1990'ların ilk yarısında siyaset bilimci Jaun J. Linz'in, başkalık sisteminin uygulanmasından kaynaklanan sorunlar üzerine yazdığı makalelere atıf yapılarak bizatihi başkanlık sisteminin kendisinin olumsuzlanması, Türkiye'de akademik bir alışkanlık haline geldi. Linz ve yolundan giden akademisyenlerin odaklandıkları nokta, Latin Amerika ülkelerinin başkanlık sistemini kendi ülkelerine adapte ederken geçiş süreciyle alakalı karşılaştıkları sorunlardı. Bu ülkelerde geçiş sürecinin sancılı olmasının nedeni, askeri cunta yapılarının her an sisteme müdahale etmek için hazırda bekliyor olmasıydı. Ancak dikkatten kaçan husus, aynı dönemlerde ya da öncesinde klasik parlamenter sistemi uygulayan birçok ülkenin de askeri vesayetle karşı karşıya olmasıydı. ÇünküSoğuk Savaş dönemi koşullarında, yaşanan uluslararası güç mücadelesinin de bir yansıması olarak, hem parlamenter hem de başkanlık sistemini uygulayan ülkelerde askeri cuntalar, iktidara kolayca el koyabilmekteydi.
Latin Amerika ülkeleri özellikle Soğuk Savaş'ın ardından siyasal sistemlerini istikrar ve demokratikleşme yönünde hızla konsolide etmek için büyük adımlar attılar. Bugün Brezilya, Arjantin Meksika ve Güney Kore başta olmak üzere 'yükselen güçler' trendindeki birçok ülke, başkanlık sistemi ile yönetilmektedir. Dolayısıyla 'başkanlık demokrasilerinin başarısızlığı' üzerine oluşan literatür bugün farklı birçok siyaset bilimci tarafından yanlışlanmaktadır.
Bu açıdan bakıldığında modelleme tartışırken yapmamız gereken, başkanlık sisteminde, etkin yönetim ve gelişmiş bir demokratik sistem için Türkiye özelinde 'denetim ve denge' mekanizmasının nasıl daha iyi dizayn edilmesi gerektiğidir. Denetim ve denge sistemi, başkanlık rejimlerinde yasama ve yürütmenin çifte meşruiyet temelinde, her iki yapının da güçlü olmasına dayanmaktadır. Dolayısıyla bu iki yapı çeşitli mekanizma ve yetki dağılımı ile birbirini dengeleyebilmektedir. Türkiye için başkanlık modellemesinde de diğer ülkelerde bu denetim ve denge sisteminin nasıl uygulandığına ve uygulama sırasında çıkan krizleri aşmak için hangi iyileştirmelerin yapıldığına odaklanmak gerekmektedir.
VETO, KARARNAME VE BÜTÇE
Yürütmenin dengeleyici yetkileri açısından, denetim ve denge unsurunun en önemli bileşenleri; çıkan yasalara karşı 'veto' yetkisi ve başkanın yürütme alanında düzenleyici işlemler için sınırları iyi tanımlanmış 'kararname çıkarma' yetkisidir. Başkanlık sistemlerinde bu dengeleyici yetkiler ülkeden ülkeye farklılıklar göstermektedir. Örneğin ABD'de başkanın veto ettiği bir yasa, kongrenin üçte iki oy çokluğuyla aşılabilir. Arjantin'de başkanın vetosu ancak kongrenin her iki kanadının üçte iki oy çokluğu ile etkisiz hale getirilebilir. Brezilya'da ise başkanın veto ettiği bir yasa, kongrenin ortak toplantısında salt çoğunluk kararı ile yürürlüğe girebilir.
Başkana düzenleyici işlem konusunda kararname yetkisi için, ABD'de kongrenin izni gerekli değildir. Ancak kongre kararnamenin düzenlediği hususla ilgili bir yasa çıkararak, başkanın kararnamesini etkisiz kılabilir. Brezilya'da başkanın kararname çıkaracağı alanların çerçevesi anayasa ile belirlenmiş ve bu alanı yürütmeye ilişkin konularla sınırlandırmıştır.
Yasamanın yürütmeyi denetimine yönelik en önemli unsurlardan biri bütçenin onaylanmasıdır. Ülkeden ülkeye farklılık gösterse de kongrelerin bütçe üzerinde onaylama yetkisi olması önemli dengeleyici bir mekanizmadır. Yine meclis araştırma komisyonları ile yapılan denetim mekanizması ve başkanın ve diğer üst düzey kamu görevlilerinin görevden alınmasını sağlayan impeachment (suçlandırma) da bu bağlamda değerlendirilebilir. Yine atamalarda ve bazı stratejik kararlarda yasamanın onayına ihtiyaç duyulması da önemli bir dengeleyici unsurdur.
[2 Mayıs 2015, Sabah Perspektif]