SETA > Yorum |
CHP'de Islahat mı İnkıl p mı

CHP'de Islahat mı, İnkılâp mı?

Kılıçdaroğlu’nun halka değen tarafı, iddiasızlığının altında yatan iddiası, sahip olduğu toplumsal kimlik onu önemli bir aktör haline getiriyor.

Kılıçdaroğlu’nun halka değen tarafı, iddiasızlığının altında yatan iddiası, sahip olduğu toplumsal kimlik onu önemli bir aktör haline getiriyor.

Cumhuriyet Halk Partisinde yaşanan genel başkan değişikliği uzun bir aradan sonra kamuoyunun ilgisinin yeniden bu partiye yönelmesine yol açtı. CHP’ye gösterilen ilginin çeşitli nedenleri olmakla birlikte özellikle ‘Baykal statükosuna’ duyulan hoşnutsuzluğun ciddi etkisi bulunmaktadır. Baykal’ın, 18 yıl genel başkanlık koltuğunda oturmasına ve girdiği 8 seçime rağmen partisini alternatif bir siyasi özneye dönüştürememesi tabanda öğrenilmiş bir ‘sadakat ve biat’ kültürü oluşturmuştu. Bu bağlamda Baykal’ın genel başkanlıktan ayrılması dahi kamuoyunda ciddi bir dalgalanma yarattı. Bu ilgi ve heyecanını kalıcı olup olmayacağı CHP’nin kısmi bir ıslahat mı (restorasyon/düzeltme), yoksa daha kapsamlı ve köklü bir inkılap mı (devrim) yapacağına bağlıdır.

CHP’nin yeni yönetimi durumu kurtarmak için birtakım kozmetik düzenlemelerle yetinir ve toplumun değişim talebini doğru okuyamazsa parti Baykal döneminden çok daha büyük sorunlar yaşayabilir. Baykal döneminde en azından problemin salt ‘Baykal’la ilgili olduğu şeklinde bir algıyla, yeni bir ‘kurtarıcı’ bekleniyordu. Bu bağlamda Kılıçdaroğlu ve ekibinin başarısız olması CHP tabanı için ‘umudun’ yitirilmesi anlamına geliyor. Ona sebep Kılıçdaroğlu, CHP’nin son şansı. Ya Kılıçdaroğlu liderliğinde uzun süredir ertelenen tarihsel dönüşüm gerçekleştirilecek ya da CHP tarihin sarı sayfalarındaki yerini alacaktır.

Sosyal demokratların “1989 inisiyatifini” doğru okuyamaması ve değişimci karakterini kaybetmesi CHP’nin ‘sol’ kimliğini kaybetmesine yol açtı. Soğuk savaşın bitmesi, değişim dinamiklerini yükseltirken yeni sağ’ın güçlenmesine ve sonuçta sol’un mevzi kaybetmesine neden oldu. Yeni sağ’ın iktisat siyaseti karşısında alternatif üretemeyen Türkiye solu çare olarak değerler üzerinden siyaset yapma yanlışına sürüklendi. ‘Cumhuriyetin tehlikede olduğu, laikliğin elden gittiği, ülkenin bölündüğü’ tezleri değişimci sosyal demokrat tabanı ulusalcılaştırıp dönüştürürken aynı zamanda değişim talep eden kesimlerle arasına mesafe koymasına neden oldu.

CHP bu süreçte ‘değişim’ sözcüğünü belirsizlik olarak yorumlayıp, tavrını statükodan yana koydu. Bu tercih CHP’nin sağ’a kaymasına ‘varoluş krizi’ yaşamasına yol açtı.

İSİM DEĞİŞİKLİĞİ Mİ, SİYASET DEĞİŞİKLİĞİ Mİ? Deniz Baykal, yaşanan bu ideolojik kırılmanın güvenli limanı olurken aynı zamanda geçiş döneminin genel başkanıydı. Uzun süren ‘Baykal geçiciliği!’, gecikmeli ve sorunlu biçimde son bulurken gelecek isim ‘Yeni CHP’yi kuracak liderdi. Normal şartlar altında Baykal’ın 18 Nisan 1999 seçimlerinden sonra görevi son bulmuştu. Ancak Baykal’ın gider gibi yapıp, yeniden partiye el koyması dönüşümün gecikmesine ve sancılı olmasına yol açtı. Aslında Baykal’ın tarihsel rolü 1999 seçimleriyle son bulmuştu. Ancak onun bu süreci gereksiz biçimde uzatması, hak etmediği bir dramatik sonla muhatap olmasına neden oldu.

Kılıçdaroğlu’nun CHP’deki dönüşümü sağlayacak isim olduğu konusunda bazı kesimlerde ciddi şüpheler olsa da Kılıçdaroğlu’nun halka değen tarafı, iddiasızlığının