SETA > Yorum |
Siyaset ve Yalnızlaşan AK Parti

Siyaset ve Yalnızlaşan AK Parti

AK Parti siyaset yapımında daha da yalnızlaşabilir. Tedrici demokratikleşme yükünü tek başına taşımaya devam ettikçe, AK Parti'nin siyasi hegemonyasını sürdürmemesi için bir sebep bulunmuyor.

AK Parti ve Türkiye'nin demokratikleÅŸmesi liberal ve ulusalcı dünyadan sert eleÅŸtiriler alıyor. Bu iki pozisyonun içinde solun farklı görünümlerinin de yer aldığını hatırlatmakta fayda var. Birbiriyle zıt olduÄŸu farz edilen bu dünyalar son dönemde birçok baÅŸlıkta farklı üsluplar üzerinden benzer eleÅŸtiriler getirmeye baÅŸladılar. Özellikle iki noktada örtüÅŸüyorlar: seküler dünya tahayyülleri ve Batı'da tüketimin rahat olduÄŸu baÅŸlıklar üzerinden fazlaca tutarlılık sıkıntısı da yaÅŸamadan yol arkadaÅŸlığı yapmaktan imtina etmiyorlar. Bir kanat eski Türkiye'yi anti- demokratik arzularını gizleme ihtiyacı hissetmeden özlerken, diÄŸer kanat liberal- sol itikattan icazet almayan her türlü siyasi inÅŸa giriÅŸimini en sert ÅŸekilde tekfir etmekte hiç zorlanmıyor.

Kendi dünyalarında meÅŸru olan bu farklı yaklaşımların cari sistemde kurucu bir siyaset ortaya koyup koymadığının ölçüsü ise halkın teveccühünden ibaret. Halkın on yıldır AK Parti'ye yoÄŸun bir ÅŸekilde destek vermesi, Türk siyasi hayatında 20. yüzyıl defterinin kapanmasına yol açtı. Türkiye, 21. yüzyıla, geçen yüzyılın saÄŸ- sol paradigmasını 'merkezde' metamorfoza uÄŸratarak girdi. Bugün Türkiye siyasi ve toplumsal hayatını merkez saÄŸ ve sol üzerinden tartışmak neredeyse imkânsız hale gelmiÅŸtir.

1980 darbesi, Türkiye'deki siyasi kimlik hareketlerini bir daha kafasını kaldırmamak üzere ezdiÄŸine dair derin bir imana sahipti. Oysa darbenin üzerinden daha on yıl geçmeden Türkiye'nin iki güçlü siyasi kimlik hareketi zuhur etmekte gecikmedi. Gezi eylemleri sonrası AK Parti'ye dair 'merkez saÄŸ kimliÄŸini kaybetti' analizleri, 1980 darbecilerinin deÄŸerlendirmelerini anımsatmaktadır. Taksim nihilizmi içinden sokakta iktidar belirleme giriÅŸiminden en son çıkacak ÅŸeyin kurucu bir siyaset olacağını anlayamayanlar, yeni bir heyecanla anti-siyasal bir dünyadan Türkiye siyasetini okumaya çalışıyorlar. Hal bu olunca da 20. yüzyıl siyasal kampları içinde AK Parti'ye bir yer bulmaya çalışıyorlar. Bulamayınca da AK Parti'yi kaybeden ilan ediyorlar.

AK PARTÄ° VE MERKEZ SAÄž

AK Parti 1980'lerin başında ete kemiÄŸe bürünen anti- sistemik bir hareket olarak, sistemin kendisine açtığı alanda siyaset yapan ve merkezi rolünü bizatihi sistemden alan (yaygın ismiyle) 'merkez sağın' yerine gelip oturmadı. Aksine AK Parti sistem karşıtı bir çizgiyi halkın içinde derinleÅŸtirerek, 'merkez sağın' altını ve anlamını boÅŸaltarak iktidara yürüdü. Bu yönünden dolayı deÄŸiÅŸimci dinamiÄŸini korumaya devam ediyor ve kendisine destek veren kitlelerin de bu rolü tasdik etmeye devam etmesini saÄŸlıyor.

Geçen yüzyılın ikinci yarısı boyunca askeri-yargı vesayet rejimi ile rol paylaşımına rıza gösteren siyaset yapımının ismidir 'merkez saÄŸ'. AK Parti tam da bu siyaset yapımına itirazın adresi olduÄŸu için iktidara geldi. Aslında merkez saÄŸ diye bilinen siyasi partiler de özünde halk tarafından Kemalist olmayan siyasi alan olarak görülerek, müesses nizama oldukça cılız ve muÄŸlak bir itiraz olarak algılandığı için siyasi adreslere dönüÅŸtüler. AK Parti mezkur itirazı güçlü ve aÅŸikar hale getirerek siyaset yapmanın alanı oldu. Bu yönüyle merkez saÄŸ siyasi elitlerin vesayet rejimi ile kurduÄŸu konforlu iliÅŸki, merkez saÄŸ tabanın güçlü kimlik taleplerinin ve iddialı dünya görüÅŸünün yok farz edilmesine yol açtı. Benzer bir yanlış okuma AK Parti için de yapılmaya devam ediliyor.

Bugün geldiÄŸimiz noktada merkez saÄŸ sadece dönüÅŸmekle, hatta buharlaÅŸmakla kalmadı; merkez sol diye tabir edilen alan da açık bir ÅŸekilde ortadan kalkmaya baÅŸladı. Baykal'la erozyona uÄŸrayan merkez sol, yeni CHP yönetimi ile 1980 sonrası antisistemik kimlik hareketlerinin merkez sağı eritmesine benzer bir durum yaÅŸamaya baÅŸladı. CHP'nin durumu bir açıdan geçmiÅŸteki ANAP veya DYP'den ise farklı. Merkez saÄŸ partiler kendi içinden bir dinamikle dönüÅŸüm yaÅŸamadılar. Tamamen dışarıdan yükselen anti-sistemik bir harekete teslim oldular. CHP ise hem parti içinde hem de dışarıda, sosyalist soldan neo- Kemalist harekete, liberallerden Alevilere kadar merkez kaç siyasal kuvvetlerin güçlü dalgasıyla karşı karşıya. Bu duruma CHP'nin direnmesi neredeyse imkânsız. Sorun yeni dalganın CHP'nin kendi dünyasında bir AK Parti çıkarıp çıkaramayacağında.

Türkiye siyasi haritasında kısa dönemde yukarıdaki geliÅŸmeler ışığında yapısal kırılmalar beklemek mümkün deÄŸil. AK Parti'nin hâkim parti olma süreci daha aÅŸikar hale gelirken, Türk siyasi hayatında kurucu siyaset yapımı büyük ölçüde AK Parti dünyasına hapsolabilir. Çünkü AK Parti dışı siyasi alan orta vadede kendi iç dönüÅŸümüyle meÅŸgul olmak zorunda. BaÅŸka bir deyiÅŸle AK Parti siyaset yapımında daha da yalnızlaÅŸabilir. Tedrici demokratikleÅŸme yükünü tek başına taşımaya devam ettikçe, AK Parti'nin siyasi hegemonyasını sürdürmemesi için bir sebep bulunmuyor. 'AK Parti siyaseti ve karşıtları makası' CHP, MHP ve BDP'yi büyük ölçüde 20. yüzyılda tutmaya yeterli olacaktır. Bu makasın deÄŸiÅŸmesi ise AK Parti dışındaki aktörlerin ancak milletin satın alacağı ÅŸekilde radikal pozisyon deÄŸiÅŸiklikleriyle mümkün olabilir. Bunun olması içinse önce siyasal eÅŸ zamanlama krizlerini aÅŸmalarını yani 20. yüzyıl defterini kapatmaları gerekiyor.

[Sabah Perspektif, 2 Kasım 2013]