah Gül aleyhine verilen gensoru önergesi ve orada dile getirilen gerekçeler bunun çarpıcı örneklerinden biri. 2007 seçimlerinde ideolojik muhalefetten medet umanların ne tür söylemler geliÅŸtireceÄŸini göreceÄŸiz. Üçüncü tarz muhalefet mümkündür Bu iki muhalefet türünün dışında Türkiye'de bir baÅŸka muhalefet tarzı daha var. Statükoya ve sistemin temel sorunlarına yönelen bu muhalefet, DP'nin sloganlaÅŸtırdığı 'milletin muhalefeti' tavrını ifade ediyor. Cumhuriyet'in temel deÄŸerlerine sahip çıkmak söyleminin arkasına sığınarak kendi iktidar alanını geniÅŸletmeye çalışan ideolojik muhalefetin tersine sistemik muhalefet, oy ve iktidar kaygılarının ötesinde hareket eder. Sorunlara, "sistemin sahipleri ne der?" endiÅŸesiyle deÄŸil, Türkiye'nin hak ettiÄŸi adalet ve özgürlük imkânları çerçevesinde yaklaşır. Çünkü birilerinin "bu ülkenin tek sahibi biziz" iddialarını ciddiye almaz. Statükoya karşı çıkan bir siyasi hareket, iktidarda yahut muhalefette olabilir. Bunun çok fazla önemi yok. Statüko karşıtı muhalefetin aktörleri tek başına siyasiler de deÄŸildir. Aydınlar, akademya, sivil toplum temsilcileri, sanatçılar yani "devlet benim" diyen merkezin karşısında "çevre" olarak tanımlanan herkes bu muhalefetin bir aktörü olabilir. Bu manada "iktidarda muhalefet olmak" da sanıldığı gibi kötü bir ÅŸey deÄŸildir. Bugün sivil-asker iliÅŸkilerini, din sorununu ve Kürt meselesini on yıl öncesine göre (izafi olarak) daha rahat ve medeni bir ÅŸekilde tartışabiliyorsak bu, statüko karşıtı muhalefetin güç kazandığının bir göstergesidir. Türkiye'de uzun soluklu siyasi hareketler, ideolojik muhalefete göÄŸüs gerebilmiÅŸ, statüko karşıtı, millet tabanlı, insancıl ve dönüÅŸtürücü muhalefeti siyasi program haline getirebilmiÅŸ hareketlerdir. AK Parti iktidarının ilk üç yılında doÄŸan umut havası, böyle bir muhalefet tavrının sonucudur. Son bir yılda AK Parti söyleminde görülen savrulmalar, atılan geri adımlar, ideolojik muhalefetin AK Parti kadrolarını giderek daha fazla etkisi altına aldığını gösteriyor. Özgürlükler, sivil haklar, Kürt sorunu, din ve vicdan hürriyeti, ifade hürriyeti, devletin hesap verebilirliÄŸi konularında statüko karşıtı muhalefetini sürdürmeyen bir AK Parti, Türkiye'de son yıllarda estirdiÄŸi reform rüzgârlarına uzak kalacaktır. Bugün Türkiye'nin statüko karşıtı muhalefete her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. AK Parti'nin ÅŸansı, bu tip bir dönüÅŸtürücü muhalefetin öncülüÄŸünü yapacak iradeyi göstermiÅŸ olmasıdır. Türkiye'deki konformist ve çıkarcı siyaset kültürünü deÄŸiÅŸtirmek için, statüko karşıtı ve özgürlükçü muhalefetin güçlenmesi gerekiyor.