Erbakan Hoca sadece bir siyasî parti lideri olarak değil, bir toplumsal hareketin önderi olarak silinmez izler bıraktı. Necmettin Erbakan'ın ismini ilk olarak elektriği, suyu olmayan bir Anadolu köyünde transistorlu radyodan dinlediğim ajanslarda duydum. Milliyetçi Cephe hükümetlerinin renkli siması Erbakan, bu dönemde partisini sistemin kilit partisi haline getirirken, asıl mücadelesini 1980 sonrasında verdi. Milli Nizam, Milli Selamet, Refah, Fazilet, Saadet isimli partilerle devam eden siyasal mücadelesi bir ekole dönüşerek dünyada her geçen gün daha fazla ilgi ve merakla izlendi.
Necmettin Erbakan Hoca'nın Milli Nizam Partisi'yle başladığı siyasî yolculuğu bir anlamda "direnişi ve dirilişi" temsil etti. Fikriyat olarak kapitalizme ve Batıcılığa karşı çıkan Erbakan, Milli Görüş'le yeni bir dirilişin temellerini attı. Doktrini olan kimyager liderlerden biri olan Erbakan, fikir sahibi bir siyasetçi olarak Türkiye'de siyasal İslam'ın öncülüğünü yaptı. İslam'ı demokrasiyle terkip etme arayışı onu tüm İslam coğrafyasında ve dünyada önemli bir isim haline getirdi. Erbakan'ın 28 Şubat sürecindeki konuşmaları mercek altına alındığında onun Türkiye demokrasisi için ne kadar önemli bir aktör olduğu ve aslında geri çekilmekle nasıl yeni bir ilerleme hamlesi yaptığı açık biçimde görülür.
Siyasal tarihi, seksen öncesi dönem, doksanlı yıllar ve 28 Şubat sonrası olmak üzere 3 ayrı hikâyeden oluşan Erbakan Hoca'nın çıkmamak üzere Türkiye gündemine girmesi 1990'lı yıllarla olmuştur. Bu dönemde "antici söylemiyle" radikal bir düzen eleştirisi yapan Erbakan, merkez sağın içine girdiği kimlik krizini iyi değerlendirerek partisini geri dönmemek üzere merkeze taşıdı. Yerel yönetimlerde sağladığı başarıyı ulusal iktidara tahvil ederek, evrensel ölçekte bir öykü yazan Hoca, özgün kişiliği ve aykırı söylemiyle farklı bir portre çizdi. Kürt meselesine dair söylediklerinin partinin kapatılma nedenleri arasında yer alması dahi onun nasıl bir lider olduğunu ortaya koyuyordu.
Türkiye siyasetinde az görülen biçimiyle ütopyacı bir lider olan ve hayalleri peşinde koşmaktan vazgeçmeyen Erbakan, maraton koşucusu gibiydi. Yılmadan, usanmadan, inatla çalışan Erbakan bu çalışmalarının sonucunu 71 yaşında başbakan olarak aldı. Hastane odasında dahi partisinin çalışmalarını yakından izleyen bir lider olarak aslında nesli tükenen bir kuşağı ve duygu dünyasını temsil ediyordu. Necmettin Erbakan'la ilgili çok şey söylenebilir; ancak onun görüşlerini benimsemeyenlerin dahi takdir ettiği vasfı, kendisinin mücadeleci karakteri ve çalışkanlığıdır. Dört partisi rejim muhafızları tarafından kapatılan Hoca, devletine küsmedi ve onu hiçbir zaman hasım ilan etmedi. Mutedil mizacı belki de onun en farklı taraflarından biriydi. Düzene savaş ilan etmek yerine, düzenin içinde kalıp düzeni değiştirmeyi bir siyasal ilke haline getiren Erbakan, rakiplerinin her türlü horlamasına rağmen inandığı doğruları savunmaktan geri durmadı. Siyaset sahnesine çıktığı ilk günden beri topluma özgüven aşılayan ve İmparatorluk pratiğine dikkat çeken Erbakan, sağlam teşkilatçılığıyla halkı sokak sokak, köy köy örgütledi.
1969 seçimlerinde Konya bağımsız milletvekili olarak başladığı siyasî mücadelesinde dört başbakan, iki cumhurbaşkanı çıkardı. Bitmez, tükenmez iyimserliği ve nüktedan tavrı, onun rakipleri tarafından dahi sevilmesine yol açtı. Siyasal konularda kimi zaman milliyetçi, kimi zaman ümmetçi bir söylem tutturan Erbakan, uzun süre demokrasiyi istismar etmekle eleştirildi. 28 Şubat post-modern darbesinde haksız biçimde iktidardan uzaklaştırılmasına rağmen o bütün zamanlarda demokrasiye bağlı kaldı. 28 Şubat sürecinde zahiren kaybetti gibi görünse de tarihin ve toplumun önünde kazandı. Zaman onun tezlerini haklı çıkardı. AHLÂK VE KALKINMA MODELİ Bir mücadele ve aksiyon adamı olan Erbakan, Batı taklitçiliğine karşı çıkarak yeni bir düzen kurulmasını savundu. Onun kişiliğinin ve siyasal hareketinin özgünlüğü tam da bu noktada yatmaktaydı. Erbakan Hoca mevcut düzeni elinin tersiyle iterek topluma yeni bir düzen ve yeni bir Türkiye hayali vaat etti. İlk partisine "Milli Nizam" yani "Milli Düzen" ismini vererek düzen konusuna ne kadar önem verdiğini ve III. Selim'in 'Yeni Düzen'inden bu yana devam eden silsileyi yakından izlediğini ortaya koydu.
Bülent Ecevit'in "bu düzen değişmelidir" cümlesini kullanmadan düzeni sessizce değiştirdi. Altmışlar Türkiye'sinin esaslı tartışma konularından biri olan "Düzen" konusunda en kalıcı olan isimlerden biri oldu. Doğan Avcıoğlu'nun "Türkiye'nin Düzeni", Ecevit'in "Düzen değişmelidir" tezleri karşısında millici ve maneviyatçı bir düzen arayışında olan Erbakan, zaman içinde tezlerini kırıp dökmeden hayata geçirdi. Erbakan "düzen değişmelidir demeden, düzeni değiştirme" başarısı gösterdi ve sessiz bir inkılâp gerçekleştirdi.
Yapıcı ve mutedil tutumuyla nevi şahsına münhasır bir siyasetçi olan Necmettin Erbakan, 4 defa partisi kapatılmasına, yasaklanmasına, mahkûm olmasına rağmen askerle ve devletle kavga etmeyerek kendisinden sonra gelenlerin önünü açtı. Bir lider olarak Erbakan'ın en farklı yönlerinden biri bu ılımlı mizacıdır. Sonsuz bir iyimserlik denizinde yol almaya çalışan Erbakan, bu tavrını kalıcı bir stratejinin parçası olarak görüyordu. Tersinden bir okumayla 'İslam demokrasiyle bağdaşır mı?' sorusuna bizzat hayatıyla cevap verdi.
Batı'nın medeniyetini değil tekniğini almayı savunan ve Tanzimat Batıcılığını tenkit eden Necmettin Erbakan'ın, siyasal felsefesini en iyi "ahlak ve kalkınma" terimleri özetlemektedir. Antiemperyalist bir siyasal dili olan Milli Görüş Hareketi, ağır sanayi hamlesiyle ulusal bir kalkınma mücadelesi vermeyi amaçlamaktaydı. Savunma sanayii başta olmak üzere topyekûn bir sanayileşme fikrine sahip olan Milli Görüş Hareketi bu söylemiyle bugün Anadolu Kaplanları olarak tanımlanan yeni bir sermaye sınıfı yaratmıştır.
Erbakan'ın söyleminin gücü ve fikirlerinin tutarlılığı onun talebelerinin geldiği noktada çok daha iyi görülecektir. Süleyman Demirel, Turgut Özal gibi merkez sağda siyaset yapan arkadaşları ve aynı kuşakta olup merkez solda siyaset yapan Bülent Ecevit'in partilerinin ve izleyicilerinin durumu göz önüne alındığında Necmettin Erbakan'ın siyasal portresinin önemi daha iyi anlaşılacaktır. Erbakan, Türkiye siyasetindeki fikirsizlik zaafına kapılmadan siyasal yürüyüşünü devam ettirirken türlü zorluklara rağmen tezlerinden vazgeçmemiştir.
Eski Türkiye'nin liderlerinden biri olan Necmettin Erbakan, diktiği fidanlarla yeni Türkiye'nin temellerini attı. Uzun siyasî mücadelesinde çok sayıda başarı ve başarısızlık bulunan Hoca yılmadan mücadele etmesiyle öne çıktı. Hareketini siyasal ve toplumsal bir okul haline getiren Erbakan, çevreden gelip merkeze yerleşen ve merkezi değiştiren bir liderdi. Necmettin Erbakan, mücadelesi, kişiliği ve toplumsal önderliğiyle Türkiye siyaseti için özgün bir portre olarak tarihteki yerini alırken geride büyük ve önemli bir siyasal miras bıraktı.