Yaklaşık iki haftadır devam eden Mısır'daki protesto gösterileri bize iki şeyi gösterdi: Mısır'daki istikrarlı olmayan iktidar yapısı yenilenecektir ve bölgesel düzen arayışları Mısır'ın kaderi üzerinden tartışmaya açılmıştır. ABD Kongresi'nde gerçekleşen bir toplantı sayesinde, Tunus'ta yaşananların ertesinde CIA'nın, Mısır'daki istikrarsızlık konusunda ABD Yönetimi'ni erkenden uyardığını öğrendik. Bu da Mısır'daki istikrar sorununun artık gizlenemez bir hale geldiğini gösteriyor. Bu nedenle Mısır'da iktidarı şekillendiren koalisyonun parçalarına bakılmaksızın şunu söyleyebiliriz: Halihazırdaki Mısır yönetimi halk üzerindeki meşruiyetini kaybetmiştir; süreçte meşruiyet kazanmayı hedefleyen yeni bir yönetim kendini dayatacaktır. Mısır'da yaşananlar, sonucu ne olursa olsun bölgesel dengeleri yeniden şekillendirecektir. Bölge ülkeleri ve bölge üzerinden küresel egemenlik iddiasındaki orta ve büyük ölçekli ülkelerin kriz karşısındaki tavırları, bu yeni düzen arayışının kaçınılmazlığını ve derinliğini göstermektedir.
Krizin nedeni Davos süreci
Mısır yönetimi, neredeyse 60 yıl süren bir maceradan sonra tüm meşruiyetini kaybetmiştir. 2. Dünya Savaşını takiben kurulan modern Mısır Devleti'nin meşruiyeti Baasçılık üzerinden kurulmuştu. Arap milliyetçiliğinin kalesi olan Mısır, İsrail karşısında tüm Arap dünyasının liderliğini üstlenerek meşruiyetini inşa etmişti. Arap-İsrail barışının temeli olan Camp David anlaşması ile meşruiyeti aşınan Mısır, İsrail'le stratejik işbirliğine rağmen, iç kamuya dönük politikalarıyla İsrail'e mesafe almayı başararak, meşruiyetini İsrail karşıtlığı üzerinden danışıklı dövüşle idare etmeyi başarmıştı. İçeride ulusalcı, dışarıda Batıcı bu siyaset Başbakan Erdoğan'ın Ocak 2009'da Davos'ta İsrail Cumhurbaşkanı Peres'e aldığı tavra kadar da başarıyla devam etti. Erdoğan'ın tavrı Mısır'ın İsrail yanlısı tutumunu deşifre ederek, Mısır yönetiminin kendi halkı nezdindeki meşruiyetini eritti. Davos süreci, artık meşruiyet üretemeyen Mısır yönetiminin tedricen altını oydu. Hele ki buna Mısır'ın Filistin konusunda tavır almaması ve Mavi Marmara sürecinde sessiz kalması eklenince, sözde İsrail karşıtlığı üzerinden örgütlenen meşruiyet tamamen çözüldü. Özetle bugün yaşanan meşruiyet krizi, Türkiye'nin İsrail konusunda aldığı tavrın uzantısı olarak ele alınmalı, ancak bölgesel düzen arayışlarının sonucu olarak değerlendirilmelidir. Meşruiyet krizi İhvan'la aşılacak Bu nedenle, meşruiyet sorunun aşılması ancak ve ancak kaybedilen meşruiyetin yeniden örülebileceği bir koalisyon ile mümkündür. Yeni dönemdeki iktidar mücadelesinin galibi kim olursa olsun, bu meşruiyet sorunu çözülemezse, yeni yönetim ancak kısa vadeli bir ferahlama getirir, ancak sorunu çözmez. İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) hareketinin yeni yönetimde yer alıp almaması tartışmaları, tam da bu nedenle İhvan'a bir lütuf değil, meşruiyet krizine yapısal çözüm arayışlarının neticesidir. Mısır'daki iktidar dengesine bu açıdan baktığımızda meşruiyet sorunun bugün ortaya çıkmasında, rejim içi iktidar dengelerinin değişiminin de payı olduğunu görüyoruz. Eylemler boyunca Mübarek'in polisle çok fazla eşleştiğini, Ordu'nun ise geri planda kalarak başkan yardımcısı Ömer Süleyman'ı desteklediğini görüyoruz. İster gerçek olsun, ister dışarıyı ikna için kurulan yapay bir gerilim, meşruiyet krizinin Mısır'ın geleneksel elitlerini böldüğü görülebilir. Devlet de bu gerilimi aşabi