DEAŞ’ın 2014 Haziran ayında Musul’u ele geçirmesi hem Irak hem de Suriye için önemli bir dönüm noktası oldu. İlk defa bir terör örgütü büyük şehirleri (Irak’ın ikinci, Suriye’nin altıncı büyük şehri) ele geçirerek eğitimden sosyal işlere, siyasi düzenden güvenlik konularına kadar “düzen kurucu” olmaya yönelik bir iddia sahibi oldu. DEAŞ Irak ve Suriye’de yayıldıkça uluslararası aktörlerin de bölgeye yönelik stratejilerinin temel gerekçesi konumuna geldi. Suriye krizine oldukça üst düzeyde müdahil olan Rusya, örgütün bulunmadığı yerlerde Esed rejimi karşıtı muhalif grupları bombalarken gerekçesi DEAŞ’tı. ABD’nin onlarca ülkeyi toplayarak oluşturduğu “DEAŞ karşıtı koalisyon” literatüre girdi. Ancak bu denli geniş koalisyonlara ve onca bombardımana rağmen DEAŞ’ın yok edilmesi bir yana geriletilmesi bile zaman aldı.
DEAŞ’a karşı iki yıldır bir şekilde tartışılan ve hazırlık süreci aylardır devam eden Musul operasyonu da bir haftadır devam ediyor. ABD’nin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile yaptığı anlaşma, Irak ordusuna verdiği eğitim ve Türkiye’nin Başika’da düzenlediği eğitim kampları bu hazırlık aşamasının en önemli unsurlarıydı. Operasyonu yürüten başlıca güçler arasında IKBY’ye bağlı Peşmerge güçleri, ABD’nin eğittiği ve komutasını yürüttüğü Irak merkezi güçleri, Türkiye’nin eğittiği Ninova Muhafızları ve başta Haşdi Şa’bi olmak üzere Şii milisler bulunuyor. DEAŞ’ın Muhtemel Tepkileri
Musul, DEAŞ için birçok açıdan önemli bir bölge. Örgütün yerel unsurlarla ittifak kurması, güvenliği sağlayarak kontrolü ele geçirmesi ve petrol satışından önemli gelirler elde etmesi örgütün hem propaganda aracı oldu hem de hızlıca büyümesi için zemin oluşturdu. Musul’un önemi göz önünde bulundurulduğunda DEAŞ’ın nasıl direneceği sorusu ortaya çıkmaktadır. Ortak beklenti, örgütün Musul’un etrafında taciz saldırıları, mayınlar ve petrol hendeklerini ateşe vererek operasyonu yavaşlatma taktiklerini uygulaması, şehir içinde ise yoğun çatışmaların yaşanması yönündeydi. Böyle de oldu.
Özellikle son bir yıldır ekonomik açıdan zayıflayan, ideolojik açıdan açmazlara düşen ve yeni militan kazanma konusunda sıkıntı çeken DEAŞ’ın mevcut koşullarda sahip olduğu bütün imkanları riske atarak ölüm kalım savaşına girmesi beklenmiyor. Nitekim bir haftadır uyguladığı taktikler de bu yönde. Böylece hem varlığını sürdürmek için zaman kazanacak hem de olası bir kaosun sorumluluğunu koalisyon güçlerine yükleme söylemini kullanma imkanı kazanmış olacak. İleriki zamanlarda ise militanlarının bir kısmının yeraltına çekilmesi, bir kısmının Suriye’ye geçmesi ve diğer bir kısmının da Irak’ın diğer bölgelerine gitmesi söz konusu olacaktır. Musul’a yönelik operasyon devam ederken örgütün Kerkük’ü ele geçirme çabası da bir yönüyle bu açıdan okunabilir.
Muhtemel Senaryolar
Operasyonun Musul’un DEAŞ’tan arındırılması hedefiyle başlamış olması bir yandan iyimser bir hava oluştururken öte yandan DEAŞ sonrası nasıl bir Musul’un ortaya çıkacağı sorusunu gündeme getirdi. İyimserlik Musul’un DEAŞ’tan arındırılması ve bu örgüte önemli bir darbe vurulacak olmasından kaynaklanıyor. Ancak bu durum aynı zamanda endişelerin başladığı noktaya denk geliyor. Zira yukarıda zikredilen koalisyon güçlerinin siyasi amaçları ve stratejileri açısından birbirleriyle uyumlu olduğunu iddia etmek çok zor. Tek ve en önemli özellikleri DEAŞ karşıtlığında birleşmeleri bu soruyu anlamlı kılmaktadır.
Her bir aktörün DEAŞ’ın sökülüp atılması dışında kendi gündemi ve buna bağlı stratejisi olduğu muhakkak. İran, 2003’te gerçekleşen ABD işgali dolayısıyla Irak’ta oluşan güç boşluğunu doldurarak Şii nüfuzunu artırmak ve bu nüfuzu askeri milislerle tahkim etme peşinde. Haşdi Şa’bi’nin koalisyonun başlıca güçlerinden birini oluşturması, İran’ın bu operasyonu etkinlik sahasını Irak’ın Sünni bölgelerine doğru genişletmek için önemli bir fırsat olarak kullanabileceğini düşündürüyor. Kuzey Irak yönetimi ise bu operasyonu bağımsızlık yolunda bir kaldıraç olarak kullanmakla kalmayacak, petrolden istediği pay ve petrolün pazarlanması noktasında inisiyatif almak için çalışacaktır. ABD işgali sonrasında Kerkük’te ortaya çıkan fiili durumun Musul’da da oluşması durumunda IKBY burada da söz sahibi olmak isteyecektir.
Bütün bu farklı ajandalar, operasyonun muhtemel sonuçları ile ilgili endişelerin gündeme gelmesine neden olmaktadır. Türkiye’nin temel hedefi ise sınır güvenliğini tehdit etmenin ötesinde ülke içinde eylem yapan DEAŞ ve PKK gibi terör örgütlerinin gücünü kırmak ve etkinlik alanlarını kısıtlamak olarak özetlenebilir. DEAŞ sonrası bu farklı ajandaların nasıl yönetileceği hayati bir mesele olarak duruyor. Özellikle Şii milislerin yayılma ve intikam heveslerinin kontrol altında tutulması gerekiyor.
DEAŞ’ı Irak’ta var eden ve genişlemesine sebep olan en temel unsurların ABD işgali ile oluşan güç boşluğu ve Irak eski başbakanı Maliki’nin mezhepçi politikaları olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla operasyonu yürüten tarafların mezhepçi siyasi angajmanları bir tarafa bırakması hem sivil halkın örgüte karşı mobilize olması hem de örgütle sempati düzeyinde ilişki kuran tabanın çözülmesi için önemlidir. İran ve Iraklı Şii milislerin mezhepçi politikaları ve intikam duygusuna yönelik söylemleri, Musul merkezli yeni bir mezhep çatışmasının önünü açabilir. Dahası Musul halkını DEAŞ’a daha fazla iterek yeni bir kaosun kapısını aralayabilir ya da örgütün sergilediği şiddet eylemlerinin benzerlerine zemin hazırlayabilir.
Her ne kadar şehir içine yalnızca Irak merkezi güçlerinin gireceğine dair bir mutabakata varıldığı duyurulmuşsa da milislerin verdikleri sözleri tutacaklarının garantisi yok. Çok daha önemlisi bu operasyonun arifesinde Haşdi Şa’bi güçlerinin merkezi Irak ordusuna katılması yönünde bir yasa tasarısının hazırlandığı bilinmekteydi. Formel düzeyde Irak merkezi gücünün içinde yer almaları, milislerin sahip oldukları motivasyonu değiştiremediği takdirde benzer davranışları resmi üniforma altında sergileyecekleri anlamına gelecek ve sonuç değişmeyecektir. Yeni bir kaosa kapı aralanması durumunda DEAŞ temizlense dahi Musul operasyonunun başarılı olması mümkün olmayacak ve hazırlıkları süren Rakka operasyonunu da çıkmaza sokacaktır.
[Kriter, 1 Kasım 2016].