Muhalefet günde beş vakit “erken seçim olacak” söylemine yaslanarak siyaset ürettiğini ve gündemi yönetebileceğini zannediyor. Muhalefetin, “erken seçime gidilecek” yaygarası birbiriyle tamamen çelişen iki argümana yaslanıyor.
İlki, iktidar, daha fazla yıpranmadan ve işler daha kötüye gitmeden seçimleri öne alacak iddiası.
İkincisi ise muhalefetin; iktidar ve Cumhur İttifakı tabanına yaradığını ve bu tabanı konsolide ettiğini düşündüğü her müjde, gelişme ve icraatı, “işte bunlar hep erken seçimin habercisi” olarak görmeyi seçmesi…
Ayasofya açılıyor, Karadeniz’de doğalgaz bulunuyor, Akdeniz ve Libya’da Türkiye hamle üstünlüğünü elde ediyor, “iktidar bu hamleleri erken seçim yatırımı için yapıyor” diye sunmaktan başka bir söylem üretemiyor.
Erken seçimin gerekçesi olarak gösterilen bu açıklamalarda çelişki şurada: İktidar her gün yeni bir açılış yaparak, yeni bir müjde vererek ve ekonomi paketleri açıklayarak tabanını konsolide edebiliyorsa, yani Türkiye’nin geleceğine yönelik olumlu yatırım ve hamlelerini devam ettirebiliyorsa bu durumda, “işler daha kötüye gidiyor” argümanı zaten kendi kendisini yanlışlıyor.
Aslında muhalefet erken seçimin olmayacağını bizzat görüyor. Erken seçimi talep eden parti olmanın seçmen nezdinde güvensizlik anlamına geldiğini de biliyor. Bundan dolayı da erken seçimi talep eden bir pozisyonu tercih etmiyor. Bunun yerine iktidarın erken seçime gitmek zorunda olduğunu gündemde tutarak, Millet İttifakı’nın iç çelişkilerinin ortaya çıkmasını engellemeye çalışıyor. Sürekli erken seçim teyakkuzu ile ittifakın devamı için çabalıyor. Ayrıca muhalefet cephesinde kurulacak yeni partileri muhtemel bir “erken seçim sopası” ile engellemeyi deniyor.
Muhalefetin “erken seçim” söylemi 18 yıldır tekrar edilen başka bir söylem ile destekleniyor. O da “iktidar bu sefer gidici” temennisi…
Muhalefet çevreleri, bu temennileri için topluma bir gerekçe sunmaları gerekiyor. Örneğin, mevcut iktidarın politikalarından daha iyi alternatifleri ortaya koyması lazım. İktidara gelmesi durumunda ülkeyi daha iyi yöneteceğini ikna edici bir şekilde seçmene anlatması gerek.
Dış politikanın sıcak başlıkları ile ilgili kendi politikasını ve yol haritasını “diplomasi ile ya da küresel sistemle anlaşarak çözeceğiz” klişesinin ötesinde somut olarak ortaya koyması zorunlu. Bunları ortaya koyduktan sonra, kamuoyu anketleri ile seçmen desteğinin gösterilmesi de olmazsa olmazlardan.
Bunların hiçbirini yapamıyor.
İşte böyle bir sıkışmışlıkta; soyut siyasetin imkânları ve algı siyaseti devreye giriyor.
Bu yazının konusu da olan bir örnek vermek gerekirse…
Her gün yeni bir kamuoyu araştırması açıklanıyor. Sonuçları medyada tartışılıyor. Açıklanan rakamlara bakıldığında, muhalefetin oylarında yukarı yönlü milim oynama yok. Ancak ne hikmetse, bu araştırmaların birçoğunda AK Parti oylarının haftalık, hatta günlük olarak borsa gibi inip çıktığı iddia ediliyor.
Bazı araştırma şirketleri yüzde 25’lik bir kararsız seçmen kitlesinden bahsediyor. “Kararsızları bu dönemde dağıtamıyoruz” gerekçesine sığınılarak AK Parti’nin oyları düşük gösterilmeye çalışılıyor. Böyle bir yaklaşım üzerinden de iktidarın desteğinin giderek azaldığı algısına yükleniliyor.
Araştırmalarının güvenilir olduğunu söyleyen bu şirketlerin bir tanesi de çıkıp bu kadar çok “kararsız” cevabının gerekçesini açıklamıyor. Araştırma şirketlerinin birçoğu pandemi döneminde telefonla anket yapıyor. Telefonla yapılan anketlere birçok denek cevap vermek istemiyor. Cevap verenler de “kararsızım” deyip geçiyor. “Kararsız”ların yüksek olmasının önemli nedenlerinden bir bu.
Siyasi alanda olağanüstü bir değişiklik olmadığı müddetçe, seçmen tercihleri öyle birkaç ay içinde ya da haftalık olarak değişmez. Partilerin farklı alanlarda geliştirdiği politikalara yönelik destek ise o partinin seçmen tabanında konjonktürel olarak yüksek veya düşük çıkabilir. Ancak bu o partinin aldığı oy anlamına gelmeyebilir.
Sonuç olarak, ufukta bir erken seçim yok. Seçimin olmadığı bir dönemde, seçmen tercihi borsa gibi anlık olarak yükselip düşmez. Kamuoyunda her gün bir yenisi açıklanan anketler sadece siyasi partilerin mevcut görev onayları ya da yürüttüğü siyasetle ilgili bir kanaat verebilir. Farklı alanlarda görev onaylarının uzun dönemli eğilimlerine bakarak söz konusu partinin desteğinin ancak düşme ya da yükselme trendi tespit edilebilir.
[Türkiye, 27 Ağustos 2020].