15 Mart’ta Duhok’un Amediye ilçesine bağlı Çemanke köyü yakınlarında bir helikopterin düşmesi ve ardından içindekilere dair şüpheler üzerine kamuoyu bu gizemin peşine düştü. İlk saatlerde düşen helikopterde kimlerin olduğuna ilişkin sorular gündemi meşgul etti. Kısa bir süre sonra Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) helikopterdekilerden bir kısmının PKK mensupları olduğunu açıkladı. Duhok Valisi Ali Teter helikopterdekilerin PKK’lı olduğunu ve başka bir helikopterin de olay yerinden uzaklaştığını bildirdi. Ancak bugün gelinen noktada iki helikopterin de düştüğü anlaşıldı.
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ise helikopterlerin kendilerine ait olduğunu, Suriye’den Süleymaniye’ye eğitim amaçlı giden sözde Terörle Mücadele Güçleri (YAT) üyelerinin içerisinde bulunduğunu ve diğer helikopterin de olumsuz hava şartları nedeniyle düştüğünü açıkladı. Açıklamada helikopterlerin düşmesi sonucunda Mazlum Abdi’nin yeğeni sözde YAT Genel Komutanı Şervan Kobani’nin yer aldığı dokuz teröristin de öldüğü belirtildi.
Sözde SDG lideri Mazlum Abdi ise yeğeninin de içinde yer aldığı SDG’lilerin fotoğraflarını paylaşarak başsağlığı mesajı yayımladı. Böylelikle ölenlerin SDG’ye ait olduğuna dair kimlikler açıklandı. DEAŞ karşıtı Uluslararası Koalisyon Birleşik Özel Operasyonlar Müşterek Görev Gücü de Mazlum Abdi’nin bir sosyal medya açıklamasını paylaşarak SDG’ye başsağlığı dileğinde bulundu. 22 Mart’ta da Haseke’de helikopterde ölenler için cenaze töreni düzenlendi. Törende çok sayıda YPG ve YAT mensubu hazır bulunurken Mazlum Abdi bir konuşma gerçekleştirdi. Bunun yanı sıra en dikkat çekici katılımların başında ise Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) yetkililerinin söz konusu törende hazır bulunmasıydı. Nitekim helikopterlerin KYB tarafından YPG/SDG’ye tahsis edildiği ortaya koyulmuştu.
Suriye-Irak/Süleymaniye hattında alçak uçuş gerçekleştirmeye çalışırken düşen helikopterlerin Fransız Airbus Helicopters firması tarafından üretilen AS 350 model genel maksat helikopteri olduğu daha sonra ortaya çıkan bilgiler arasında yer aldı. Adı geçen helikopterin IKBY’nin envanterine 2016’da girdiği, Irak’ta Amerikan ordusunun havacılık müteahhitliğini de yapan The 7 Group adlı şirketin Erbil ve Süleymaniye’de 2009’da iki adet tedarik, lojistik, bakım ve eğitim merkezi açtığı ifade edilmektedir. İlgili şirketin üç adet AS 350 helikopterini Kanada’dan Celal Talabani’nin yeğeni Lahur Talabani’nin kurduğu antiterör biriminin kullanımı için tedarik ettiği bildiriliyor.
Bafel Liderliğinde KYB-PKK İlişkisi
Celal Talabani’nin liderliğinde kurulan ve Süleymaniye başta olmak üzere Irak’ın kuzeydoğusunda etkili bir yapılanma olan KYB, PKK/YPG ile yakın ilişkiler kurmuş ve Türkiye’nin de tepkisiyle karşılaşmıştı. Son yıllarda Türkiye KYB’ye baskısını artırırken sözde bağımsızlık referandumunda Süleymaniye Havalimanı’na yaptırım uygulayarak burayı işlevsiz kılmış, yine çeşitli ekonomik ve siyasi yaptırımlarla KYB’nin PKK ile ilişkisini ve desteğini çekmesini sağlamaya çalışmıştı. KYB’den Türkiye’nin taleplerini karşılayacak şekilde olumlu adımlar gelince ilgili yaptırımlar da kaldırılmıştı. Ancak KYB-PKK ilişkileri görece düşük yoğunluklu da olsa devam etti. KYB’de yaşanan güç mücadelesinin sonrasında Washington yönetiminin desteğiyle Bafel Talabani’nin Lahur Talabani’yi devre dışı bırakarak tüm gücü eline geçirmesiyle birlikte KYB’nin politikalarında da değişim yaşanmaya başlandı.
Daha önce İran’ın da etkisiyle daha ziyade KCK/Kandil ile bir ilişki söz konusuyken Bafel’in gücü ele geçirmesinin ardından ABD’nin himayesi ve desteğinde PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG ile KYB arasında güçlü bir ilişki tesis edilmeye başlandı. Bafel doğrudan YPG’ye destek açıklamaları yaparken ABD uçağıyla bölgeye götürülerek başta Mazlum Abdi olmak üzere önemli YPG liderleriyle görüşmeler de gerçekleştirdi. Şimdi yaşanan helikopter kazalarının ardından bu ilişkinin çok daha operasyonel olduğu da ifşa oldu. Irak ve Suriye hava sahalarında Amerikan kontrolünün olduğu düşünüldüğünde ilgili helikopter operasyonlarının Washington’ın himayesinde yapıldığı çok açık. Türkiye SİHA’larla bölgede PKK/YPG’nin mobilizasyonunu durdurunca, bir alternatif olarak radara yakalanmayacak şekilde alçaktan uçan helikopterlerle terör örgütü lider kadrosunun taşındığı anlaşılıyor.
Bu bağlamda Washington yönetimi, Bafel üzerinden KYB’yi YPG’nin Irak ve Suriye’de meşrulaşması ve önemli bir aktör haline gelmesi amacıyla kullanırken Bafel de bu yeni ilişkiyle YPG’yi Irak içi Kürt siyasetindeki ayrışmada öne çıkararak Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KDP) karşı kullanmaya çalışıyor. ABD açısından ayrıca PKK içi dengelerde de KCK/Kandil’den ziyade YPG liderlerinin öne çıkarılması uzun vadeli bir oyuna işaret ediyor. Yine bu denklemde Bafel’in, HDP’nin Nevruz kutlamalarında Öcalan’ı da zikrederek “Liderlerimizi serbest bırakın” çağrısında bulunması, HDP’li aktörlerin ve PYD/YPG’nin Öcalan’ın serbest bırakılması bağlamında sistematik çağrılar yapmaya başlaması manidar.
ABD, Türkiye’deki seçim sonuçlarına göre PYD/YPG’yi KYB ile de güçlendirilmiş şekilde Türkiye’ye kabul ettirebileceğinin ve burada Öcalan’ı da yeniden aktörleştirebileceğinin hesabını yapıyor olabilir. Ancak Bafel’in oynadığı bu riskli oyunun kendisi adına büyük bir bedeli olacağı da çok açıktır. Türkiye’nin düşmanlarıyla dost olmak Türkiye’nin de düşmanı olmak anlamına geldiğinden bundan en büyük zararı KYB ve Bafel görecektir..