SETA > Yorum |
Toplumsal Algıda 15 Temmuz Darbe Girişimi

Toplumsal Algıda 15 Temmuz Darbe Girişimi

15 Temmuz gecesi ve sonrasında yaşananların toplumsal hafızada bıraktığı izlere bakmak ve bunların analizini doğru yapmak gerekiyor. Bu doğrultuda hazırlanan en kapsamlı çalışmalardan biri, Demokrasi Nöbetleri: Toplumsal Algıda 15 Temmuz Darbe Girişimi başlıklı saha araştırması.

15 Temmuz darbe girişimi yalnızca siyasal ve hukuksal boyutuyla değil, toplumsal boyutuyla da değerlendirilmesi gereken bir süreç oldu. Sürecin sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesi için, 15 Temmuz gecesi ve sonrasında yaşananların toplumsal hafızada bıraktığı izlere bakmak ve bunların analizini yapmak gerekiyor. Bu noktada süreç ile ilgili yapılacak veri odaklı çalışmalar gerek bugüne ışık tutması gerekse de gelecekte yapılacak çalışmalara öncülük etmesi açısından büyük bir önem kazanıyor. Bu doğrultuda bugüne kadar yapılan en kapsamlı çalışmalardan biri, SETA Vakfı’nın Demokrasi Nöbetleri: Toplumsal Algıda 15 Temmuz Darbe Girişimi başlıklı saha araştırmasına dayanan kitabı. Kitap, 18 Temmuz- 10 Ağustos tarihleri arasında, Türkiye’nin 9 şehrinde, 12 meydanda, 176 kişi ile yarı yapılandırılmış derinlemesine mülakatların ve odak grup görüşmelerinin sonuçlarını içeriyor. Türkçe, İngilizce ve Almanca olmak üzere üç dilde hazırlanan çalışma kapsamında; İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir, Adana, Trabzon, Diyarbakır, Sakarya ve Van illerinde yapılan derinlemesine mülakatlar ve odak grup görüşmeleri ile katılımcılara 15 Temmuz gecesi sokağa çıkma motivasyonları, sokakta yaşadıkları deneyimler, sokakta kalma süreleri, darbe girişiminin başarısız olmasının nedenleri, FETÖ ve dış güçler ilişkisi, darbe girişimi sonrasında siyasal iktidarın mücadelesi, muhalefet partilerinin darbe girişimine yönelik tutumları, FETÖ’nün darbe girişimindeki rolü, darbe girişiminden önce FETÖ’ye bakış, TSK’ya ve emniyet güçlerine bakış, darbe girişimi sonrasında FETÖ’ye ve girişimi gerçekleştiren diğer unsurlara karşı mücadele yöntemleri ve darbe girişiminin başarılı olması halinde Türkiye’nin geleceğinin nasıl şekilleneceği gibi sorular yöneltildi.

SOKAĞA ÇIKARAN MOTİVASYON
Çalışma kapsamında görüşme yapılan katılımcıların yaklaşık dörtte üçü darbe girişimine tepki göstermek için 15 Temmuz gecesi sokağa çıktığını beyan etmiştir. Katılımcıların kendilerini sokağa çıkaran motivasyonları ifade ederken “vatan”, “ülke”, “millet” ve “özgürlük” gibi kavramlara yer verdikleri dikkat çekmektedir. Araştırmadan çıkan sonuca göre katılımcıları sokağa çıkaran motivasyonların temel olarak; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın canlı yayında halkı sokağa çağırması, TRT’de darbe bildirisi okunması ve camilerden sela okunması olduğu görülmektedir. Adana’da görüşme yapılan bir katılımcının “Herkes oradaydı, yani parti ayrımı yap-maksızın, etnik köken ayrımı yapmaksızın. Hatta bir örnek vereyim; yan yana oturuyoruz, yanımda Diyarbakırlı biri var, Hakkarili biri var, Edirneli biri vardı, ben işte Erzurumluyum. Dördümüz böyle yan yana oturuyorduk, aynı şey için oturuyorduk” ifadesine benzer şekilde pek çok katılımcı 15 Temmuz gecesi farklı görüşten çok sayıda insanın bir araya geldiğini vurgulamıştır. İlk gece sokağa çıkmadığını belirten katılımcıların sokağa çıkmama nedenlerinde öne çıkan iki temel unsur “korku” ve “kafa karışıklığı” olmuştur. Yine bu gruptaki katılımcılardan bir kısmı ise çıkmak istedikleri halde ulaşım problemleri sebebiyle çıkamayacak durumda olduklarını ifade etmiştir.
FAİLLERİNE YÖNELİK ALGI
Darbe girişimin faillerine yönelik sorulan soruya verilen yanıtlara bakıldığında, katılımcıların neredeyse tamamının tereddütsüz bir şekilde darbenin faili olarak FETÖ’yü gördüğü ortaya çıkmaktadır. Daha büyük bir çoğunluk ise FETÖ’ye darbe girişiminde dış güçlerin yardım ettiğini, darbe girişiminin bir dış destek olmadan zor gerçekleştirilebileceğini ifade etmektedir. Bu kapsamda Ankara’da mülakat yapılan sol görüşlü bir katılımcının “Batı’daki gazetelerin Türkiye’de diktatörlük var gibi söylemlerine kızıyordum. Aslında anlayamıyordum da. Yani tek dertleri Türkiye olamaz sonuçta. Ama bir baktım, bence bunlar darbe sonrasında Batı’yı ve kamuoyunu darbeye alıştırmak içindi. Yani mesela diyeceklerdi ki işte bakın Türkiye zaten otoriter, darbe de kötü bir şey olamaz. Türkiye AB’ye aday, NATO üyesi sonuçta, darbeyi kabul etmemeleri gerekirken yine de darbeyi kabul edeceklerdi ve zaten otoriterdi ülke diyeceklerdi” değerlendirmesi ön plana çıkmaktadır.
DARBE SONRASI TSK’YA BAKIŞ
Görüşülen katılımcıların genel itibariyle TSK içerisindeki FETÖ yapılanmasını ve bununla bağlantılı darbecileri ordunun geri kalanından ayırt eden bir yaklaşım içinde oldukları ve genel olarak ordunun geri kalanına yönelik olumlu ve sahiplenici bir tavır takındıkları ortaya çıkmıştır. Sınırlı sayıdaki katılımcının darbeden ötürü TSK mensuplarına yönelik eskisine kıyasla olumsuz bir bakış açısına sahip olduğu not edilmişse de genel itibariyle katılımcıların TSK içerisindeki FETÖ mensupları ve bağlantılı kişiler ile diğer TSK mensupları arasında bir ayrım yapmaya gayret ettiği ortaya çıkmıştır. TSK’nın katılımcılar tarafından toplumun “gözbebeği” olduğunun vurgulanması ve duygusal ve dini bağlantılı “peygamber ocağı” gibi tanımlamaların katılımcıların önemli bir bölümü tarafından dile getirilmesi,15 Temmuz sonrası TSK’ya yönelik toplumun bakış açısının çok değişmediğini ortaya koymaktadır. Bu noktada, kendilerini antimilitarist olarak tanımlayan bazı katılımcıların TSK’ya yönelik bakış açılarında olumlu ya da olumsuz hiçbir değişiklik olmadığını vurgulamaları dikkat çekicidir.

15 Temmuz sonrasındaki önemli tartışmalardan birisi, darbe başarılı olduğu taktirde neler olabileceği sorusu üzerine şekillenmiştir. Araştırma kapsamında görüşülen katılımcıların büyük çoğunluğu darbenin başarılı olması durumunda Türkiye’nin Suriye’ye benzeyeceğini vurgulamıştır. Van’dan bir katılımcının “Suriye’den daha kötü olabilirdi, darbe gerçekleşseydi ama gerçekleşemeyeceğini düşündüğüm için hayal bile edemiyorum. Suriye’nin gideceği bir yer vardı fakat bizim gideceğimiz bir yer yok”  sözleri ile ifade ettiği gibi, bazı katılımcılar Türkiye’ye kimsenin sahip çıkmayacağını, bu sebeple ülkenin durumunun Suriye’den beter olacağını düşünmektedir. Katılımcıların bir bölümü de, darbe başarılı olduğu takdirde darbeciler ve darbe karşıtları arasında bir iç savaş çıkacağını ve bunun Türkiye’yi bölünmeye götürerek ülkenin bir daha düze çıkamayacak bir noktaya getirileceğini ifade etmiştir. Bu durumun Türkiye’yi dış güçlerin sömürgesi haline gelmesi ve bazı ülkelerce işgal edilmesine yol açacağı da belirtilmiştir. Bir katılımcı bu durumu, “Darbenin olduğu bir ülke kafes gibi olacaktı” şeklinde belirtmiştir. Ayrıca FETÖ lideri Fetullah Gülen’in darbenin başarılı olması halinde Türkiye’ye döneceği ve kendi din anlayışına göre bürokratik bir diktatörlük kuracağı yorumları da yapılmıştır. Sonuç olarak, 15 Temmuz darbe girişiminin toplum tarafından nasıl algılandığına bakılırken, toplumun bu girişimi, öncesinde ve sonrasında yaşanan gelişmeleri de gözeterek, bir bütün içerisinde ele aldığı not edilmelidir. Yine, darbe girişiminin toplumda yarattığı düşünülen güvensizlik duygusunun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın süreçte gösterdiği liderlik ve toplumdaki dayanışma halinin etkisiyle giderildiği görülmektedir. Yine katılımcılarca ifade edildiği gibi, bu güven duygusunun pekiştirilmesinde siyasi ve hukuki mekanizmalara ihtiyaç duyulduğu gerçeği unutulmamalıdır.

İlgili kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

[Star Açık Görüş, 6 Kasım 2016].


İlgili Yazılar
Hassas Bir Süreç
Yorum
Hassas Bir Süreç

Aralık 2024