Selahattin Demirtaş, bir-iki haftadır işaretlerini verdiği yeni siyasal söyleminin bütünlüklü bir resmini salı günkü toplantıyla ortaya koydu. Vizyon belgesi ve toplantı, Demirtaş’ın asıl önceliğinin, İhsanoğlu’nun adaylığıyla hayal kırıklığına uğrayan sol-sosyalist/liberal seçmenin desteğini almak olduğunu netleştirdi.
Demirtaş’ın bu stratejisi iki ana dinamikten besleniyor. Öncelikle, Kürt siyasi hareketi çözüm süreci üzerinden yaşadığı makas değişikliği dolayısıyla bir siyasal arayışa ihtiyaç duyuyor. Muhtemel güzergâhlar; Türkiyelileşmek üzere sol kesimlere veya Kürt coğrafyasındaki derinliğini artırmak üzere dindar kesimlere yönelmek. Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı kampanyası, ikinci seçeneğin tedavülden kaldırıldığı anlamına gelmese de ağırlığın sola açılma seçeneğine verildiğini gösteriyor.
İkinci dinamik, İhsanoğlu tercihinin CHP seçmeninde bir hayal kırıklığına yol açmasıdır. Bu hayal kırıklığının seçmenin sandığa gitmeyişiyle sonuçlanma riski, Erdoğan karşıtlarının uykusunu kaçırıyor. Demirtaş, bu boşluğun solla tasarlanan yakınlaşma için iyi bir fırsat doğurduğunu varsayarak rotasını tamamen bu seçmen tabanına kırmış görünüyor.
Buraya kadar, meseleye, siyaset arayışında olan bir hareketin yakaladığı siyasi fırsatı kullanması olarak bakmak ve olumlamak mümkün.
Ancak, Demirtaş’ın salı günkü konuşmasına ve kampanyasına daha dikkatli bir bakış, meselenin bu kadar basit değerlendirilerek geçiştirilemeyeceğini gösterecektir.
Önce, Demirtaş’ın ve Kürt hareketinin siyasal denklemine dair birkaç önerme:
Demirtaş, Kürt siyasi hareketinin yetiştirdiği, kimliklendirdiği, siyasallaştırdığı bir siyasi aktör.
HDP, BDP’nin siyasal geçmişi ve başarısı üzerine zorla asılmış ve henüz kanıksanmamış bir tabela. Seçmeninin % 95’i Kürtlerden oluşuyor.
Demirtaş ve HDP’yi Türkiye siyasetinde anlamlı ve güçlü kılan temel bağlam Kürt sorunun varlığı ve çözüm süreci üzerinden siyasi enstrümanlarla hallolma yoluna girmiş olması.
Çözüm sürecinin sağ salim yoluna devam etmesini mümkün kılan en önemli dinamiklerden biri, Kürt hareketinin Gezi eylemlerine destek vermeyişi oldu. Kürt hareketinin tutumu, AK Parti seçmeninin çözüm sürecine daha fazla destek vermesine yol açtı.
Bu temel-basit cümleleri akılda tutarak Demirtaş’ın vizyon belgesine ve sunum konuşmasına daha yakından bakalım.
Demirtaş, konuşmasında iki kez “Kürt” kelimesini kullandı. Bir yerde “Kürt sorunu” şeklinde, bir yerde de Türkiye’deki farklı unsurlar sayılırken, “Türk, Kürt, Alevi, Ermeni, Rum ...” terkibiyle birlikte.
Demirtaş, temsil ettiği seçmen kitlesine hitap edecek şekilde çok dilli bir seçim şarkısı tercih edebilecekken, Gezi eylemleri için bestelenen türküye Türkçe güfte eklemeyi tercih etti.
Demirtaş, Türkiye’ye nasıl bir vizyonla baktığını ortaya koyacakken, pozisyonunu neredeyse bütünüyle Erdoğan-karşıtlığı üzerine oturttu.
Bütün bu unsurlar, Demirtaş’ın benimsediği stratejinin basitçe bir siyasi arayış parantezinde değerlendirilerek geçiştirilemeyeceğini gösteriyor.
Burada, siyaset ile proje veya mühendislik arasındaki farkı göz önünde bulundurmakta yarar var. Siyasal değişim meselesinde proje ve siyaset arasındaki farkı gözlemlemek üzere, Kürt hareketinin önünde biri başarılı, biri başarısız iki tecrübe bulunuyor.
AK Parti, kimliğini muhafaza ederek Türkiye’yi demokratikleşme söylemi ve siyaseti üzerinden farklı kesimlere açılma başarısı gösterirken; Kılıçdaroğlu kendi kimliğini geri planda tutup aynı anda birbirine zıt birçok söylemi dillendirerek anlamlı bir toplumsal açılım sağlayamadı. Demirtaş’ın kampanyası üzerinden yansıyan fotoğraf, AK Parti’den çok CHP’deki arayış tecrübesini hatırlatıyor.
Demirtaş, Kürt kimliğini gizleyerek, eski söylemiyle eklemlenmemiş yepyeni bir söylem benimseyerek, son bir yılın siyasi projelerine-operasyonlarına fazla merkezi bir rol biçerek, söylemini tamamen Erdoğan karşıtlığı üzerinden kurgulayarak, Kürt hareketinin sahici siyasal değişim umuduna zarar veriyor. Sahici bir siyasal arayış olmak yerine bir proje olduğu için de başarısız olacak.
[Akşam, 17 Temmuz 2014]