SETA > Yorum |
Sol'un Avrupa ile İmtihanı

Sol'un Avrupa ile İmtihanı

Kılıçdaroğlu-Swoboda gerginliğine değinmeden önce CHP'nin uluslararası örgütsel ittifaklara yaklaşımını kısaca hatırlamakta fayda var. 12 Eylül sonrası CHP geleneğini temsil eden partilerden SHP, 1989 yılında Sosyalist Enternasyonal'e tam üye olmuştu. Bu dönemde özellikle Kürt meselesine evrensel bir pencereden bakabilen hareket -ki bugün dahi 15 Mayıs 1990'da kabul edilen bu rapora sıklıkla atıfta bulunulmaktadır- Türkiye solu ile uluslararası trendler arasındaki geleneksel ayrılıkları gidermeyi başarmıştı. CHP ile Sosyalist Enternasyonal arasında ilişkilerin en kötü noktaya gelmesi ise 2007-2008 döneminde ana muhalefetin 27 Nisan sürecine verdiği destekle ortaya çıktı. Bu dönemde partinin Sosyalist Enternasyonal üyeliğinin askıya alınacağına dair haberler kamuoyunda yer buldu ve CHP, Sosyalist Enternasyonal yönetiminde yer almayacağını duyurdu.

KılıçdaroÄŸlu-Swoboda gerginliÄŸine deÄŸinmeden önce CHP’nin uluslararası örgütsel ittifaklara yaklaşımını kısaca hatırlamakta fayda var. 12 Eylül sonrası CHP geleneÄŸini temsil eden partilerden SHP, 1989 yılında Sosyalist Enternasyonal’e tam üye olmuÅŸtu. Bu dönemde özellikle Kürt meselesine evrensel bir pencereden bakabilen hareket -ki bugün dahi 15 Mayıs 1990’da kabul edilen bu rapora sıklıkla atıfta bulunulmaktadır- Türkiye solu ile uluslararası trendler arasındaki geleneksel ayrılıkları gidermeyi baÅŸarmıştı. CHP ile Sosyalist Enternasyonal arasında iliÅŸkilerin en kötü noktaya gelmesi ise 2007-2008 döneminde ana muhalefetin 27 Nisan sürecine verdiÄŸi destekle ortaya çıktı. Bu dönemde partinin Sosyalist Enternasyonal üyeliÄŸinin askıya alınacağına dair haberler kamuoyunda yer buldu ve CHP, Sosyalist Enternasyonal yönetiminde yer almayacağını duyurdu.

EVRENSEL TRENDLERE EN KAPALI SOL SÄ°YASET

Bu dönemde CHP ve Sosyalist Enternasyonal arasındaki temel ayrışma, tarafların sol siyaseti farklı yerlerden okumalarıydı. Avrupa, SoÄŸuk SavaÅŸ sonrasında ‘Üçüncü Yol’ siyasetini benimseyerek solu iktidara taşırken Türkiye’de CHP baÅŸta olmak üzere sol, SoÄŸuk SavaÅŸ döneminin güvenlikçi paradigmasını yıkmayı baÅŸaramadı. Nitekim 1990’lı yıllarda dünyadaki genel trend demokratikleÅŸme yönünde gerçekleÅŸirken Türkiye, tarihinin en ciddi insan hakları ihlallerine imza attı. SHP-CHP birleÅŸmesi de Türkiye’de solun kendisini ‘devlet’ ile bir ittifakın içerisine sokma hamlesini tamamlamış oldu. Böylece evrensel trendlere en kapalı Sol siyaset, Deniz Baykal döneminde vücut buldu. Baykal döneminde yerel kaygıların evrensel prensiplere tercih edilmesi, ‘Yeni CHP’ programının baÅŸarısının kısmen partinin uluslararası faaliyetlerinde aranmasını beraberinde getirdi. Güney Afrika’da düzenlenen zirvede KılıçdaroÄŸlu’nun BaÅŸkan Yardımcısı seçilmesi ve Åžubat ayında yapılan Portekiz zirvesinde CHP Genel BaÅŸkan Yardımcısı Umut Oran’ın Etik Kurulu’nda yer bulması, ana muhalefetin Sol vizyonunu evrenselleÅŸtirmesine katkı yapacak geliÅŸmeler olarak kayda geçti.

BRÜKSEL KRÄ°ZÄ°NÄ°N ŞİFRELERÄ°

15 Mayıs PerÅŸembe günü CHP lideri KılıçdaroÄŸlu ve Avrupa Parlamentosu S&D grup baÅŸkanı Swoboda’nın düzenlediÄŸi ortak basın toplantısında ana muhalefet liderinin Suriye ve Türkiye hükümetlerini karşılaÅŸtırararak BaÅŸbakan ErdoÄŸan’ı eleÅŸtirmesi tepki yarattı. Bu geliÅŸme üzerine iki siyasetçi arasında yapılacak özel görüÅŸme iptal edildi. (Bazı medya organları görüÅŸmenin CHP tarafından, diÄŸerleri ise S&D tarafından iptal edildiÄŸini ifade etmektedir.) CHP Genel BaÅŸkan Yardımcısı Umut Oran, Swoboda’yı ‘BaÅŸbakan ErdoÄŸan’ın avukatı olmakla’ suçladı. Özetle Brüksel krizi, KılıçdaroÄŸlu döneminde CHP-Avrupa iliÅŸkilerinde yaÅŸanan tüm geliÅŸmelere raÄŸmen Avrupa solunun CHP ile ortak bir dünya vizyonu paylaÅŸmadığını gösterdi. Öte yandan Türkiye siyaset kamuoyunda yaygın alışkanlığın aksine Brüksel krizinin ÅŸifrelerini Kürt meselesi ve dış politika gibi yapısal meselelerde aramak gerekiyor.

AVRUPA’DAN BAKILDIÄžINDA CHP

Avrupa’dan bakıldığında Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’de yaklaşık altı aydır devam eden çözüm sürecine çekince koyan, gerekçeleri ne olursa olsun bu anlamda 2009 açılımlarına tepki gösteren Baykal’ın partisi olmaya devam ediyor. Bir baÅŸka deyiÅŸle Türkiye siyasetinde detaylar üzerinden ayrıştırdığımız Baykal ve KılıçdaroÄŸlu dönemleri, kurumsal sürekliliÄŸi gözeten dış gözlemcilerde benzer bir etki yaratmıyor. Dış politika alanında da Avrupa, uluslararası alanda meÅŸruiyetini çoktan kaybetmiÅŸ bir otoriter rejim ile –bizzatihi Avrupa’nın çeÅŸitli eleÅŸtirilerine hedef olmakla birlikte- seçimle iÅŸbaşına gelmiÅŸ bir hükümet arasındaki çizgiyi vurgulama ihtiyacı duyuyor.

ELEÅžTÄ°RÄ°LERÄ° ÅžAHISLAR ÜZERÄ°NDEN OKUMA YANILGISI

PerÅŸembe günü yaÅŸananlarla ilgili CHP kurmayları ve Türkiye kamuoyunun temel yanılgısı, eleÅŸtirilerini ÅŸahıslar üzerinden kurgulamaları oldu. DeÄŸerlendirmelerin KılıçdaroÄŸlu ya da Swoboda üzerinden yapılması, Türkiye solu ile Avrupalı muhatapları arasında süregelen fikri ayrılıkların temel nedenleri üzerine düÅŸünülmesini ertelemekten öte bir fayda saÄŸlamayacaktır. Bir baÅŸka deyiÅŸle, artık sadece Türkiye solunun kafasında varlığını sürdüren SoÄŸuk SavaÅŸ dönemi gerçekleri bir kenara bırakılarak baÅŸta solun devlet tahayyülü olmak üzere bir dizi alanda ciddi reform adımları atılmak durumundadır. Öte yandan ana muhalefetin geleneksel ittifakları ve KılıçdaroÄŸlu döneminin kurucu ideoloji eksikliÄŸi göz önünde bulundurulduÄŸunda, CHP’nin her uluslararası zeminde benzer krizleri yaÅŸamaya devam edeceÄŸini öngörmek mümkündür.