Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte yeni yılın ilk günlerini Suudi Arabistan'da geçirdik.
Davutoğlu'nun dışişleri bakanı olduktan sonra Suudi Arabistan'a ilk ziyareti. Davutoğlu ziyareti sırasında İslam Konferansı Teşkilatı ve İslam Kalkınma Bankası üst düzey yöneticileri ile Suudi Dışişleri Bakanı Faysal ile görüştü. Ziyaretin son gününde ise Suudi kralı Abdullah tarafından kabul edildi. Davutoğlu'nun Suudi Arabistan ziyareti bu ülkenin iç ve dış politikada kritik süreçlerden geçtiği bir döneme denk geldi. David Commins Suudi Arabistan ve Vahhabi Misyonu kitabında ülkenin tek tipçi Vahhabilik anlayışından, farklılıkları bünyesinde barındıracak bir çoğulculuğa geçme mücadelesi verdiğini söylüyor. Vahhabiliğin Suudi Arabistan'daki iki yüz yıllık egemenliği yönetimin 2004'te ülkedeki farklı gruplar ve mezheplerle başlattığı diyaloglar sonucu ciddi erozyona uğradı. Geçmişte Vahhabilerin benzer taktiklerle oyalama ve baskı ile yıldırma politikaları hafızalarda yerini koruyor. Bu sebeple yönetimin çoğulculuk politikasının ne kadar samimi olduğunu anlamak için zamana ihtiyaç olduğunu söyleyenler var. Suudi iç politikasındaki bu durum, Vahhabiliğin dışarıdaki etkisini de azaltma sonucunu beraberinde getiriyor. Suudi Arabistan dış politikasında gündemi Yemen sorunu ve İran ile ilişkiler işgal ediyor.
Suudi yönetimi önce Irak ve arkasından Yemen'de artan İran nüfuzundan rahatsız. Genel eğilim Yemen sorununu bir Şii- Sünni çatışması olarak değerlendirmek. Yemen'in diğer sorunları, kuzey-güney gerilimi ve terör örgütlerinin Yemen'i üs olarak kullanma gayretleri durumu daha karmaşık hale getiriyor. Suudi Arabistan bazı Arap ve Batılı ülkelerin desteği ile 1500 km uzunluğundaki Yemen sınırında Şii Zeydi silahlı gruplarla savaşıyor. Ancak sorunun bir Şii-Sünni çatışması olduğunu söylemek için oldukça erken. Yemen Devlet Başkanı Abdullah Salih Zeydi ve kendisine bağlı Zeydi aşiretler var. Zeydilerin Şiilik yorumu, İran ile tam anlamıyla örtüşmemekte.
Arap yarımadası ve Basra Körfezi'nden geniş İslam dünyasına Şii-Sünni gerilimi toplumlararası bir çatışma olmaktan ziyade, devletlerarası bir sorun olarak devam ediyor. Aslında gerilimin bu seviyede devam etmesi, çatışma potansiyelinin yönetilmesini kolaylaştıran bir durum. 2007'de İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecat'ın Suudi Arabistan'ı ziyareti olumlu bir girişim oldu. Bu ziyaretin de arka planında Türkiye'nin ciddi katkısı var. Türkiye son birkaç yıldır Pakistan, Lübnan ve Irak üzerinden Şii-Sünni geriliminin tırmanmaması için kayda değer çaba sarf ediyor.
Tüm taraflar Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinin bölgede barışa yapacağı katkının farkında. Suudi Dışişleri Bakanı Faysal, Gazze'den Yemen sorununa Türkiye'nin sorun çözücü niteliğinin ve potansiyel rolünün altını çizdi. İki ülke arasında ilişkiler iyi seyrediyor ve gelişme eğiliminde. Karşılıklı üst düzey ziyaretler ve 6 milyar dolara yaklaşan dış ticaret iyi ilişkilerin göstergesi. Suudi Arabistan yıllık 150 milyar dolar bütçe fazlası ile önümüzdeki dört yılda 600 milyar dolarlık bir makro yatırım planı yapıyor. Türkiye inşaat sektöründe bölgede ikinci ve değerlendirilebilecek yeni imkânlar var.
Arap yarımadasının başat ülkesi ve en büyük Arap ekonomisi olan Suudi Arabistan, bölgede etkili bir rol oynamaya devam edecek. Filistin'de iç barış, Lübnan'da hükümetin kurulması ve Suriye-Lübnan ilişkilerinde Suudi diplomasisinin katkıları var. Türkiye'nin Suudi Arabistan ve Suriye'yi yakınlaştırma girişimleri, bölgede bir dizi olumlu gelişmenin önünü açtı. Kral Abdullah'ın girişimiyle oluşan Arap barış planı ile Türkiye'nin Filistin sorununa yaklaşımı örtüşüyor. Türkiye'nin Körfez İşbirliği Konseyi ile kurduğu stratejik diyalogun geliştirilmesine özel önem veriliyor. Türkiye bir anlamda AB ve NATO ile bir köprü görevi üsleniyor.
Suudi Arabistan'da Türkiye'ye yönelik artan güven gözle görülür düzeyde. Kralın en küçük oğlu, Davos heyecanını aktarırken, bilmediği bir detay var mı diye sorular soruyor. Bir basın mensubunun söylediğine göre haftada en az üç tane Türkiye ile ilgili müstakil yazı yayınlanıyor. Başbakan Erdoğan'ın liderliği ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun dış politika yönetimi örnek olarak gösteriliyor. Erdoğan halk içinde geniş ölçekte tanınıyor ve önümüzdeki haftalarda Suudi Arabistan'a yapacağı ziyaret heyecanla bekleniyor. Suudi Arabistan'dan görüldüğü kadarıyla, Türkiye'nin etrafındaki geniş coğrafyada söyleyecek sözü ve yapacak çok işi var.
Sabah - 06.01.2010