"Türk milleti bana bir görev yüklüyorsa benim bundan kaçmak gibi bir seçeneğim olabilir mi, olamaz. Bir dip dalgası geliyor. Bu bir Kuvayı Milliye hareketi. Ve bu hareketin önünde hiç kimse duramaz, duramayacaklarını da göreceksiniz" Bu açıklama İstanbul Barosu eski başkanı Ümit Kocasakal'a ait. Zannetmeyin ki düşman devletleri Anadolu'yu işgal etmişler ve milli direniş hareketine liderlik yapacak birisini bekliyoruz. Çok şükür memlekette düşman işgali filan yok. Hele lider sıkıntısı hiç yok! Ama CHP'liler, CHP'de kronik bir lider sıkıntısı olduğunu zannediyorlar. Yanılıyorlar, haberleri yok, sıkıntı CHP'nin kendisi. Dönüşen Türkiye'de statükonun partisi olan CHP'ye ihtiyaç yok. CHP'ye ve Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na siyaset üretemedikleri için kızıyoruz ama gerçek ortada. CHP'nin başında kim olursa olsun sonuç değişmeyecek. CHP'den siyaset üretmesini beklemek, bir erkekten doğum yapmasını beklemekle aynı şey. İkisi de fıtrata ve tabiata aykırı. CHP'lilerin bu gerçeği kabul etmesi hâliyle zor. Onun için de sorunun genel başkanda, parti meclisinde olduğunu zannediyorlar. İkide bir kurultay toplarlarsa, yönetimi ve tüzüğü değiştirirlerse partinin değişeceğini, siyaset üretebileceğini, iktidar olabileceğini zannediyorlar. Bir umut işte... Ümit Kocasakal da sırasının geldiğini düşünüyor. Hakkıdır, avukatlık mesleğini resmi ideolojinin ve statükonun bekçiliğini yapmak vazifesi sayan bir zihniyetle yıllarca çok çalıştı. Dönüşümden yana olan ve sivil olan ne varsa, önüne set çekmek için elinden geleni yaptı. Vazifesini İstanbul Barosu Başkanlığı döneminde taçlandırdı. Tüm resmi kurumlarda başörtüsü yasağı kaldırılmışken Ümit Kocasakal'ın başkanlığını yaptığı İstanbul Barosu'nda devam ediyordu. Kocasakal, CHP Genel Başkanlığı'nı hak etmesine hak ediyor ama söylemlerini biraz yenilemesi lazım. Gericiliğin hiç lüzumu yok. "Dip Dalgası" ve "Kuvayı Milliye" gibi ulusalcı retoriğin öğeleri ile günümüz Türkiye'sinde siyasi bir iddia ortaya koymak, kimse kusura bakmasın, düpedüz gericiliktir!
SORUNUN ADI CHP
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişi içeren anayasa değişikliğinin görüşmeleri meclis anayasa komisyonunda devam ediyor. Daha doğrusu AK Parti ve MHP değişiklik teklifini görüşüyor, CHP de her fırsatta kavga çıkartmaya çalışıyor. CHP'li vekiller komisyon toplantılarında kâh DHKP-C marşları okuyorlar, kâh en hafif ifadesi ile Yavuz Sultan Selim Han'a katil deme densizliğinde bulunuyorlar. Dertleri, iddiaları ne diye baktığımızda ortaya koca bir boşluk çıkıyor. Anayasa değişikliği kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırıyormuş. Teklif önünüzde komisyonda, hangi maddenin kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırdığını açıklasanız da öğrensek. Bir diğer iddia; teklifle tek adam rejimi kurulacakmış. Peki, hangi madde bunu sağlayacak? Cevap yok! Aslında tartışmanın harareti arttıkça CHP'li vekiller esas niyet ve kasıtlarının ne olduğunu ağızlarından kaçırıyorlar; Meclis anayasayı değiştiremezmiş. Darbeciler değiştirir, FETÖ'cüler değiştirir, 28 Şubatçılar değiştirir, Kenan Evren değiştirir ama işi yasa yapmak olan meclis değiştiremez. Dedim ya sorun ne Kılıçdaroğlu'nda ne de Kocasakal'da. Sorun CHP diye bir partinin varlığında.
[Takvim, 30 Aralık 2016].