Bundan önceki birkaç yazıda, siyasi partilerin yerel yönetim anlayışlarını farklı perspektifler üzerinden değerlendirmeye çalıştım.
Bu yazıda ise HDP’nin geçmişte seçimleri kazandığı yerlerdeki yerel yönetimlere ilişkin faaliyetleri üzerinden, nasıl bir belediyecilik anlayışına sahip olduğunu ele alacağım...
Bu konu ile ilgili hususları ise daha çok, Hüseyin Alptekin ve Bekir İlhan tarafından “Kayyum Atanan Belediyelerin PKK ile Mücadeledeki Rolü” başlıklı SETA için yazdıkları rapora dayandıracağım.
2014 yerel seçimlerinde BDP’nin (Barış ve Demokrasi Partisi, daha sonra Demokratik Bölgeler Partisi adını alacak) bugün ise HDP tarafından temsil edilen partinin kazandığı belediyelere, Eylül 2016 tarihinden itibaren kayyum görevlendirmeleri yapıldı.
Kayyum görevlendirmeleri, 3’ü büyükşehir ve 10’u il olmak üzere toplamda 93 belediye başkanı hakkında İçişleri Bakanlığı tarafından başlatılan “terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçlaması” üzerinden gerçekleştirildi.
HDP ve türevi partilerin bugüne kadar yerel yönetimlerde seçim kazandığı yerlerde, bölgenin halkına hizmet etmeye yönelik bir belediyecilik faaliyeti yürütmediği bölge halkı ve hatta HDP’ye oy veren seçmenler tarafından da sıkça dile getirilen bir husustu.
HDP, yerel yönetimlerde halka hizmet yerine belediye imkânlarını, PKK’ya finansman ve lojistik destek sağlama, terör örgütü için propaganda yapma, örgüte militan kazandırma ve sempatizanlıktan militanlığa geçiş sürecindeki gençlere ideolojik eğitim verme gibi işlevlere yönlendirmiştir.
Alptekin ve İlhan da hazırladıkları raporda, adli soruşturma süreçlerinden ve sahada yaptıkları görüşmelerden elde ettikleri bilgilerle, HDP/BDP’li belediyelerin belediye imkânlarını PKK terör örgütü için nasıl seferber ettiklerini açık ve net şekilde ortaya koymaktalar.
HDP/BDP’li belediyeler, “belediyelerde fiilen çalışmadıkları hâlde çalışıyormuş gibi gösterilen “Kandil referanslı” “bordro işçileri”ne verilen usulsüz maaşlar, işe alınan kadrolu veya sözleşmeli çalışanlardan bir defaya mahsus alınan işe yerleştirme komisyonları, kimi çalışanların maaşlarından bağış adı altında düzenli olarak yapılan kesintiler ve yüklenici firmalara verilen belediye ihalelerinden alınan komisyonlar” üzerinden PKK’ya finansman sağlamışlardır.
Yine söz konusu belediyeler, PKK militanlarına erzak yardımı, araç ve iş makinesi tahsis edilmesi gibi konularda PKK’ya lojistik destek vermişlerdir.
Militanlarını taşımak ve bombalı araç saldırısı gerçekleştirmek için PKK, DBP/HDP’li belediyelerin araçlarını kullanmıştır. Bu konudaki görüntüler çok kez medyaya yansımıştır.
Bunlara ek olarak, propaganda, ideolojik eğitim ve dağ kadrosuna militan kazandırma faaliyetleri için PKK, DBP’li belediyelerin kültür merkezleri adı altında işlettiği yerleri kullandığı, adli soruşturmalarda geniş yer tutmaktadır.
Tüm bunlara ek olarak ayrıca, DBP/HDP’li belediyeler terör örgütüne yönelik devletin yaptığı operasyonları zorlaştırıcı faaliyetlerde de bulunmuşlardır.
Söz konusu belediyelere kayyum görevlendirmelerinin yapılmasından sonra, devletin terörle mücadeledeki başarısı artmıştır. PKK’ya katılım azalmıştır.
Belediyelerde alt ve üstyapı başta olmak üzere belediyecilik hizmetlerinde çok önemli yatırımlar gerçekleştirilmiştir.
Bölge halkı, kayyum görevlendirmesinin yapıldığı yerlerdeki belediyecilik hizmetlerindeki iyileşmeyi yaşayarak görmekte.
Söz konusu belediyelerin birçoğunda, HDP seçimleri kazanacağını düşünse de oy oranlarının düşeceğinden endişe etmektedir.
Dolayısıyla önümüzdeki yerel seçimlere ilişkin HDP, “geçmişte yapılan bazı belediyecilik uygulamaların hatalı olduğu” söylemi ve bunun kabulü üzerinden yeni bir “seçim taktiği” geliştirmeye çalışıyor.
HDP seçim öncesi böyle bir taktiğe başvursa da, kayyum görevlendirilen yerlerde yeniden belediye seçimlerini kazanması durumunda, daha önceki yaptıklarının hepsini tekrar etmeye çalışacak.
Ancak devletin bu gibi faaliyetlere ve teröre destek veren belediye başkanlarının göreve devam etmesine izin vermeyeceği de artık net olarak biliniyor.
[Türkiye, 13 Kasım 2018].