Brexit’e dair 14 Kasım’dan bugüne kadar ne yaşandı?
Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılık süreci olarak bilinen Brexit’e dair son kararı vermek için Theresa May kabinesi 14 Kasım 2018’de bir araya gelmiş ve ayrılık anlaşmasının ayrıntılarını belirleyen belgeyi onaylanmıştı. AB’den ayrılığın kesinleşeceği 29 Mart 2019’dan sonraki geçiş sürecinin ayrıntılarını ve iki taraf arasında kurulacak yeni ilişki biçiminin temellerini belirleyen bu anlaşma daha sonra 25 Kasım’da AB Liderler Zirvesi’nde de kabul edilmiştir. Anlaşmanın Birleşik Krallık Meclisi tarafından da onaylanması amacıyla 11 Aralık’ta bir oylama planlanmış fakat hükümet tarafından son dakikada iptal edilmiş ve oylama ileri bir tarihe alınmıştır. Bu noktada oylamaya kısa bir süre kala Avrupa Adalet Divanının Birleşik Krallık’ın Brexit sürecini tek taraflı olarak iptal edebileceğine dair bir karar vermesi hükümetin zaman kazanması için iyi bir fırsat sağlamıştır.15 Ocak’ta Meclisin aldığı karar ne anlama geliyor?
Daha önce 11 Aralık’ta yapılması planlanan fakat hükümet tarafından ileri bir tarihe ertelenen Brexit oylaması 15 Ocak 2019’da gerçekleşmiştir. Ancak oylama tahminleri doğrular şekilde 202’ye karşı 432 gibi rekor bir oyla Meclis tarafından reddedilmiştir. Bu sonuçlarla birlikte Londra-Brüksel hattında kabul edilen ve 29 Mart sonrasının ayrıntılarını belirleyen anlaşma Meclis desteği alamamıştır. Yani hükümetin Brüksel ile istişare halinde yaklaşık iki senede hazırladığı 600 sayfaya yakın metin geçersiz hale gelmiştir.Karar ülke kamuoyunda nasıl karşılandı?
Oylama sonuçlarının açıklanmasından sonra ülke kamuoyunun kahir ekseriyetinde Theresa May ve hükümeti için “yenilgi”ye uğradığı yorumları yapılmıştır. Örneğin ülkedeki ana akım medya içerisinde yer alan Times ve Guardian sonuçları “May Tarihi Bir Yenilgi Aldı”, Daily Telegraph “Tam Manasıyla Bir Aşağılama”, Financial Times “May’in Brexit Planı Meclis Tarafından Ezildi” ve Daily Mail “Brexit Bombası” başlıklarıyla değerlendirmiştir. Ayrıca oylama sonuçlarının belli olmasından sonra İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn hükümet için güven oylaması talep etmiştir. Bu kapsamda 16 Ocak’ta gerçekleşen oylamada Theresa May hükümeti az bir farkla 306’ya karşı 325 oyla güvenoyu almıştır. Böylece daha önce Aralık ayında yapılan parti içi güven oylamasını da 117’ye karşı 200 oyla kazanan May’in olağanüstü bir durum yaşanmaması halinde önümüzdeki süreçte görevine devam etmesi kesinleşmiştir.AB ve üye ülkelerin tepkisi ne oldu?
2016 referandumu öncesinde Cameron hükümetiyle uzlaşarak Birleşik Krallık’ın AB içerisindeki imtiyazlarını artırmayı kabul eden Brüksel aslında ilk günden beri Brexit’in karşısında olmuştur. Zira Avrupa ülkelerinin bir çatı altında barış içinde yaşamasını temel gaye edinen Avrupa bütünleşmesinin geleceği açısından Brexit’i somut bir tehdit olarak görmüştür. Ancak referandumda halkın yarıdan fazlasının ayrılık yönünde oy kullanması neticesinde Brüksel AB açısından en az hasarla atlatılabilecek bir ayrılık sürecini öncelemiştir. Nitekim Brexit müzakereleri sonucunda hazırlanan anlaşma metnine AB liderleri “backstop” uygulaması olarak bilinen ve İrlanda adasında Birlik üyesi İrlanda Cumhuriyeti ile Birleşik Krallık’ın parçası Kuzey İrlanda arasında fiziki bir sınır ve gümrük duvarı oluşmasını engelleyen tedbir maddesinin de yer aldığı kapsamlı anlaşmaya onay vermiştir. 15 Ocak’tan bir gün önce Avrupa Parlamentosu tarafından yayımlanan mektupta da oylamaya katılacak vekillere “Brexit hepimizi zayıflatır. Birlikte daha güçlüyüz ve daha güçlü bir Avrupa inşa edebiliriz” açıklamasıyla ayrılığın iptali çağrısı yapılmıştır.Brexit anlaşmasına dair Birleşik Krallık Meclisinde yapılan oylamanın sonuçlarının duyurulmasından hemen sonra yazılı bir açıklama yapan Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker sonuçlardan üzüntü duyduğunu çünkü mevcut anlaşmanın “mümkün olanın en iyisi olduğu”nu ifade etmiştir. Juncker ayrıca “AB’den anlaşmalı olarak ayrılmayı sağlayacak tek yol olan bu anlaşmanın reddedilmesi” nedeniyle anlaşmasız ayrılık riskinin arttığını açıklamış ve Başbakan May’den hükümetin bundan sonraki planını ivedilikle ilan etmesini istemiştir. Brüksel adına Brexit müzakerelerini yürüten Michel Barnier de Juncker’a benzer şekilde “Bir sonraki adımın ne olacağını söylemek şu an itibarıyla Londra’nın işi” beyanatıyla May hükümetine zaman geçirmeden adım atma çağrısı yapmıştır. Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk ise daha yapıcı bir dil benimseyerek Brexit’in iptalini ve Birleşik Krallık’ın AB üyesi olarak yola devam etmesini önermiştir.
Diğer taraftan AB üyesi ülkelerden de benzer açıklamalar gelmiştir. Örneğin Almanya Başbakanı Angela Merkel May hükümetine bundan sonra atılacak adımlarla ilgili zaman kaybetmeme çağrısında bulunmuştur. Cebelitarık meselesi nedeniyle Brexit anlaşmasının hazırlık sürecinde Londra ile karşı karşıya gelen İspanya’nın Başbakanı Pedro Sanchez de anlaşmasız ayrılığın AB için olumsuz, Birleşik Krallık içinse bir felaket olacağını açıklamıştır. Oylamayla ilgili en kapsamlı değerlendirmeyi yapan Fransa Başbakanı Emmanuel Macron ise sorumluluğun bundan sonra May hükümetinde olduğunu ve kendisine göre bundan sonra gerçekleşmesi en muhtemel senaryoda Londra’nın AB’den ek süre isteyeceğini belirtmiştir.